7x27 Kardeş

7.5K 590 55
                                    

*

Yaklaşık dört yüz elli milyar yıl önce.

Evrenin en dip noktalarının birisinde bir gezegen vardı. Bu gezegenin etrafında üç tane güneş dönmekte ve gezegende asla gece olmamaktaydı. Bu gezegende yaşayan vahşi hayvanlar ve insanlar vardı. Gezegende yeryüzünün dörtte ikisi ormanlarla kaplıyken orman olmayan yerler göklere uzanan devasa dağlarla kaplıydı Gezegenin sadece dörtte biri yeryüzüydü ve diğer bölümleri okyanuslarla kaplıydı. Okyanusta yaşayan mutlu balıklar ve bir çok canlı türü vardı.

Bu gezegen çok sıcak olduğu için hayvanların tüyleri olmazdı ve insanlar giysiler giymezdi. Hayvanların tüyleri olsaydı sıcaktan ölürlerdi.İnsanlarda giysiyi sıcaktan ölmemek için giymiyorlardı.

Bu gezegende kızıl renkte olan bir dağ vardı ve diğer tüm dağlardan daha büyük ve daha uzundu. Zirvesi atmosfere kadar uzanıyordu, genişliği birkaç bin kilometreydi. Bu heybetli dağın eteğinde sonu görünmeyen bir mağaranın girişi bulunuyordu. Bu mağaranın girişinde insanlar diz çökmüş başlarını eğmiş ibadet ediyorlardı. Buradaki hiç bir insan mağaraya girmeye cesaret edemiyordu. Çünkü mağaranın içerisinde neyin bulunduğunu çok iyi biliyorlardı. Bu mağaranın sonunda büyük bir canlı yaşıyordu. Bu canlının boyu birkaç yüz metreydi. Çilek kırmızısı rengindeki kanatları vardı. Kanatlarında bulunan her tüyün çok yumuşak olduğu rahatlıkla anlaşılıyordu. Gövdesi altın sarısıydı ve eğer bir insan gövdesine baksaydı gözleri kamaşırdı. Ayakları kızıl renkteydi ve bir insanı rahatlıkla parçalayabilecek güçte olduğu anlaşılan güneş sarısı pençelere sahipti. Başının tam ortasında altın sarısı yanan bir ateş vardı ve bu ateş uçsuz bucaksız büyüklükteki karanlık mağaranın en küçük noktasını bile aydınlatıyordu. Gözleri okyanus mavisiydi ve bir canlının doğrudan bakmaya cesaret edemeyeceği keskinlikteydi. Başının üstünde gökkuşağının yedi farklı rengine sahip aslan yelesi gibi tüylere sahipti. Bu tüylere bir insan bakmak isteseydi gözlerini kısmak zorunda kalırdı parlaklığı yüzünden. Bu canlı bir Anka kuşuydu!

Bu insanların ibadet etmesinin tek sebebi mağaranın içerisindeki Anka kuşundan güç istemeleriydi. Kendilerini vahşi hayvanlardan korumak için güce ihtiyaçları vardı. Ancak bu güce sahip değillerdi. Onlar içinde tek çözüm Anka kuşuydu.

Anka kuşu'nun heybetli sesi mağaranın derinliklerinden geldi ve ibadet eden insanlara ulaştı, "Size gücümü vereceğim .Bu güç benim gücümün yüzde beşi olacak sadece. Ancak unutmayın bu gücü sadece korunmak için kullanın. Ben uzun bir süre dış dünyayla bağlantımı keseceğim ve dış dünyayla bağlantımı tekrar sağladığımda ise sizin bu gezegeni daha mutlu bir hale çevirmenizi bekliyorum." sesin ardından mağaranın içerisinden iki kırmızı boncuk çıktı. İnsanlar o boncuğa garip şekilde baktı.Ancak ne olduğunu anlamaları kısa sürdü. Bu iki boncuk bir erkek ve bir kız içindi ve bu iki boncuğu yedikten sonra bu güce sahip olacaklardı ve ardından çocukları ve torunları bu güce sahip olacaktı. Sadece iki kişiye gücünü vermesi orada ibadet eden çoğu insanın canını sıkmıştı ve bu bir kavgaya dönüşmüştü.

Oradaki çoğu kişi o boncuğun karısı/kızı/oğlu için olduğunu söyleyerek kavga etmeye başlamıştılar. Bu olayı mağaranın derinliklerinde Anka kuşu izliyordu, "İnsanlar her zaman aç gözlü canlılar olmuştur." iç geçirdi ve gözlerini kapattı.

*

Az önce balo yapılan yerde şu an yangınlar etrafı sarmıştı ve Michi duygusuz bir ifadeyle yürümeye başladı. Yürüdüğü yönde yangınlar sönüyordu. Ancak arkasındaki taraf güçleniyordu. Dışarı adım atınca konağın iç tarafının büyük bir kısmı yanmıştı ve çökmeye başlamıştı. Lenna yavaşça Michi'ye doğru yaklaştı, "Öldürdün mü baronu?" şüpheli bir şekilde sordu.

Michi duygusuz bir ses tonuyla, "Baronu öldürdüm mü öldürmedim mi emin değilim. Ama imparatorluktaki bir çok kötü insanı öldürdüğüme eminim." dedi. Bunu duyan Lenna bir kaşını kaldırdı, "Ne oldu da bu kadar sinirlendin?" sorgulayıcı bir şekilde sordu. Michi başını eğip ayakkabılarını işaret ederek, "Bastılar." dedi.

Lenna pofladı ve yön değiştirdi, "Sıradaki baronun konağına gitmemiz lazım, buradan oldukça uzakta ,bir kaç saatte varırız ama oraya varana kadar enerjilerimiz biter. Bunun için yarı yolda meditasyon yapıp enerjilerimizi doldurmalıyız." bir lider gibi konuştu.

Indria, evet anlamında başını salladı. Michi'de onayladı Nadyab ise cevap vermedi. "Hadi gidelim." dedi Lenna ve ortadan kayboldu. O ortadan kaybolunca Indria, Michi ve Nadyab sırayla ortadan kayboldu. Indria ilerlerken zihninde, "Usta, şimdi hatırladım Leya ile dövüşürken bir anda vücudumda garip bir şey olmuştu. Tam olarak ne olduğunu hatırlamıyorum ama neydi o?" diye sordu. Gerçeği Gören Gözler bir bilge gibi konuşmaya başladı, "Senin o hatırlamadığın şey İlahi vücudun ilk aşaması olan Gökleri Kaplayan Yedi Renk'ti. Bu yedi renk İlahi vücudu, ölümsüzlüğü, dövüş yolunu temsil eder. Gökleri Kaplayan Yedi Renk aşamasını kullandığında fiziksel ve zihinsel gücün çok daha iyi duruma gelir. Zihinsel olarak her şeye daha kolay tepki verebilirsin.Fiziksel olarak ise gücün kat be kat artar. Ancak sen daha o seviyeyi kolaylıkla kullanabilecek aşamada değilsin. Kolaylıkla kullanmak için eğitim yapman lazım." dedi.

Indria'nın cevap vermesi uzun sürmedi, "O zaman eğitimi yapalım usta?" Gerçeği Gören Gözler, " Vücudun o eğitime hazır değil Gökyüzü alemine ulaşınca vücudun hazır olur o zaman eğitimi yaparsın." dedi.

*

İki saat sonra.

Çoktan yolun yarısına gelmiştiler bile ve enerjileri tükenmişti, Indria bir ağacın önünde oturmuştu ve nefes nefese kalmıştı. Indria başını gökyüzüne çevirmişti.Gökyüzünün o eşsiz mavi rengine bakıyorken Lenna yavaşça Indria'nın yanına oturdu. Indria, Lenna'nın yanında oturmasına garip yüz ifadesiyle karşılık vermişti.Ancak Lenna bunu umursamamıştı.

Cezbedici bir ses tonuyla, "Kendini pek tanıtmadın, sadece adını söyledin. Hangi ailedensin?" sordu Lenna. Indria bu soru karşısında bir süre sustu. Lenna cevap vermeyeceğini düşündü ve kalkmaya hazırlanırken, "Köleydim." kısık bir şekilde söyledi Indria. Lenna bunu duyunca şaşırmış bir şekilde Indria'ya baktı.Daha sonra gülüp "Şaka yapıyorsun."dedi inanmadığı belli olan bir ses tonuyla. Indria başını aşağıya indirdi ve Lenna'nın gözlerinin derinliklerine bakarken, "Şaka yapıyor gibi halim mi var sence?" dedi.

Lenna şok olmuş bir yüz ifadesiyle, "Sen, ciddisin?" başını iki yana salladı, "Sen gerçekten ciddisin?" dedi.

Indria, Lenna'nın dediklerine kayıtsız kaldı. Lenna hemen, "Özür dilerim." derin bir nefes aldı, "Sadece çok şaşırdım." dedi. Indria gülümsemeye çalışarak, "Önemli değil, o anılar eskide kaldı."

Lenna gökyüzüne bakarak, "Hayattaki zorluklar kişiye göre değişir Indria. Hayattaki zorluklar bir savaş gibidir. Bazı generaller savaşı kazanınca böbürlenerek anlatırlar, bazı generaller ise o savaşın adının bile geçilmesini istemez. Sen kendi savaşında galip çıkmışsın Indria.Ancak galip çıktın diye bunu sürekli hatırlaman gerekmez. Sadece o kara sayfanın üstünü kapat ve kendine yeni bir sayfa aç." öğüt verdi.

Indria o günlerden beri ona öğüt veren birisine rastlamamıştı. Lenna'nın dediklerine önce şaşırdı sonra gülümsedi, "Teşekkür ederim.." dedi.

Lenna ise başını Indria'ya çevirip gülümseyerek, "Hiç önemli değil" mutlu dolu bir sesle söyledi. Gözlerini açtı, ellerini çenesine götürüp, "Indria, ne zaman bir derdin olursa bana söyleyebilirsin. Yeri geldiğinde bir ablan olurum, yeri geldiğinde bir kardeş. Mutlu bir gününde güneş kötü bir gecende ay olurum senin için."

Indria Lenna'nın dediklerine bir kez daha şaşırdı, "Nasıl olurda birisi daha dün tanıştığı birisine bunu söyleyebilirdi ki?" düşündü. Dudakları hafifçe hareket etti, "Aklımda bulunduracağım.." dedi.

Indria gözlerini kapattı ve enerji toplamaya başladı.Bu olunca Lenna'da yavaş bir şekilde onun yanından kalktı ve abisinin yanına yürüdü.

YN : Arkadaşlar dün internet kesikti ama geldi :D :D Bölümde bana yardımcı olan ve a teşekkürlerimi iletiyorum :D

Dn:Taş cevirin.İlk kez uragosun yardım ettiği bir bölümde ağır işkence yok :) Vallahi ya bir yaşıma daha girdim diye diye erkenden hakkin rahmetime kavusacagim yada baranin bölümlerinden dolayı :)

IndriaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin