45-Lotus Tema

6.1K 646 1K
                                    

Keyifli okumalar. Oy ve yorum vermeyi unutmayın lütfen🌻

 Oy ve yorum vermeyi unutmayın lütfen🌻

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Uyuşmuş Ruhlar

"Yüzümdeki gülümseme ile bir yıkıntı gibi yaşıyordum."

Doğu'nun Ağzından

Duyguların çok çabuk değişiyor olabilmesi hayata garip bir dolambaç ekliyor. Sürekli aynı yere dönüp durduğunuz bir tür oyun gibi. Bir gece uyurken hayatın en güzel zamanlarını geçiriyor gibi hissettikten sonra hemen sonraki gün uyandığınızda ruhunuz emiliyor gibi gelebilir. Bir anda uyanmak için hiçbir sebebiniz kalmamış olur. Kendinizi sonsuza kadar uyumak isterken bulursunuz. Ya da onuncu kattan atlamak isterken. Her şekilde sizi her ikisinden alıkoyan can sıkıcı bir toplum düzeni vardır.

Her ne kadar duygular böylesine çabuk değişse de son zamanlarda içimde beni boğmaya başlayan o garip hüzün hiç bitmiyor gibi gelmeye başlamıştı. Geceleri geçmesini umarak başımı yastığa koyuyor ve beni bir türlü yakalayamayan uykunun kollarına bırakıyordum kendimi. Sabah uyandığımda sonsuz uyku isteği de, atlama isteği de geçmemiş oluyordu. Ne ısınmaya başlayan hava ne de okulun sonunda kapanacak olması kendime gelmeme yardımcı oluyordu. Bir yıkıntı gibi yaşıyordum. Dışarıdan bakan birinin mükemmel sayacağı bir hayatın içinde, onlarca güzel şey ve yüzümde bir gülümseme ile bir yıkıntı gibi yaşıyordum.

Tesalya beni son zamanlarda boğmaya başlasa da ara sokaklarını ve tenha kuytu köşelerini seviyordum. Geceleri serinleşen ve yalnızlık kokan acınası havasını seviyordum. Yine de bazı şeyler kaçıp gitmem için beni zorlayıp duruyordu.

Adımlarım kaldırımda ard arda ilerlerken geçip giden insanlara bakma ihtiyacı duydum. Birinin beni izleme ihtimaline karşı gözlerimi çevrede gezdirip tehlike barındıran herhangi bir yüz aradım. Her şey normal görünüyordu. Ne garip bir ses, ne şüpheli bir yüz ne de üzerime alınmam gereken herhangi bir işaret...

Yürümeye devam ettim. Bileğimdeki saate kısa bir an için baktıktan sonra adımlarımı hızlandırdım. Fatih denen şerefsizle bir an önce buluşup antrenmana yetişmek istiyordum. Başım biraz dönüyordu ve kendimi yorgun hissediyordum ama antrenmanlar beni kendime getiriyordu.

Ara sokaktan girip yıkıntıların olduğu tarafa geçtim. Tesalya'nın son harabelerinin olduğu bu yerde neredeyse kimse yoktu. Gençler geceleri içip yiyişmek için gelirdi ama sabahları kimse uğramazdı. Zaten oldukça eski olan duvarlar her an yıkılacak gibi duruyordu. Bu da bir an önce ayrılıp kendi yoluma gitme isteğimi artırıyordu.

"Selam." dedim, Fatihi gördüğümde. Gerçek adı bu muydu ondan bile emin değildim. Ayakta, elleri ceplerindeyken beni bekliyordu. Kirli sakallı yüzünde beni dakikalardır beklemekten sıkılmış bir ifade vardı.

"Nerede kaldın oğlum?" diye sordu çevresine bakınarak. Her zamanki gibi dikkatli

"Geldim işte," dedim daha rahat bir şekilde. "Getirdin mi?"

Batı Sahili Ve Kar KüresiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin