Keyifli Okumalar beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum :)
Medya: Derya
Derya minik adımlarla ilerliyor, Kendal'da arkasından takip ediyordu. Genç adamı tanıyanlar duruma anlam veremeyip kendi aralarında ikiliye bakarak fısıldaşmaya başlamışlardı. İkilinin ıslak halleri ve hastanede birlikte oluşları birçok kişinin kafasında Kendal Bey gibi bir adamın köylü kızıyla ne işi olduğu sorusu merak konusu olmuştu.
Kendal ise bakışları ve fısıldaşmaları hiç umursamıyor Derya'nın götürdüğü yere gidiyordu. Derya başını kaldırıp insanların yüzüne bakmaya çekiniyordu. Ne kadar dikkat çektiklerinin farkındaydı ve bu kadar inceleyici bakışlar altında ister istemez geriliyordu. Herkesten duyduğu Kendal Bey'i görmüş, konuşmuş arabasına binerek hastaneye kadar gelmişti. Üstelik şimdide kendisine ayak uydurarak ağır adımlarla peşinden geliyordu. Bir gün içerisinde ilk defa gördüğü tanımadığı genç adamla fazlaca yakın sayılabilecek bir durumun içine düşmüştü. Önünde iki eliyle tuttuğu çantayı daha sıkı kavrarken; fısıltılar kulağında uğultuya dönüşüyordu.
Babasının kapısının önüne geldiğinde öylece kalmıştı. Ağlamaktan ve ıslanmaktan perişan haldeydi ve yanında Kendal varken eli kapının koluna gitmiyordu. Babasının karşısına bu şekilde çıkmak istemiyordu ama odaya da girmesi gerekiyordu. Kendal, genç kızın tereddüdünü farkındaydı. Daha fazla bu halde kapının önünde beklemelerinin dikkatleri daha çok üzerlerine toplayacağının bilincinde olarak uzanarak genç kızın yerine, Hakkı amcanın da uyuyor olabileceğini düşünerek sessizce kapıyı açmıştı.
Yaşlı adam yatağında yorgun ve düşünceli bir ifadeyle pencereden dışarıyı izliyordu. Biraz önce doktorun söyledikleri sürekli beyninin içinde yankılanıyordu. ALLAH'tan gelen her şey kabulüydü de kızı Derya'sı ne yapar ne ederdi? Kanser çok geç fark edilmiş, tüm vücuduna yayılmıştı. Doktor bir aylık ömür biçmişti. Doktordan kızına bir şey söylememesi için ricada bulunmuştu. Kızının üzülmesine baba yüreği el vermiyordu.
Şimdi ise kızı Derya'yı gördüğünde yüzünde ki üzgün ifadeyi saklamayı başarmıştı. Arkasında çok sevdiği ve dost bildiği Kadir'in oğlu Kendal'ı gördüğünde şaşırmıştı. Çok değil, biraz önce Kadir ziyaretine gelmiş çok önemli bir konuşma yapmışlardı.
Kızının ve Kendal'ın hiçbir şeyden haberi yokken onları yan yana görmek hem şaşırtmış hem de meraklandırmıştı. Üstlerinin haline bakınca da meraklanmamak elde değildi.
İlk önce "Hoş geldin Kendal Ağa," diyerek ilk şaşkınlığı üzerinden atmıştı.
"Hoş buldum Hakkı amca, geçmiş olsun. Kusura bakma yeni haberim oldu ancak gelebildim." Diyerek mahcupluğunu gizlemek istemişti.
"Ne kusuru evlat daha ölmedik," içi acısa da yüzünde babacan bir gülümseme vardı.
Kızının yanı başlarında tedirgin duruşu ise adamı şüphelendiriyordu.
"Kızım bu halin nedir?"
Derya dudaklarını kemirmeye başlamıştı. Babasına ne söyleyeceğini, bu durumu nasıl anlatacağını bilemiyordu. O an eve uğrayıp üstünü değiştirmediği için pişman olmuştu. Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki sesini çıkaramamış, itiraz edememişti. Bu durumu nasıl açıklayacağını bilemiyordu.
"Gelirken yağmura yakalandım Baba," öyle olmuştu yağmurun birden bu kadar bastıra bileceğini düşünememişti üstelik ablasından aldığı üzücü haber yağmuru bile hissettirmemişti o an.
Yaşlı adamın Kendal ve Derya arasında gözleri gidip gelirken, Kendal Hakkı amcanın asıl neyi meral ettiğini anlayarak söze girdi.
"Buraya gelmeden önce arazileri kontrol ettim. Derya'nın senin kızın olduğunu öğrendim hastaneye gelirken yağmurda ıslandığını görünce de onu alarak birlikte geldik Hakkı amca."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bulutlara Esir Olduk
Romance-Bu bir Güneydoğu Anadolu hikayesidir. Bir rüzgar eser kıyıdan, sönmez ateşin Bir ağıt kopar yüreklerden, kimse duymaz. Bir gözyaşı akar derinden, kimse silmez Bir çilen vardır çekilecek, kimse ortak olmaz Bir yalnızlık vardır, hiç gitmeyen Birde...