Indria

8x2 Güçlü müsün?

Ordu'nun ihtişamı insanın kalbinde korkuya neden oluyordu. Orduyu gören normal insanların bazıları korkudan bayılmıştı. Bazıları heyecandan titriyor, bazıları şaşkınlıktan neredeyse çıkmış gözleriyle izliyordu.

"Ne kadar da büyük bir ordu! İmparatorluğumuz gerçekten muhteşem!"

"Böyle güçlü bir ordu kesinlikle düşmanlarımızın kalbine korku salacak ve onları yenecektir!"

"Savaş sadece orduyla olmaz. Orduyu yöneten zeki bir stratejist general olmaz ise ordu ne kadar güçlü olursa olsun yenilir."

"Haklı! Ancak orduyu yöneten kişi imparatorluğun en güçlü üçüncü ismi Qi Zhan Ling"

"Ah kardeşim, gerçekten savaşta seviye farkının önemli olduğunumu sanıyorsun. Gökyüzü aleminin zirvesindeki birisi on bin tane yeryüzü aleminin zirvesindeki birisiyle savaşamaz. Orduyu düzgün kullandığın sürece karşı rakip ne kadar güçlü olursa olsun yenebilirsin."

Orduya bakan insanların arasında tartışmalar oluşmuştu. Indria ordunun geçişini izlemenin anlamsız olduğunu düşündükten sonra başkente doğru yola devam etti.

Uzun zamandır aklına takılan bir soru vardı, "İmparator neden bana bu kadar iyi davranıyor? Sebebi görev sırasında yaptığı ihanet mi? Yoksa ustam mı?" Indria yolda bunları düşünüyorken ustasının sesi zihninde yankılandı, "Sebebi, ne benim nede ihaneti. Sebebi Leya'yla dövüşürken, İlahi bedeninin ilk aşaması uyanınca onun bunu görmesi. İlahi bedenin konumu evrende benden çok daha yukarıda. Ayrıca o kişinin benden çokta korktuğu söylenemez. Sonuçta arkasında benim en güçlü düşmanım var."

Indria bir anda adımlarını durdurdu. "Usta sen zihin okuyabiliyor musun?" "Yeni mi farkettin gerçekten?" ustası alaycı bir şekilde cevap verdi, Indria bir kaç saniye donup kalmış gibiydi. Daha sonra başını salladı, "Usta en güçlü düşmanım ve on yıl sonraki savaştan bahsettin. Ancak hiç ayrıntı vermedin. On yıl sonraki savaşta her hangi bir yararım olabilir mi?" Indria'nın sesinde güçlü bir tutum vardı.

Ustası alaycı bir şekilde, "On yıl sonraki savaşta çok fazla fazla yararın olacak(!) Bir saniyeden daha kısa bir sürede vücudundaki tüm damarlar ve organlar yüksek basınç nedeniyle patlamazsa. Yaşayabilirsin en azından senin tek yararın yaşamak olur. En güçlü düşmanım hakkında ayrıntıya gelirsek, aslında sadece sözde en güçlü düşmanım. Ona zamanda çok küçük bir yalan söylediğim için bana kin besliyor. Bilmen gereken şeyler sadece bu kadar." ustası konuşmanın sonuna gelince sesine ciddiyet kattı. Indria ustasının bu tavrına bir şey demedi. Bilmesi gereken bir şey olsa ustası söylerdi zaten. Indria yoluna devam etti ve başkente gelince doğrudan imparatorluk sarayına gitti. Orada görmesi gereken birisi vardı.

İmparatorluk sarayının bahçesine gitti ve çiçeklerin önünde flüt çalan birisini gördü. Bu kişinin saçları Lavânta çiçeği rengindeydi, boyu her hangi bir kızdan birazcık daha kısaydı. Indria'nın tahminine göre 1.60'cmdi. Yüzünde en ufak bir kırışıklık bulunmuyordu ve saçlarında tek bir kırık bile yoktu. Beline kadar inen düz saçları rüzgarla birlikte ahenk içerisinde dans ediyordu. Rüzgarla birlikte dans eden saçları bir insanın kalbini yerinden çıkartabilecek güzellikteydi. Mor kaşları bir hilal gibiydi. Kaşları bir kılıç gibi keskin gözüküyordu. Mor rengindeki gür kirpikleri okyanus mavisinde parlayan gözleriyle birlikte uyumluydu. Keskin yüz hatlarına ve küçük bir burna sahipti. Kiraz rengindeki dudağı boyanmış gibiydi. En ufak bir sivilce bile olmayan kar beyazı rengindeki teni insanın gözünü kamaştırıyordu. Kulakları oldukça küçüktü ve tek bakışta farkedilmiyordu bile. Mor rengindeki giysileri vücudundaki keskin hatları öne çıkaracak şekilde tasarlanmıştı. Ancak en önemli şey flütü çalarken ortaya çıkardığı melodiydi. Bir insanın buzla kaplanmış yüreğini ateşlerle ısıtacak gibiydi. Bir insanın yorulmuş ruhuna masaj yapıyordu . Bu melodiyi dinleyen birisi vücudundaki tüm yorgunluğu dakikalar içerisinde atabilirdi. Önündeki çiçekler kendini şarkının akışına bırakmış mutlu bir şekilde dans ediyordu. Bu kişi dış klanda Buz prensesi lakaplı Shu Cerad'tı!