Indria çok büyük ve lüks bir odada, on kişinin uzanabileceği bir yatakta uyuyorken bir anda gözlerini açtı. Gözleri açılınca Gerçeği Gören Gözler," Sonunda uyandın." dedi dalga geçerek.
Indria uzanmış haldeyken başını sağa ve sola çevirdi. Bir anda kalktı ve sol eliyle yüzünün sol tarafına dokundu ve bir anda şaşkın bir şekilde,"Aa" dedi.
Gözlerini sol koluna sonra sağ koluna çevirdi.Kesilen iki kolu tekrar yerine gelmişti. Bunu görünce gülümsedi. "Beş yılın sonunda tekrar bana geldin." dedi ve sağ koluyla sol kolunu tuttu. Daha sonra zihninde, "Usta, Leya'yı yendim mi?" diye sordu. Gerçeği Gören Gözler ise aşağılayıcı bir sesle, "Hayir" dedi. Indria, "O zaman sol kolumu neden iyileştirdin usta?" dedi. Gerçeği Gören Gözler, "Öğrencimin biraz daha kolsuz dolaşmasına göz yumamazdım.Bu bana hakaret olurdu." dedi.
Indria ise gülümsedi ve yataktan aşağı indi. Odaya dikkatlice göz gezdirdi. Odadaki her eşya binlerce altın değerindeydi.Odanın duvarları saf gümüşle kaplıydı. Indria'nın uzandığı yatağın başında bir taç vardı ve bu taç saf altından yapılmıştı. Yatak döşeği son derece yumuşaktı. Yatakta odadaki çoğu eşya gibi saf altındandı. Indria yatağa bakarken iç çekti, "Zengin olmak çok güzel bir şey." dedi ve odanın kapısına doğru yürüdü.
Odanın kapısısaf altından,kapının kolu ise saf gümüşten yapılmıştı. (DN:Ne çok betimleme yapmışsın be!!!) Indria kapıyı açıp dışarı çıktı. Odanın kapısı sağ ve sola doğru uzanan upuzun bir koridora açılmaktaydı.Ancak hangi tarafta gideceğini bilmiyordu. Saraya yabancıydı.Hangi taraftan gideceğini düşünürken sol koridordan hizmetçi giyinimli bir kız başı dik şekilde yürümekteydi. Ha Hwang tahta çıktıktan sonra imparatorluk sarayında başı eğme zorunluluğunu kaldırmıştı.
Indria hemen o kızın yanına gitti ve nazik bir sesle, "İmparatorluk odası hangi tarafta?" diye sordu. Kız Indria'yı görünce yanakları kızardı.Indria her kızı cezbedebilecek bir yakışıklığa sahipti. Ancak bunu kullanmasını bilmiyordu. Hizmetçi giyimli kız aslında oldukça güzeldi.Saçları siyah, gözleri ise çınar ağacı yapraklarının rengindeydi. Ceviz renginde bir tene sahipti (DN:Ulan o göze ve saça o ten rengi uydumu.Bu kız orkmu o nasıl bir ten rengidir öyle). ve beyazlar içerisindeki hizmetçi giysisi ona çok yakışmıştı. Ancak güzelliği Indria'yı etkilememişti. Hizmetçi kız utangaç bir sesle, "Lütfen, beni takip edin" dedi ve sol taraftaki koridora ilerlemeye başladı.
Biraz yürüdükten sonra imparator odasının kapısının önüne geldiler, "Getirdiğin için teşekkür ederim." dedi Indria. Hizmetçi kızın yanakları domates rengine büründü ve utangaç şekilde geri dönmeye başladı.
Indria kapıyı çalmak için elini kaldırdı.Ancak daha kapıya vurmadan, "İçeri gel." diye bir ses geldi.
Indria kapıyı açtı ve saygılı bir şekilde içeri girdi. İçeride Ha Hwang tek başına oturmaktaydı. Ha Hwang Indria'yı görünce gülümseyip "Hoşgeldin,geç otur" dedi ve yanındaki koltuğu işaret etti. Normalde bir İmparator başkasına hoşgeldin demezdi.Hatta huzuruna bir kişi çıkmak istediğinde kişinin mevkisine göre imparatorun huzuruna çıkarılırdı ama Ha Hwang çok farklıydı.Bir çocukla çocuk ,bir yetişkinle yetişkin olabiliyordu. Indria saygılı bir şekilde, "Teşekkür ederim majesteleri." dedi ve işaret ettiği koltuğa oturdu.
Ha Hwang'ın bir elinde içi sütlü kahve olan fincan ,diğer elinde ise bir kitap vardı. Indria gelene kadar tüm dikkatini kitaba vermişti. Indria'nın oturduğunu görünce kitabı önünde duran masaya bıraktı ve kahvesinden bir yudum aldı. Daha sonra Indria'ya bakıp "Dış klandaki öğrencilerden üç kişiyle irtibata geçtim. Yeni bir klan kurulacak ama adı Dış klan değil ,Kraliyet Klanı olacak. Sen ve o üç kişi o klana katılacaksınız." dedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Indria
FantasyHayatım boyunca gerçeği aradım ama neyin gerçeğini? Merhamet dileyen acınası bir çok masum insan öldürdüm hem de gözümü kırpmadan. Sayısız canavarın hayatı benim ellerimde son buldu. Peki elime ne geçti? Koca bir hiç, ancak sonunda o gerçeği bulduğu...