Keyifli Okumalar :)
Her seferinde yazmayı unuttugum bilgiyi bu sefer unutmadan yazıyorum sizlere :) Hikayede ki zaman 2010 yılını kapsamaktadır. Kendal ve Derya ile başlayan hikaye zamanla Kendal'ın erkek kardeşlerinin aşkları da işlenecektir :)
Deryanın yüzü Kendal'ın göğsüne gömülü olduğu için sesi boğuk çıkmış Kendal karısının ne söylediğinin anlayamamıştı.
Ahıra geldiklerinde Kendal attan inip karısını kolları arasına alarak eve kadar kucağında getirmişti.
Eve girdiklerinde Kendal Deryayı yere indirerek, yüzünü avuçlarının içine aldı. Al al olmuş yanakları şefkatle okşadı.
"İyi misin?"
Normalde de çok duygusal olan Derya adet dönemlerinde daha fazla hassaslaşıp en ufak bir şey bile onu ağlatmaya yeterdi. Bu durum bugünde baş göstermişti.
Kocasının gözlerinin içine bakarken, içinde ılık ılık bir şeylerin aktığını hissetti. Kocasının elinin üstüne elini koyarak; "İyiyim yüzümü yıkamalıyım," dedi.
"Tamam solanda seni bekleyeceğim,"
Derya elini çekmiş, Kendal da ellerini indirmişti. Derya odalarına gitmek için merdivenleri çıkarken, Kendal'da ilk mutfağa geçerek kendine bir bardak su doldurmuştu. Can sıkıcı olayın ardından yine migreni tutmuştu. Çekmeceden ağrı kesiciyi çıkararak ağzına attı. Suyunu da içtikten sonra bardağı çalkalayarak ters bir şekilde kapattı.
Hazar denen adamı elleriyle parça pinçik edecekti. Karısını korkutmanın cezasını ödetecekti. Deryanın yanında kendisini sakin olmaya zorlasa da hala siniri geçmemişti.
Hazar... Mardin de köklü önde gelen bir aşiretin lideri olan Cabbar Ağa'nın İstanbul'da kaçamak yaptığı metresinden doğan bir çocuktu. Doğduğu günden bu yana İstanbul'da yaşayıp bu topraklara ayak basmayan adam birden bire çıkagelmişti. Çiftliğin yan tarafında bulunan araziyi satın alarak buraya bir çiftlik evi yaptırmıştı. Mardin'de yaptırmak varken neden Urfayı tercih ettiğini Kendal hiçbir zaman anlam verememişti. Sık sık Urfa'ya çiftlikte kalmak için gelirken, kendilerine ait olan araziyi de satın alıp kendi arazisi ile birleştirmek için inat ediyordu. Arazi aralarında gittikçe husumete dönüşürken, Hazar'ın bugünkü küstahlığı Kendal için bardağı taşıran son damla olmuştu.
Salona geldiğinde tüm perdeleri çekip içeriye ışık girmesini engelledi. Sedire bacaklarını açarak oturarak, başını geriye doğru yaslayıp gözlerini kapatmıştı. Bu ağrı sabaha kadar yine kendisine rahat vermeyecekti. Çoğu zaman kullandığı ağrı kesicilerde işe yaramıyordu.
Derya üst kaçta işini halledip salona indiğinde kocasının yanına adımlayarak ne çok yakın nede çok uzak olmayacak şekilde yanına oturdu. Kapalı gözlerinin arkasında neler düşündüğünü merak etti. İyi de görünmüyordu.
"Neyin var?"
Kendal duruşunu bozmadan; "Başım ağrıyor," dedi. Buraya karısıyla daha fazla yakınlaşmak mutlu etmek, endişelerini ortadan kaldırmak için getirmiş olsa da iki kere ağlamasına şahit olmuştu. Kendal'ın canı hiç olmadığı kadar sıkkındı.
"Masaj yapmamı ister misin?"
Kendal, gözlerini açarak başını kaldırdı.
"Yapar mısın?"
"Yaparım tabi,"
Kendal, Deryanın beklemediği bir anda uzanarak başını karısının bacağına koymuştu. Gözlerinin kapatıp Deryanın ellerine bıraktı kendini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bulutlara Esir Olduk
Romance-Bu bir Güneydoğu Anadolu hikayesidir. Bir rüzgar eser kıyıdan, sönmez ateşin Bir ağıt kopar yüreklerden, kimse duymaz. Bir gözyaşı akar derinden, kimse silmez Bir çilen vardır çekilecek, kimse ortak olmaz Bir yalnızlık vardır, hiç gitmeyen Birde...