Indria bu sesin kime ait olduğunu anlamaya çalışırken gözlerinin önündeki dünya değişmeye başladı. Bu durumda gözlerini kapatmak zorunda kaldı. Dünyanın değişmesinin durduğunu anladıktan sonra gözlerini tekrar açtı. Bu sefer kendini karanlık bir yerde bulmuştu ama karanlık olsa da her şeyi net bir şekilde görebiliyordu.
"Burası senin zihnin bu yüzden sakin ol." Indria'nın hemen sağ tarafında oturan Gerçeği Gören Gözler konuştu. Kendisi sakin olmasını söylemesine rağmen gözleri korku içerisindeydi. Indria ustasının bu bakışlarına ve bu huylarına hiç alışık değildi.
"Korkma genç adam, hata yapmadınız. Tam tersine büyük bir iyilik yaptınız, en azından benim için." O anda nazik bir ses geldi ve onların görüş hatlarına genç bir erkek girdi. Bu genç erkeğe bakarken dikkat çeken ilk şey onun yerlerde sürünecek kadar uzun olan ve aysız bir geceyi andıran siyah saçlarıydı. Beyaz ten rengiyle uyumlu elmas gibi parlayan buz mavisi gözleri çok çekiciydi. Kıvrımlı dudakları solmuş bir gülü andırıyordu, kulakları ise saçlarının altında kaybolmuştu. Küçük yüzüyle uyumlu burnu düzdü ve en ufak bir kusura sahip değildi. Geniş sırtı uzun boyuyla birleşince havalı bir görüntü oluşuyordu.
Gerçeği Gören Gözler o adama bakarken ne diyeceğini bilmiyordu. Çünkü ne demek istediğini anlayamamıştı.
"Sen gerçekten de etkileyici birisisin. Üst seviye bir İlahi Vücudun yanında efsanelere konuk olan elemente sahipsin. Hangi ailedensin genç adam?" Gizemli adam Indria'yı gördüğünde şaşırdı ve nazik bir şekilde sordu.
Indria önce duraksadı ve cevap vermemeyi düşündü. Ama karşısında ustasının bile korktuğu bir insan varken bunun yanlış olduğunu biliyordu. Bu yüzden cevap verdi, "Benim ailem yok..." Indria tedirgin bir şekilde konuşmuştu. Çünkü karşısındaki uzmana karşı yanlış dememeye dikkat ediyordu.
Gizemli uzman sıcak bir şekilde gülümsedi, "İkinizde sakin olur musunuz? Ben her zaman sevgi ve saygıyla büyüdüm. Bundan dolayı kibir ile hareket eden birisi değilim ve kibirden nefret ederim. Karşımdaki kişi bir karınca bile olsa buna saygı göstermeyi öğrendim. Size zarar vermek kıl kadar ince ve nokta kadar küçük bir nedenim bile yok. Size zarar vermek istesem bile bunu yapamam." Ses tonu aynı bir melodi gibiydi ve duyanların ruhunu okşuyordu.
Gerçeği Gören Gözler'in bakışlarında ki korku kayboldu ve rahat bir ses tonuyla konuşmaya başladı, "Tahmin ettiğim gibi sen bir ölüsün?"
Gizemli adam gülümsemeyi hiç bırakmadan konuşmaya devam etti, "Hem ölüyüm, hem de değilim, bir lanet gibi düşünebilirsin."
"Ne laneti? Daha önce böyle bir laneti ne duydum ne de gördüm." Gerçeği Gören Gözler evren de yeteri kadar güçlü olmasa da ustasının anılarına sahipti. Bu yüzden bilgi dağarcığı çok genişti ve evrende bilinmeyen bir çok şeyi bile biliyordu. Gerçeği Gören Gözler kendi anılarına sahip olsaydı Indria'nın elementini bilemezdi. Ama onu yaratan kişi yani ustasının anılarına da sahip olduğu için element hakkında yüzeysel bilgiye sahipti. Lakin karşısında ki gizemli adamın dediği şey hakkında en ufak bir fikri yoktu.
Gizemli adam sabırlı bir şekilde açıklamaya başladı, "Genç adam, bilmemen gerçekten çok normal çünkü bu lanet ölümlülerin yapabileceği bir şey değil. Benim üzerime olan lanet, "Tanrıların Hükmü" denilir. Bu hüküm doğrudan Tanrılar tarafından uygulanır. Onlar için bu bir hüküm ancak biz ölümlüler için bir lanetten farksızdır. Bu lanet doğrudan ruhu etkiliyor, lanet tarafından etkilenen birisi lanetten sonra en fazla yüz yıl yaşayabilir. Yüz yılın sonunda acı çekerek ölür ve işte o anda lanet devreye giriyor. Vücudu ölen ruh ne yazık ki Ölüler Alemine gidemiyor ve bu evrende sıkışıp kalıyor. Benim üzerimde ki lanet ise biraz daha ağırdı ve bu tabuttan bir kaç metre uzağa gidemedim. Üç yüz milyar yıldır böyle bir hayat yaşamak zorunda kaldım. Üç yüz yıl milyarın ardından bir tanrının hükmü bile olsa eninde sonunda zayıfladı. Sen ise farkında olmadan bu hükmü daha zayıf hale getirdin. Böylece tabuta olan bağım yok oldu ama hükmü tamamen ortadan kaldırmanın her hangi bir yolu yok. Muhtemelen Ölüler Alemine asla gidemeyeceğim ama bunu şimdi konuşmaya gerek yok. Hükmü zayıflatarak benim tabuta olan bağımı kaldırdığın için gerçekten çok teşekkür ederim genç adam!" Gizemli adam son kelimeleri söylerken bakışlarını Indria'ya çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Indria
FantasíaHayatım boyunca gerçeği aradım ama neyin gerçeğini? Merhamet dileyen acınası bir çok masum insan öldürdüm hem de gözümü kırpmadan. Sayısız canavarın hayatı benim ellerimde son buldu. Peki elime ne geçti? Koca bir hiç, ancak sonunda o gerçeği bulduğu...