Efsun'un ve Aydın'ın nikah günü gelip açmıştı. Bir hafta boyunca Asuman ve Derya gelinlikten ev eşyalarına kadar her konuda Efsun'a yardımcı olmuştu. Kendal Derya'nın kafası dağıldığı için ara ara dalan gözleri dışında gülümsediğini gördükçe mutlu oluyordu. İstanbul gerçekten de karısına iyi gelmeye başlamıştı. Koşuşturmanın içinde düşünmeye ve üzülmeye pek fırsat bulamıyordu.
Nikahın haberini alan Sultan Hanım Nigar'a yardım için önden gelirken Kadir Ağa Karan ve Korhan okulları dolayısıyla Cuma günü akşam gelmişlerdi. Nikah'ın kıyılmasının ardından Efsun ve Aydın balayına gönderilmiş geri kalan tüm aile ise güzel ve nezih yemekleri olan bir restoranda yemek yemişti.
Derya'nın bugüne kadar babası iki ablası dayısı, yengesi ve Asuman dışında hiç kimsesi olmamıştı ve kocasının böyle bir kalabalık ailesi olduğu için sevinç duyuyordu. Kendal'ın ailesi çok kalabalıktı ve hepsi bir araya gelince hoş bir atmosfer oluşmuştu. Sadece düğünlerinde gördüğü Kendal'ın üç numaralı kardeşi Kemal dahi Aydın ve Efsun'un nikahı için gelmişti.
Karan ve Korhan Kenan abileri ile konuşmuyorlardı. Kadir Ağa'nın yüzü belli etmese de sirke satıyordu. Sultan Hanım ise masada ki en mutlu kişiydi. Tıpkı eski günlerde ki tüm oğulları bir aradaydı. Oğlu Kenan'a hasretle bakıyordu kocası Kadir Ağa'dan çekindiği için doya doya kokusunu içine çeke çeke sarılamamıştı.
Onların içinde ki sessiz savaşı tüm aile farkındaydı ama kimse karışmak istemediği için geri planda kalıyorlardı.
Kenan ise çok pişmandı İstanbul'a gelir gelmez pişman olmuştu. Babası ve ağabeyleri okumasını istiyor Kenan ise inatla reddediyordu. Ağabeyleri çalışıyordu ve Urfa'nın en büyük aşiretlerin başında geliyorlardı bunca varlık ölene kadar yetecekti o yüzden okumayı da çalışmayı da gereksiz bulmuştu ama dayısının yanında aç kalmamak için çalışmaya başlayınca her şeyin kıymetini o zaman anlamış babasının gidişinin ardından kalp krizi geçirdiğini öğrenince pişmanlıkla kavrulmuştu. 19 yaşındaydı cahillik ettiğini yeni yeni farkına varmıştı çalıştığı parayla birkaç kitap alıp üniversite sınavı için hazırlanmaya bile başlamıştı. Kardeşleri Karan ve Korhan ile beraber sınava girecekti. Şimdi ise babası ne isterse yapmaya hazırdı okulunu okuyacak ve ağabeyleri gibi işlerin başına geçecekti. Babası ile konuşabilmek için uygun bir ortam kolluyordu.
Kurtuluş, Kenan İstanbul'a geldiğinden beri o bilmese de elini üzerinden çekmemişti. Çok kızgın olsa da et tırnaktan ayrılmıyordu bu Kenan'ın ilk cahilce hareketi değildi. Küçükken çok hastalık geçirdiği için çok şımartılmış her dediği olmuştu şimdi de bunun faturasını hiç hak etmedikleri halde anne ve babasına kesmişti. İlk cahilliği olmasa da en büyük cahilliği bu olmuştu. Dayısından Kenan'ı yanına almasını Kurtuluş istemişti. Her gün dayısını arayarak ise bir bir rapor almıştı. Arada sırada kendi gitmese bile ne durumda olduğuna bakmaları için kuzenleri Ayhan ve Aydın'ı göndermişti.
Yaptığından utandığı ve pişman olduğu Kenan'ın kimsenin yüzüne bakamayışından açık açık okunuyordu. Zenginliğin içinde beş parasız İstanbul gibi bir şehirde bulaşıkları yıkayarak ekmek parası kazanmak Kenan'a büyük ders olmuştu.
Kendal da kardeşinin böyle bir dersi hak ettiği için içi rahattı. Pişman olmuş ve utanmış halinden memnundu. Artık Kenan'ın eski cahilliklerini bırakacağından çok başka olacağından emindi. Kızgınlığı Kenan'ın pişman olmuş halini görünce yatışmıştı ama babalarının ölümün ucuna gelmiş olmasını unutamıyordu bu yüzden Kenan Kadir Ağa'ya kendini affettirene kadar burnu sürtülmeye devam edecekti.
Yemek bitip de eve döndüklerinde Sultan Hanım ve Kadir Ağa yorgun oldukları için odalarına çekilmiş Derya'nın dayısı yengesi ve Asuman ise İzmir'e geri dönmüştü. Derya'ya Asumandan ayrılmak çok zor gelmişti. Bir haftalık varlığına çok alışmıştı. Lise yıllarında olduğu gibi Asuman bir hafta boyunca Derya'nın yanından ayrılmamış yüzünün gülmesi için elinden geleni yapmış ve çoğu zaman başarılıda olmuştu Kendal karısının yüzünü güldüre bildiği için Asuman'a minnettardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bulutlara Esir Olduk
Romance-Bu bir Güneydoğu Anadolu hikayesidir. Bir rüzgar eser kıyıdan, sönmez ateşin Bir ağıt kopar yüreklerden, kimse duymaz. Bir gözyaşı akar derinden, kimse silmez Bir çilen vardır çekilecek, kimse ortak olmaz Bir yalnızlık vardır, hiç gitmeyen Birde...