"Derya'm söylemeyi unuttum ilaçlarını atmayı unutma"
Derya salonda içini sımsıcak yapan mesajı defalarca okumuştu. Kocası işe gideli yarım saat olmuştu ve ardından hemen bu mesajı göndermişti. Derya ilaçlarını Kendal gider gitmez içmiş olsa da Kendal'ın kendisini bu kadar düşünmesi ilgilenmesi üzerine titremesi hiç bilmediği duyguları tattırıyordu. Bazen kalbinin hızlı atışından nefessiz kalacağını hissediyordu.
"Sen gider gitmez içtim aklın bende kalmasın"
Kendal için bu çok zordu. Ölene kadar unutamayacağı bir sahne capcanlı gözlerinin önünde duruyordu. Kendal toplantıya girmeden önce karısının sesini duymak istiyordu ve bunu hemen gerçekleştirdi.
Derya telefonu elinde tutuyor olduğundan ilk çalışta açmıştı.
"Derya'm nasılsın?"
"Yarım saat önce beraberdik Kendal Ağa unuttun mu?"
"Unutmam ne mümkün kollarımın arasında böyle bir güzellik varken evimi süsleyen incimsin"
Derya sanki birileri konuşmaları duyacakmış gibi tedirgin olmuş yanakları hemen kızarmış bir eliyle telefonu sıkı sıkı tutarken bir eliyle ağzını örterek kısık sesle konuşmuştu.
"Kendal biri duyacak deme öyle şeyler"
Kendal karısının yanaklarının kızardığına emindi. Evden çıkmadan önce buselerini kondurmuş olsa da yetmiyordu.
"Beni bir tek sen duyabilirsin oda da yalnızım üstelik karımla istediğim gibi konuşurum"
Kapının tıklatılması ardından bir kadının sesi duyuldu.
"Kendal Bey beklediğimiz misafirler geldi toplantı odasına aldırdım sizi bekliyoruz"
"Tamam geliyorum"
Derya'nın kaşları çatılmıştı. Kocasının etrafında birçok kadın olduğuna emindi. Urfa da bunu hiç düşünüp kendine dert etmemişti ama şimdi bu düşünceden epey rahatsızlık duymaya başlamıştı.
"Derya'm benim şimdi toplantıya girmem gerek akşam seni yemeğe götüreceğim Nurcan ablanın haberi var akşam için yemek hazırlayıp kendini yorma sadece hazırlan ve benim gelmemi bekle"
Derya hem heyecanlanmış hem de tedirgin olmuştu. İlk kez kocasıyla dışarı akşam yemeği yiyecekti. Daha önce sadece çiftlik dönüşü bir kahvaltı yapmışlardı. Onun dışında dışarıda baş başa vakit geçirmemişlerdi.
"Nereye gideceğiz?"
Kendal Derya'nın sesine yansıyan heyecanla dudakları kıvrıldı.
"Gidince göreceksin hatun yedi de evde olurum sonrada çıkarız akşama görüşürüz"
Yediye daha çok olsa da Derya şimdiden telaşeye kapılmıştı.
İyi çalışmalar dilemiş sonra da telefonu kapatmışlardı.
Derya en son dışarı gece dışarı çıktığında henüz 18 yaşındaydı ve oda mezuniyet balosuydu. Üzerinde dört yıl geçmişti. Lise biter bitmez babasının rahatsızlıklarının çoğalmasıyla Urfa'ya dönmüştü ve kendini babasına adamıştı. Dört yıl aradan sonra ilk kez dışarı çıkacaktı ve İstanbul da ne giyilir kesinlikle bilmiyordu. Derya'nın günlük elbiseleri çoğu diz altı çiçekli günlük elbiselerdi.
Kocasının takım elbise içerisinde nasıl göründüğüne birçok kez şahit olmuştu ve yanına yakışmak istiyordu.
Hızlı hareket etmemeye özen göstererek üst kata odalarına çıktı. Düşüğü henüz yeni olduğu için hızlı hareket ettiği zamanlarda kasıklarına inanılmaz şiddetli ağrılar sağlanıyordu ve Derya hiç geçmeyecek gibi hissediyordu. Kendal bunların hiçbirine yanında olup görmediği için Derya şükrediyordu. Acıdan yüzünü buruşturup gözünden yaş geliyordu ve Kendal'ın kendisini öyle görmesini istemiyordu. O anlarda Derya kendisini aciz ve çaresiz hissetmekten geri duramıyordu bebeğinin kendisini terk ettiği gerçeği kalbine bir hançer gibi saplanıyordu ve hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordu. Aklına Kendal'ı getirerek o anlardan ancak o şekilde sıyrılabilmişti. İlk ikisi Efsun'un nikah alışverişi için çıktıklarında olsa da üçüncüsü bu sabah olmuştu. İlaç saatini geçirmemek için hızlı hareket etmiş yaşadığı daha önce iki kez yaşadığı şiddetli ağrıya maruz kalmıştı. Dişlerini sıkarak salonda ki koltuğa Derya kendini zor atarken o anda kocasının mesajı telefonuna düşmüştü ve Derya bir anlıkta olsa yaşadığı acıyı unutmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bulutlara Esir Olduk
Romance-Bu bir Güneydoğu Anadolu hikayesidir. Bir rüzgar eser kıyıdan, sönmez ateşin Bir ağıt kopar yüreklerden, kimse duymaz. Bir gözyaşı akar derinden, kimse silmez Bir çilen vardır çekilecek, kimse ortak olmaz Bir yalnızlık vardır, hiç gitmeyen Birde...