3. "Benim Karımsın"

3.5K 142 3
                                    

Keyifli Okumalar :)


Genç adam hızla ayağa kalkmış, ne itiraz edebilmiş ne de kabul edebilmişti. Annesi hiç beklemediği yerden vurmuştu! Annesine hiçbir şey söyleyemeden odadan çıkmıştı. Sultan Hanım oğlunun ardından şaşkınca bakakalmıştı. E, oğlu bir şey söyleyip gitse iyiydi ya... Kendal'ın ardından kalkıp gitse oğlu ters tepe bilirdi. Buda Sultan Hanım'ın isteyeceği bir şey değildi. En iyisi oğlunun evleneceği düşüncesinin sindirmesini beklemekti.

Böylelikle ellerini dizlerine koyarak ayağa kalktı. Mutfağa gidip baksa iyi olurdu.

Kendal kendi odasına zorlukla gelerek yatağına devrilmişti. Gözünün önünde yeşil hareler cirit atarken, başı ortadan ikiye ayrılacak kadar zonkluyordu. Tüm perdelerin kapalı olması o an genç adam için büyük bir şanstı.

Gözlerini kapatıp, kendini serbest bıraktı. Hem annesinin sözlerini hem de Deryayı düşünmeyi bırakarak, çok geçmeden uyuya kalmıştı.

***

Aradan ne kadar zaman geçti bilemiyordu. Aşağıdan gelen tüm konağı saran bağrış çığrışlar çivi gibi çekiçle kafasına çakılıyordu resmen ve Kendal istemsizce yüzünü buruşturdu. Uyumak bir nebze iyi gelse de babasının sanki odanın içerisinde yanı başındaymış gibi duyulan sesi hiçte hayra alamet değildi.

"Seni hergele, delirmişsin sen!"

"Ağalığında, aşirette burada hüküm süren törelerde umurumda değil! Hepinize diyorum anlayın bunu artık!"

Bu ses! Yine kardeşi yapmıştı yapacağını ve ortalığı birbirine karıştırmıştı.

Kendal bir hışımla odasından çıkmıştı. Ardından gürültüyle kapanan kapıyla Kenan ve babasının bakışları bir an kendisine kaymış sonra yine iki hırçın mavilikler birbirlerini bulmuştu. Henüz küçük, kanı kaynıyor diye düşündüğü küçük kardeşi Kenan artık fazla olmaya başlamıştı. Merdiven basamaklarının başına gelmeden babasının kükreyişi koca konakta bir kez daha yankı bulmuştu.

"Nankör! Hayırsız evlat! Defol, defol git! Bir daha bu topraklara ayak basma! Gelme sakın!"

Kenan, babasının bir benzeri olan mavi gözlerini öfkeyle kıstı. Ateş gibi yanıyordu aynı zamanda yaktığının farkındaydı. Bir ailenin bir parçasının gözlerden düşüşüydü bugün! Özenle örülmüş ağlar, sevgiyle atan kalpleri öfke bürümüştü.

Gözleri, gözü yaşlı anasına kaydı. Babasına kendi için dil döküyordu.

"Ağam yapma, eyleme gönderme Kenan'ımı,"

Sultan Hanım dağ gibi heybetli kocasının ayakları dibinde ilk defa kocasına yalvarıyordu. Bir gün bu felaketin başlarına geleceğini içten içe hep sezmişti. Çünkü Kenan'ın hırçınlığı ve dik başlılığı kimseye benzemiyordu. Bu huyu çoğu zaman ailede soruna sebep olsa da aynı zaman da kişiliğin böyle olmasıyla küçükken geçirdiği hastalıklardan hep kurtula bilmişti. Sultan Hanımın gözünün önüne o günler gelince göğsünde ki sıkışma daha fazla nefesini kesti. Gözlerinden akan yaşlar, ak yanaklarını ateşiyle ala çevirmişti. Ana yüreği nasıl dayanırdı evladından ayrı kalmaya? Kocası bunu hiç düşünmez miydi? Her zaman bir umut yakaladığı otuz yıllık kocasının mavi ummalarında bir kez daha umut bulmak istedi. Ama Kadir Ağa'nın gözlerinde öfkeden başka bir kırıntı yoktu!

Ağlaması daha fazla şiddetlenirken kocasının paçalarını çekiştirdi. Nasıl yandığını görmüyor muydu?

"Ayırma oğlumu benden, dayanamam hasretine birinin bile nefesi olmazsa bu konakta nasıl yaşarım ben? Bunu hiç düşünmez misin?"

Bulutlara Esir OldukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin