Merhabalar :)
Bu bölümde yeni karakterler aramıza katılıyor :) aslında böyle bir şey kesinlikle aklımda yoktu desem bana inanır mısınız? :) Bence inanın :)
Keyifli Okumalar :)
Asuman bütün gece düşünmekten uyuyamamıştı. Said'in neden böyle yaptığının bilhassa kendisine neden bu kadar kaba davrandığını çözemiyordu. Kendisinden nefret etmesini gerektirecek ortada hiçbir sebep yokken Saidin davranışlarına açıklık getiremiyordu. Urfa'da halasının evinde Said ile ilk karşılaştığında onunda gözlerinde kendisini tanıdığına dair gözlerinde tanıdık bir his yakalamıştı ve o hisse tutunmuştu. Şirkete gittiğinde ise düğünden sonra İzmir'e dönmeden son kez Said'i görmek ve o gün Deryaya saldıran adama ne yaptıklarını öğrenmek için gitmişti. Aralık olan kapıdan Said ve sekreterinin konuşmalarına istemeden şahit olunca böyle bir şey aklında bile yokken kendini bir anda 'ben olurum' derken bulmuştu. Said Kendal'ın odasından yarım saat sonra geri geldiğinde işlerin aksamaması ve bu kadar kısa sürede birini bulamayacağı için isteksizce yeni birini bulana kadar Asuman'ın sekreteri olmasını kabul etmişti. Bir ay bile olmadan Said kendisine epey bir kök söktürmüştü. En son o muhasebe müdürü olan Recep denen pis adamın kendisini zorla sıkıştırması Asumanı epey bir korkutmuştu. Neyse ki hiçbir şey olmadan Said sayesinden kurtulmuştu. Epey bir arbede yaşanmış Said, pis sapığın ağzını yüzünü dağıtmıştı. Sonrasında elbette her zaman ki Asumana patlamış tüm hıncını ondan çıkarmıştı. En sonunda dayanamayarak o gün şirketi terk edip İzmire dönmüştü. Eniştesinin ölümü üzerine Urfaya geldiğinde ise Said ile hiç birbirlerinin yüzüne bakmamışlardı. Havaalanına Rıfat bırakacakken Said bırakmıştı işte o zaman daha fazla canım bu kadar yanamaz derken dün yaşananlar en büyük hayal kırıklığıydı. Üzerine söyleyecek bir söz kalmamıştı artık...
Asuman artık uyuyamayacağını anlayınca sabah ezanının da okunmasıyla doğrularak yatakta oturmuştu. Ezan bitene kadar dilinden dualarını eksik etmemişti. Sonrasında kalkıp namazını kılarak, tekrardan duaları birer birer dilinden döküldü. Gün ağarana kadar Asuman dua etmeye devam etti. Rabbinden bol bol gönlüne ferahlık vermesini istedi.
Odasından çıkıp, kimseyi uyandırmamak için yavaşça aşağıya inerek mutfağa yöneldi. Kendisine bir bardak su doldururken dış kapının açılıp kapanma sesini duymuştu. Merakla salona yönelip, cama doğru ilerleyip perdeyi araladı. Said'in gittiğini gördüğünde bir kez daha omuzları hüzünle çökmüştü.
*****
Sabah erkenden İzmir'den uçağa binip İstanbul'a gelen Deryanın dayısı ve yengesi kahvaltıya yetişmişlerdi. Elleri dolu dolu gelen ikili Deryanın en sevdiği şeyleri getirmişlerdi.
Derya karşısında dayısı ve yengesini görünce ikisine birden sımsıkı sarılmıştı. Her zaman ki gibi yine gözleri dolmuştu. Kendal'ın kendisini izlediğini bildiği için gözyaşlarına hakim olmuştu.
Asuman anne ve babasının öğleden sonra geleceklerini söylediği için tıpkı Derya gibi Kendal da Deryanın dayısını ve yengesini görünce şaşırmıştı.
"Keşke haber verseydiniz sizi havaalanına almaya gelirdik,"
"Ne gerek var oğlum taksiye binip geldik işte," İsmail dayının samimiyeti, kendisini oğlu gibi görüp öyle hitap etmesi Kendalı mutlu etmişti.
"Size sürpriz yapmak istedik," Serap Hanım Deryayı kanatları altına almıştı.
"Çok iyi yapmışsınız yenge şimdi birlikte kahvaltı yaparız,"
O sırada Nurcan Hanım içeriye girdi.
"Kahvaltı hazır efendim,"
"Peki, geliyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bulutlara Esir Olduk
Romance-Bu bir Güneydoğu Anadolu hikayesidir. Bir rüzgar eser kıyıdan, sönmez ateşin Bir ağıt kopar yüreklerden, kimse duymaz. Bir gözyaşı akar derinden, kimse silmez Bir çilen vardır çekilecek, kimse ortak olmaz Bir yalnızlık vardır, hiç gitmeyen Birde...