Nadyab aşağılayıcı bir şekilde Indria'ya baktı.Daha sonra gülmeye başladı, "Sen çok komik olmak. Hem zeki olmamak hemde komik olmak iyi çok." gülmekten gözlerinden yaşlar gelmeye başladı. Indria, Nadyab'a cevap vermedi, üç haftadır onu koruyordu ve ona yemek yapıyordu. Nadyab'a minettardı ve bir can borcu vardı. Nadyab uzun bir süre güldükten sonra durdu, "Sen plan onlar kışkırtmak orman hepsini çekmek. Tek tek avlamak bir kaplan gibi, ancak sen gerizekalı olmak. Sen çok güçlü olmamak ben aklımda muhteşem zekam plan yapmak." Indria'yı aşağılamaya devam etti ve planı Indria'ya anlatmaya başladı. Planı duyan Indria şaşırdı, "Güzel bir planmış."
*
Yirmi beş dakika sonra!
Indria ve Nadyab bir çalılığın arasında yolu gözlüyordu. Yağmur bulutları perdesini gökyüzünün üzerinden çekmeye başlamıştı. Perdenin arkasında her zaman orada duran yuvarlak ,göz yakan güneş bulut perdesinin çekilmesiyle kendini göstermeye başlamıştı. Güneş ışınları bulutları delerek gökyüzüne ulaşıp gökyüzünü aydınlatmaya başlamıştı. Bulutlar çekildikçe gün dahada aydınlanmıştı. Güneş ışınları Indria'nın gözünü yaktı ve ıslanmış bedeni yüzünden üşüdüğünü hissetti. Gözlerinin güneş ışınlarına alışması için ellerini başının üstüne koydu bi süre.
Yaklaşık elli metre uzaklarında atların yere sertçe vuran toynak sesleri duyuldu. Indria ve Nadyab'ın görüş açısına arkasında toz bulutu bırakan ,hızlıca ilerleyen bir at arabası çıktı. Bu at arabasının atları oldukça genç ve dinç görünüyorlardı. At arabası tahtadan yapılmış bir kulübeyi taşıyordu. Indria gülümsedi, "Nadyab, tahmin ettiğin gibi. O bir köle tüccarı buna eminim, onu koruması için barona ücret vermeye gelmiş olmalı." Nadyab'a bakarak konuşmuş olsada Nadyab onun söylediklerine kulak vermemişti.
At arabası Indria ve Nadyab'a yaklaşmaya başlıyordu.Indria çalılıkların arasından çıktı. At arabasını süren bir kişi vardı ve Indria'nın yollarına çıktığını görünce sinirlendi ve atlara sertçe vurup onları dahada hızlandırdı. Amacı Indria'yı ezip geçmekti. Güçsüz olan ölürdü.Bu dünyada güçsüzlerin yaşamaya hakkı yoktu.
Onun üzerine hızlıca gelen at arabasına bakınca Indria gülümsedi ve öldürme arzusunu atların üzerine salıp soğukkanlı bir şekilde, "Durun." dedi. Atlar bunu duyunca ayaklarını öne çekti ve durmak için ellerinden geleni yaptılar. Atların ani hareketi yüzünden atı süren kişi attan fırlayıp Indria'nın önüne düşmüştü. Kafasını kaldırıp Indria'ya tedirgin bir şekilde baktı.Indria gülümsedi ve gücünü kısıtlayıp hafifçe boynuna vurup onu bayılttı ve onun sürücü koltuğuna geçti. Nadyab'ta yanına geldi ve at arabasına bağlı kulübeden sinirli bir ses geldi, "Ne oldu neden durdun!" Indria cevap verdi, "Bey lordum, atlar küçük bir yılan görünce korktukları için durdular. Yılan önlerinden gidince ilerlemeye devam edeceğiz." Indria nazik bir ses tonuyla konuşunca Nadyab ona garip bir şekilde baktı. Kulübedeki sinirli ses tekrar geldi, "Hızlı ol! Baronu bekletirsen kellen uçar!" Indria karşılık verdi nazikçe, "Bey lordum, merak etmeyin. Zamanında yetişeceğimize emin olabilirsiniz merakınız olmasın." dedi ve atlara ilerlemesini söyledi.
At arabası etrafı çitlerle kaplı bir malikaneye yaklaşmaya başlamışken önlerini kapşonlu üç kişi kesti. "Gelen kişi köle tüccarı Vhord Vhard'mı?" onlardan birisi konuştu. At arabasına bağlı kulübede nazik bir ses geldi, "Evet evet, sizler yüce baronumuzun korumaları olmalısınız." kapşonlu kişilerden birisi homurdandı. Indria ve Nadyab'a baktı, ikiside gücünü Ruh alemi birinci seviyeye sınırlamıştı. Kapşonlulardan birisi kibirli bir şekilde, "Patronunuzu baronun yanına bıraktıktan sonra dönebilirsiniz!" ikisine bakarak konuştu. Indria korkmuş gibi yaptı, "Nasıl isterseniz lordum lütfen sinirlenmeyin lütfen affedin." dedi. Lordum demesi korumanın egosunu yükseltmişti. Kibrini daha fazla kabartmış bir halde, "Tamam hadi git." dedi.
At arabasını malikanenin önüne sürdü, ve köle tüccarına kapıyı açmak için indi. Yavaş bir şekilde kapıyı açtı ve köle tüccarına baktı. Köle tüccarı kum renginde saçlara çamur renginde gözlere sahipti. Beyaz teni oldukça temiz ve yumuşak görünüyordu. Indria'ya bakarken bir kaşını kaldırdı, "Sen benim sürücüm değilsin." dedi. Indria gülümsedi ve köle tüccarının bulunduğu kulübeye zıpladı. Köle tüccarı, "Ne yapıyorsun." diye bağıracakken Indria onun ağzını kapattı ve boğazına tırnaklarını dayadı. "Eğer tek bir kelime edersen, seni öldürürüm. Benle arkadaşımı baronun yanına yaklaklaştıracaksın.Yoksa seni öldürürüm" alevleri dondurabilecek bir soğuklukla bunu söylemişti. Köle tüccarı'nın tüm vücudu bir kaç saniye titredi ve, "Tamam" anlamında kafasını salladı.
Indria kulübeden indi ve korumalardan birisi yaklaşıp Indria'ya baktı, "Hala gitmedin mi sen." dedi. Korumanın sesinden sonra kulübeden bir ses geldi, "Kendileri benim korumam." dedi. Baron'un koruması Indria ve Nadyab'ı süzdükten sonra geldiği yere dönmeye başladı. Koruma gittikten sonra köle tüccarı korkak bir şekilde önce başını kulübeden çıkardı. Daha sonra yere zıpladı, Indria'nın yanında kendini rahat hissetmiyordu. Köle tüccarının soluna Indria sağına Nadyab geçti ve malikanenin içine doğru ilerlemeye başladılar.
Malikanenin pek lüks tarafı yoktu. Indria'nın eskiden kölesi olduğu Breyn'in malikanesinin yanında bu malikane bile sayılmazdı. Uzun bir yürüyüşten sonra iki korumanın kenarında bulunduğu bir kapının önüne geldiler. Korumalardan birisi yavaşça kapıyı içeriye doğru açtı ve içeri girmelerini söyledi. Köle tüccarı heyecanla içeri girdi Indria ve Nadyab'ta onu takip etti. İçerde iki hizmeti absürd denilecek kiyafetlerle eğilmiş baron ünvanına sahip kişinin yanında duruyolardı. Baron ünvanına sahip kişi odadaki tek koltuğa oturmuş kibirli bakışlara sahipti. Üzerinde giydiği kahve çekirdeği rengi kıyafeti kırmızı saçlarıyla oldukça uyumsuzdu. Mavi gözleri soluk bir renge sahipti. Esmer bir tene sahipti, köle tüccarı onun yanına bir tavşan gibi atıldı ve ayağını öpmeye başladı.
Indria ise olduğu yerde donmuş şekilde barona bakıyordu ve yüreğinden gelen derin öfkeyi saklamakla uğraşmadı bile. Köle tüccarı saygılı bir şekilde baronun adını söylemişken Indria nefretle söylemişti, "Charley!"
YN : SELAM ARKADAŞLAR 1 YIL ÖNCE 20.12.2015'TE 21:29'DA INDRİA'YI YAZMAYA BAŞLADIM. ZAMANIN NASIL GEÇTİĞİNİ SIKILA SIKILA İZLEDİM.
DN:Tamam la tamam millet bu olayla ilgilenmiyor.sen yazmana bak.troll bölümde attığım yorumun hala arkasindayim ama neyseeeee

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Indria
FantasyHayatım boyunca gerçeği aradım ama neyin gerçeğini? Merhamet dileyen acınası bir çok masum insan öldürdüm hem de gözümü kırpmadan. Sayısız canavarın hayatı benim ellerimde son buldu. Peki elime ne geçti? Koca bir hiç, ancak sonunda o gerçeği bulduğu...