BÖLÜMÜN İKİNCİ KISMINI YANİ DUYGUSAL SAHNEYİ YAZMAMDA OLDUKÇA FAZLA YARDIMI DOKUNAN HARUN ÜNAL'A TEŞEKKÜR EDİYORUM!
*
Bir saat önce!
İmparatorluk odasında sessizlik hakimdi. Ha Hwang oturduğu koltukta elindeki üzüm şarabını içiyorken ,bir yandan eski yazılara sahip bir kitap okumaktaydı.
Ha Hwang bir anda kitabını ve şarabını masanın üzerine bıraktı ve ayağa kalktı, başını sola çevirip boş duvara bakmaya başladı. Boş duvarda hareketlenme oldu ve duvarın orta kısmında bir kapı şekli oluşmaya başladı. Kapı şeklinin üzerinde yavaş yavaş bir tane kaplan deseni oluşmaya başladı. Bu kaplana sıradan bir insan baksaydı gerçek bir kaplan sanacaktı. Çünkü bu desenlerin altında yatan özel bir formasyon sıradan bir insanın gözünde gerçek bir kaplan gibi gösteriyordu.
Kapı imparatorluk odasına yavaş yavaş açılmaya başladı;
*Tak tak tak*
Adım sesleri imparatorluk odasında yankılanırken Ha Hwang gelen kişiye bakarken, iki elini yumruk yaptı ve bir birine kitledi. Daha sonra iki dizini kırdı ve gelen kişinin önünde diz çöktü. "Beyaz Kaplan İmparatorluğunun gerçek imparatoru Shu Nera'ya saygılarımı sunarım!" Ha Hwang gök gürültüsünü andıran bir sesle konuşmuştu. Odanın etrafına yayılmış uzun bir süredir sessiz bir şekilde yatan seslerin dışarıya çıkmasını engelleyen formasyon sonunda tekrar aktifleşmişti. Shu Nera yakışıklı yüzüne geniş bir gülümseme takındı, "Ayağa kalk, Hwang." bu üç basit bir kelime olmasına rağmen Ha Hwang'ın kalbini titretmişti!
Ha Hwang hemen ayağa kalktı. Ancak Shu Nera'nın gözlerine doğrudan bakmaya cesaret edemedi.
Yaklaşık bin yıl öncesine kadar imparatorluğa hükmeden aile Shu ailesiydi. Shu ailesinin yönetimde olduğu zamanda dünyadaki en güçlü beş imparatorluktan birisi Beyaz Kaplan imparatorluğuydu. Ancak iki yüce imparatorluğun karşısında sürekli güçten düşen imparatorluk en sonunda basit bir kıta olan Pera kıtasına sığınmak zorunda kaldılar. Pera kıtasındaki gücünü saklamak isteyen son Shu imparatoru Shu Li Feng, o zamanda imparatorluğa en sadık aile olan Ha ailesinin liderini imparatorluğun başına geçirdi! Ve hızla Shu ailesinin imparator olduğu zamanlardaki kayıtlar tarihten silinmeye başlamasıyla. halk yavaş yavaş unutmaya başladı. halkın gözüne göre imparatorluk ailesi Ha ailesiydi ancak gerçek imparatorluk ailesi Shu ailesiydi.
İmparatorluğu arka planda yöneten aile Shu ailesi doğrudan hiç bir şeye karışmıyordu. Bu gerçek nesilden nesile varis kişiye aktarıldı ve varis dışında hiç kimse bilmedi. Geçen zamanın imparatoru olan Ha Sung varis olmadığı için bu durumdan habersizdi ve Shu aileside bu olayı ona söylemedi. Aslında Shu ailesi'nin imparatorluk yönetimine pek karıştığı söylenmezdi. Eğer karışmış olsa Ha Hwang'ın ailesiyle yaşadığı olaylar olmazdı. Aslında Ha Hwang'ın gerçek bir imparator gibi davranmamasının sebebi gerçek bir imparator olmamasıydı. Kendini asla bir imparator olarak görmemişti.
Çünkü bu ünvanın ona ait olmadığını biliyordu. Ha Zisfereş ve Ha Sung'un gerçek bir imparator gibi davranmasının sebebi Shu ailesinden habersiz olmalarıydı.
Ha Hwang saygılı bir şekilde, "Majesteleri, gizli geçitten gelmenize neden olacak kadar önemli olan olay nedir?" bu bir sorudan çok bir ricaya benziyordu. Cevaplamasını istediği soru değil, cevaplamasını umduğu bir soruydu. Shu Nera'nın sakin yüzü değişti ve duygusuz gözleri adeta Ha Hwang'ın vücudunu delip geçerken, "Büyük ve büyük atalarım çok uzun zaman önce Pera kıtasını aşağılıyordu. Ama şimdi Pera kıtasındaki basit bir imparatorluk gelmiş atalarımın kurduğu imparatorluktan toprak almayı başarabiliyor. Söyle bana Hwang, bundan daha önemli ne olmuş olabilir? Babam bu durum karşısında oldukça öfkelendi.Eğer bu durum düzeltilmez ise Shu ailesi bizzat harekete geçecek!" Shu Nera'nın vücudunda akan gerçek imparatorluk kanı sebebiyle hiddetli bir ses ortaya çıkarmıştı ve buda Ha Hwang'ın kalbinde korku yeşermesine neden olmuştu. Ha Hwang hemen korkan birisi değildi. Tüm hayatı boyunca elle sayılacak sayıda korkmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Indria
FantezieHayatım boyunca gerçeği aradım ama neyin gerçeğini? Merhamet dileyen acınası bir çok masum insan öldürdüm hem de gözümü kırpmadan. Sayısız canavarın hayatı benim ellerimde son buldu. Peki elime ne geçti? Koca bir hiç, ancak sonunda o gerçeği bulduğu...