Bonus bölüm.
Lütfen okurken oy ve yorum verin 🥰
☁️
Kıvanç'ın ağzından.
Geçmişten Gelen
"Merak etmeyin, güvende olmanız için yapıyorum bunu. Doğukan üst katta uyuyor olmalı, uyandığında ona güvende olduğunu söyleyin. Tüm bunlar bitince geri geleceğim ve kapıyı açacağım."
Gözlerimi kapıdan çekip bir adım geri çekildim. Gitme vaktiydi. Batıkan'ın sesi kapının ardından öfkeli bir şekilde duyuluyordu. Tıpkı babasına benziyordu. Öfkesi ve bitmek bilmez azmi ile tıpkı Atalay Tus'a benziyordu.
"Babamın bana ihtiyacı var." diye öfkeyle bağırıyordu. "Aç şu kapıyı yoksa yemin ediyorum gebertirim seni."
Yüzümde histerik bir gülümseme oluştu. Kesinlikle babasına benziyordu. Asla kimseye nasıl saygı göstermesi gerektiğini bilmiyordu. Başına buyruktu.
"Baban yetişkin bir asker, Batıkan." dedim kesin bir şekilde. "Sen ise daha yirmi yaşında olan bir gençsin. Bırak da baban ve askeri birlikleri çalışsınlar."
"Aç şu kapıyı! Kuzenine zarar verebileceğimi biliyorsun." dedi. Bu tehdidin ne kadar samimi bir şekilde edildiğini duyabiliyordum. Ama sadece öfkeyliydi, şu an gerçekten Emsal'e zarar verebileceğine inanıyor olsa bile, yapamazdı.
"Sen kadınlara zarar vermesin Batıkan." dedim.
"Ama ben veririm." dedi Kaya. Aynı histerik gülümseme dudaklarımda tekrar yer edindi. Kaya acımasız bir çocuktu ama yine de kadınlara zarar vermezdi. En azından fiziksel olarak yapmazdı bunu.
Söyledikleri onca şeyi duymazdan geldim. Zaten kapının ardından duyulmayacak kadar boğuk çıkıyordu sesler. "Her biriniz için giysi ve yiyecekler var. Olabildiğince dengeli kullanın. Sizi ne kadar burada tutacağımı bilmiyorum." dedim. Arkamı dönüp giderken kapıya vuruşlarını ve bana bağırışlarını duymazdan geldim. Güvende olmaları gerekiyordu. Şehir büyük bir kaosa sürüklenirken oturup birilerinin kahraman olmaya çalışmasını ve bu yolda hayatını kaybetmesini izleyemezdim.
Orman yoluna girip sıradaki randevumun olduğu alana ilerledim. Aracımla kısa bir sürüşten sonra konumuma varmıştım bile. Gökyüzüne uzanan yeşil ağaçlar ve kuş sesleri arasında, Alçin'in sarı saçları ve mavi gözleri büyüleyici görünüyordu.
"Kıvanç?" diye sordu beni görünce. "Beni neden buraya çağırdın?"
Mavi gözleri parıldarken ona aşık olan tarafımı bastırmaya çalıştım. Ne yaparsan yapayım duygularım beni ele geçiriyordu. Gözlerindeki o merakı seviyordum. Gülerken kırılmalarını ve çocuksu yüzündeki masumiyeti seviyordum. Ama tüm bunların gerçekliğine inanacak kadar aptal değildim.
"Uzun zamandır hayalini kurduğum bir şeyi sana açıklamanın zamanı geldi." dedim. Kontrolsüz bir şekilde gözlerimin ona aşkla baktığını biliyordum. Ama o bana yavaş yavaş korkuyla bakıyordu. Ona evlilik teklifi etmeden korkuyordu
"Evet, dinliyorum." dedi heyecanlanır gibi.
"Onca zaman boyunca bana gerçeği söylemen için bekledim. Bekledim çünkü seni affedeceğimi ve olanları unutmaya hazır olduğumu biliyordum..."
"Neyden bahsediyorsun?" dedi beni bölerek. "Anlamıyorum."
"Anlıyorsun." dedim net bir şekilde. "eğer bana beni izlemek için Tuslar tarafında bir görevlendirildiğini söyleseydin seni affederdim."
"Sevgilim neler söylüyorsun?" diye sordu.
Ormanın içinde benim tek bir hareketimi bekleyen adamlara doğru baktım. Bize doğru ilerlediklerinde Alçin'in arkasından gelip kolunu tutmak için yöneldiler. Ama Alçin tecrübeliydi. Küçük hamleler ile onlardan kurtuldu. Her iki adama verdiği sert darbelerden sonra iki adam daha müdahale etmek zorunda kaldı. Alçin, düşündüğümden daha güçlüydü. Neyse ki dört eğitimli adama karşı koyacak güçte değildi. Onu tutup dizlerinin üzerine çöktürdüklerinde mavi gözleri bana bakıyordu. Üzüntü içindeymiş gibi...
"Kıvanç söyleyecektim, kötü bir amacım yoktu." dedi yalvarır gibi.
"Sana olan aşkımı parçaladın, beni aptal yerine koydun." dedim öfkeyle. "Oysa ben seninle bir aile kurmaya hazırdım."
"Hayır doğru değil bu, seni aptal yerine koymadım!"
"Götürün onu!" dedim adamlara. Alçin'i kaldırıp ağaçların arasından götürmeye başladıklarında bir şeyler söylemeye devam ediyoruz.
Cebimdeki telefonu çıkarıp hatların çektiği bir kısma geçtim. Aramaya tuşlayıp telefonu kulağıma götürdüm. Birkaç kez çaldıktan sonra o tanıdık ses kulağıma doldu.
"Efendim?"
"Cengiz Amca, her şey tamam." dedim.
"Çocuklar güvende mi?" diye sordu. "Emsal güvende mi?"
"Evet güvendeler, istediğin gibi. Ajan da elimizde."
"Teşekkür ederim Kıvanç." dedi. Uzun zamandır yüzünü görmesem de sesindeki her bir ifadeyi hayal edebiliyordum.
"Ben teşekkür ederim, bana ulaştığın için." dedim. Eğer bana ulaşmamış olsaydı, hâlâ bir piyan gibi kullanılıyor olacaktım.
"Ne yapman gerektiğini biliyorsun." dedi otoriter bir şekilde. "İlk hedefleri Tus ailesi olacaktır. O yüzden Atalay Tus'un yeterli tedbirleri aldığından emin olmalısın."
"Peki Tunalar?" diye sordum. "Onlar da hedef."
"Tuna ailesi ikinci hedef olacak. Çünkü karımın asıl istediği şeyler, sahip olduğum toprak parçaları. Toprak parçalarını koruyan ise Tus ailesidir."
"Anladım." dedim onaylayarak.
Umarım, diye düşündüm. Korkunç planlarını uygulamaya geçmeden önce ilahi bir güç onlara engel olur. Yoksa şehir altüst olabilir.
Bölüm sonu
☁️
Lütfen oy ve yorum vermeden geçmeyin 💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Batı Sahili Ve Kar Küresi
Teen FictionWattys 2020 Genç Yetişkin kazananı.🏆 Yıldızlar üzerimizde parlarken kafamı kaldırdım. Gözlerindeki derinliğe bakmaya dayanamıyordum. Bir erkeğin beni bu şekilde etkilemesine izin veremezdim ama şu an yanımda oturmuş yıllardır korktuğum şeyi bana hi...