Ustasının sözlerinden sonra Lamia ellerini yumruk şeklinde öne uzattı ve belini geriye çekti. Ayaklarını kastı ve bağırmaya başladı."Raaağğğ"
Bağırmaya başladıktan sonra etrafında uğursuz mor bir aura belirdi ve Lamia 'nın görüntüsü değişmeye başladı.Derisinin altındaki damarlar uzaktan gözle görülebilecek kadar belirginleşmişti. Gözleri soluklaştı ve saçları siyaha bürünmeye başladı, tırnakları bir kurdunkine benzer uzamaya ve sivrileşmeye başladı. Ağzındaki dişler keskinleşti ve şuan çıkardığı ses insanın kalbini titretecek kadar soğuktu.Ağızından bir kaplanın tehtidkar hırıltısına benzer bir ses çıkıyordu.
Kai Len, Lamia'ya bakarken kaşlarını çattı, "Neyin nesi bu böyle insan mı bu?" derken gözlerinin derinliklerinde tedirginlik okunmaktaydı.
Siyah İblis gözlerini kısmıştı ve gözlerinin derinliklerinde tiksinti ortaya çıkmıştı.Gümüş saçlı şeytana bakıp"Senin gibi soylu bir Vampir'in asla böyle bir şey yapmasını beklemiyordum. Bir soylu Vampir olarak kendi piçlerini yarattın demek!!" şeklinde konuştu.
Gümüş saçlı Şeytan kendine yapılan hakaretlerden hiç etkilenmemişti.Hatta gülümseyerek, "Gerçekten de yanlış düşünüyorsun. Soylu bir Vampir olmam başkasını dönüştüremeyeceğim anlamına gelmiyor. Senin dediğin gibi kendi soyumu katlettim.Ancak soyumun benimle son bulmasını istemiyorum." cevabını verdi.
Siyah İblis,"Hatırladığım kadarı ile dönüştürülmüş bir vampir başkasını dönüştürme yeteneklerine sahip değildi. Sadece soylu Vampirler bir insanı Vampire dönüştürebiliyor değil mi?"diye sordu.
Gümüş saçlı Şeytan gülümseyerek,"Doğru sadece soylu Vampirler dönüştürebiliyor. Ancak İki tane dönüştürülmüş Vampirin çocuğu yarı soylu olur. İki tane yarı soylu Vampirin çocuğu ise saf soylu olur."cevabını verdi.
Siyah İblis yüzündeki şaşkınlığı gizleyemeden,"Öyle bir şey mümkün mü?" diye sordu.
Gümüş saçlı Şeytan, "Neden mümkün olmasın ki?" dedi gülümseyerek.
Siyah İblis kaşlarını çattı ve Kai Len'e baktı, "Kai, güçlerini serbest bırak! Tüm gücünle saldır!" diye bağırdı.
Kai Len önce biraz tereddüt etti ama daha sonra gözlerini kapattı ve ellerini birleştirdi, ancak bunu gören Lamia bir anda inanılmaz bir hızla Kai Len'in önüne geldi. Olduğu yerde dönerek sert bir şekilde Kai Len'in boynuna bir tekme savurdu, Kai Len tepki bile verememişti.
Onun vurduğu tekme havada bir patlama oluşturmuştu ve Kai Len ses hızını geçecek bir şekilde geriye savruldu. Yaklaşık on kilometre geriye gitmişti ve ayaklarının üzerine düşmüştü, düştüğü yer bir örümcek ağı gibi çatlamıştı.
Kai Len'in şakağı kanıyordu ve ağzından kan gelmeye başlamışti, gözleri öfkeyle dolmuş şekilde, "Seni lanet olası fahişe!!" diye bağırdı.Sesi elli kilometre içerisindeki herkesin duyabileceği yükseklikteydi.
Bunu duyan sıradan halk onlara Tanrı'nın seslendiğini sanmıştı ve korku içerisinde secde etmeye başlamışlardı.
Kai Len hızlıca havaya yükseldi ve tüm aurasını serbest bıraktı ve aurasını yaymaya başladı. Bu aura kırmızıydı ve saf öfke ve nefreti barındırıyordu bu auranın karınca kadar küçük bir kısmı bile normal bir insanı delirtebilecek derecedeydi.
Bu aura yaklaşık sekiz mili kaplıyordu, Kai Len aurasını serbest bıraktıktan sonra Ruh gücünüde tamamen yaymıştı. Ruh gücü on mili kaplıyordu ve Ruh gücünü yaydıktan sonra kırmızı alevler onun vücudunu tamamen kaplamıştı.
Tüm aurasını hızlı bir şekilde vücuduna geri çekmeye başladı ve o sırada gözlerini kapattı. Vücut hatları yavaşça değişmeye başlayacak iken bir ses duyuldu. "Dur"
Bu ses en ufak bir öfke veya nefret barındırmıyordu ancak bu sesi duyduğu an Lamia ve Kai Len korkudan titremeye başladı.
Siyah İblis ve Gümüş saçlı Şeytan diz çöktü ve başlarını eğdi, Lamia hemen insan haline geri döndü gök te duran kişiye şaşkın bir şekilde baktı. Kai Len korkudan başını kaldıramadı.
Siyah İblis ve Gümüş saçlı Şeytan aynı anda, "Kızıl Prensese saygılarımızı sunarız!" diye bağırdı.
Şu an Gökte bir kız duruyordu ve bu kızın saçları diz kapaklarına inecek kadar uzundu. Mavi gözleri bir okyanus kadar derin ve sakindi, beyaz teni karı bile kıskandıracak kadar beyazdı. Bu kız yavaşça konuşmaya başladı, "İmparatorluğumun sınırlarında savaşan kişilerin kim olduğuna bakmaya gelmiştim, ancak gördüğüm kişilerin yabancı olmamasına sevindim." gülümseyerek söyledi.
*
Indria'nın karşısındaki kişi Tiah'tı, "Seni bu kadar kısa sürede görmeyi beklemiyordum." diye konuştu Indria.
Tiah,"Ben de seni bu kadar uzun süre beklemeyi düşünmüyordum. Açıkçası görevde tehlikeli şeyler olmuş olmalı." dedi ancak Indria ne demek istediğini açıkça anlamıştı. Bana görevde neler olduğunu anlat demek istiyordu.
Indria gülümseyerek, "Görevde neler olduğunu anlatamam ne yazık ki gizli bilgiler içeriyor çünkü." diye konuştu.
Tiah kafasını anlayışla salladı ve birşey demeden ayağa kalktı, "Beni takip et" dedi.
YN:Düzenleyicim bana iftira atıyor kanmayın :D
Dn:Bu arada yazara ufak bir şaka yapalım dedim ciddiye aldı.İndria beğenerek okuduğum bir hikayeydi.Yazara benide bu hikayeye dahil ettiği için teşekkür etmek isterim.Umarim hikaye hosunuza gidiyordur ve umarım işimi layıkıyla yapiyorumdur.Yorumlarinizda bunubelirtirseniz cok sevinirim.Yazar kardeşim bu arada kalbimi çok kırdın bir dahaki bölümde sürprizle karşılaşırsan hiç şaşma ;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Indria
FantasyHayatım boyunca gerçeği aradım ama neyin gerçeğini? Merhamet dileyen acınası bir çok masum insan öldürdüm hem de gözümü kırpmadan. Sayısız canavarın hayatı benim ellerimde son buldu. Peki elime ne geçti? Koca bir hiç, ancak sonunda o gerçeği bulduğu...