Keyifli Okumalar :)
2 Gün Sonra
Derya bir çıkmazın içinde sürükleniyordu. Aklı sürekli Kendal Ağa'nın hastanede kendisine söylediklerindeydi. O an anlam verememiş ve sonrasında da üzerinde düşünmemişti. Şuan ise kendisinden çok önce bu durumdan onun haberi olduğunun farkındaydı. Peki, öyleyse Kendal Ağa buna neden itiraz etmemişti? Neden yanlarında çalışan bir kızla evlenmeyi kabul etmişti? Aşiretin önde gelen ağaların kızları varken, onlardan biriyle evlenip gücüne güç katabilecekken neden kendisiyle evlenmeyi kabulleniyordu?
Derya sorular içerisinde boğuluyordu bir el sanki tüm gücüyle yüreğini sıkıyordu. Nasıl bu karmaşanın içine düştüğüne anlam veremiyordu. Tam olarak hissettiği neydi onu bile bilmiyordu. Belki bir başkası olsa buna sevinçten ölebilirdi. Urfa'da KIRALI aşiretinin oğullarından biriyle evlenmek neredeyse tüm kızların hayaliydi. Derya hariç! Herkese nasip olmayacak bu şans Derya'ya nasip olmuştu ve Derya böyle bir gerçekle yüzleşmek istemiyordu.
İki gündür sessiz kalmış ve babasıyla çok fazla konuşmamışlardı. Çabuk geçen iki günün ardından istemese de babasını utandırmamak için hazırlanmıştı. Babası kendisi hakkında neye karar verirse versin Derya sırtını dönemezdi. Babası şu hayatta en çok sevdiği kişiyken, karşı gelemeyeceğini biliyordu. Karşı gelmek, babasını üzmek kesinlikle genç kızın isteyeceği şeyler değildi üstelik babası tam iyileşmemişken, - Derya öyle olduğunu düşünüyordu- daha da kötü olmasını asla istemiyordu.
Kapı çaldığında kalbi küt küt atmaya başlamıştı. Bir kaçışı yoktu ve Derya kabulleniyordu.
Kapıyı açtığında Kadir Ağa'nın gülen yüzüyle karşılaştı "Hoş geldiniz ağa'm," diyerek gelenleri kabul etti.
Kadir ağa kalp krizi geçirmesine rağmen sağlıklı ve dinç görünüyordu ve şuan ki durumdan memnun olduğu yüz ifadesinden anlaşılıyordu. "Hoş bulduk gelin kızım," diyerekten neşeyle içeri geçti.
Kaynanasının kendisinin beğeniyle süzmesinden utanan Derya başını utanarak eğmişti.
Karan ve Korhan eline bıraktıkları çikolata ve tatlının üstüne en son içeriye giren Kendal'ın paketlerin üzerine çiçeği bırakmasıyla görüşü kapanmıştı.
Zorlukla elindekileri mutfağa götüren Derya iki dakikada ağrıyan kollarına hayret etmişti. Çiçeğin büyüklüğüne diyecek söz yoktu. Gördüğü en büyük çiçek buketiydi. Rengarenkçiçeklerle donatılmıştı ve kokusu da ayrı muhteşemdi.
Sandalyesini geriye doğru çekerek oturan genç kız, şuan yanında olmalarını istediği ablalarıyla iç geçirdi. İkisinin de birer sene arayla evlenmesiyle Derya fazlasıyla yalnız kalmıştı. Şuan endişelerinin ve korkularını biriyle paylaşmaya çok ihtiyacı vardı.
Düşünceler içerisinde boğulurken, babasının içerden gelen sesiyle sıçramıştı. O kadar çok dalmıştı ki kahveleri yapmayı unutmuştu. Telaşla yerinden kalktığında sandalye geriye doğru devrilerek düştüğünde gürültülü bir ses çıkarmıştı. Derya eli ayağı birbirine dolanırken, mutfaktan gelen gürültüyle kaşları açılan Kendal gürültünün sebebini merak ediyordu.
Hakkı Bey yerinden doğrularak; "Ben bir bakıp geleyim," dedi. Derya'nın nasıl olduğunu merak etmişti.
Hakkı Bey mutfağa geldiğinde aceleyle kahveyi fincanlara boşaltan kızına hitaben sordu: "Kızım, iyi misin?" elleri titreyen genç kız zor zahmet fincanları doldururken başını sallayarak cevapladı. "İyiyim baba sadece sandalyeye çarptım ve düştü." Kısmen öyle olmasa da babasının yüzüne bakmaya utanan Derya, fincanları sularla birlikte tepsiye yerleştirerek eline aldı.
Kızının görünürde bir şeyi olmamasıyla rahatlayan yaşlı adam "Tamam öyleyse," diyerek çıktı.
Babasının arkasından sakinleşmek için derin bir nefes alan Derya kahveler soğumadan biran önce vermek için babasının arkasından ilerledi. Derya'nın babası yerine otururken, genç kız ilk kahveyi Kadir Ağa'ya uzatmıştı. "Ellerine sağlık güzel kızım," diyerek kahvesini yudumlamaya hemen başlamıştı. "Afiyet olsun ağa'm" dedikten sonra kahveleri dağıtmaya devam etti. Sıra Kendal'a geldiğinde yutkunarak kahveyi uzatmıştı. Genç adamın parfümünün kokusu çoktan genzini yakmıştı.
Kendal, Derya'dan gözlerini ayırmazken genç kız kesinlikle bakmıyordu. Kendal da kahvesini aldıktan sonra kaçarcasına mutfağa geri döndü.
Kadir ağa boğazını temizleyerek söze girdi. "Hakkı seninle dostluğumuz uzun bir geçmişe dayanır kızının oğluma, oğlumun kızına iyi bir eş olacağına inancım tamdır. Sebebi ziyaretimizde bellidir. ALLAH'ın emri peygamberimizin kavliyle kızın Derya'yı oğlum Kendal'a istiyorum,"
Gözleri sulanan yaşlı adam zorlukla yutkundu aslında cevap belliydi ama dilden dökülmesi fazlasıyla zordu.
"Kadir ağa madem oğluna kızımı layık gördün öyleyse hayırlı uğurlu olsun verdim,"
Kendal babası konuşurken gerilse de belli etmeyerek yaşlı adamın verdim demesiyle fazlasıyla rahatlamıştı.
Derya'nın da içeriye çağrılmasıyla büyüklerin elleri öpülmüştü. Bu işe en çok sevinenlerin biri de Sultan Hanım'dı Kenan'ın gidişi kocasının kalp krizi geçirmesi büyük üzüntü yaşatmıştı ama artık güzel şeyler boy gösteriyordu.
"Güzel gelinim," diyerek içtenlikle sarılan kaynanasına karşı nasıl tepki vereceğini şaşırmıştı.
Yüzükleri takan Kadir ağa "Hayırlı uğurlu olsun bir yastıkta kocayın," diyerek kurdeleyi kesmişti. Gözlerini yüzükten alamayan Derya kahve gözlerle göz göze geldiğinde genç adamın ne düşündüğünü ne hissettiğini anlaması pek mümkün olmamıştı.
Gecenin sonunda ortalığı toparladıktan sonra, yatağına uzanarak yüzüğüne bakıyordu. Kendisi beğenmemişti ama gerçekten çok güzel bir işçiliği vardı.
Düğün 2 hafta sonra olacaktı Derya yatağında bu gerçekle titredi. Ne yapması, ne düşünmesi gerektiği konusunda hiçbir fikri yoktu. Her şeyi akışına bırakmak sanırım şu anda en doğrusuydu. Kendal'ın gözleri gözünde canlanırken göz kapakları usulca kapandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bulutlara Esir Olduk
Romans-Bu bir Güneydoğu Anadolu hikayesidir. Bir rüzgar eser kıyıdan, sönmez ateşin Bir ağıt kopar yüreklerden, kimse duymaz. Bir gözyaşı akar derinden, kimse silmez Bir çilen vardır çekilecek, kimse ortak olmaz Bir yalnızlık vardır, hiç gitmeyen Birde...