8x15 Tabut!

3.6K 343 48
                                    

Lu Ho konuştuktan sonra hata yaptığını fark etti. Göz bebekleri büyüdü ve hızlıca yüz ifadesi değişti. Ayak tabanından başlayarak başının en tepesine kadar öfkeyle titremeye başladı. 

Ağzını açtı ve boğazı yırtılırcasına bağırdı, "Altın sikke bana yalan söyledi!" Sesi adeta bir gök gürültüsü gibiydi, onlarca kilometrede duyulmuştu. Zayıf hayvanların bir çoğu anında kulak zarı patlayarak bilincini kaybetmişti. Askerler ise bu sesten etkilenmeyecek kadar güçlüydü.

"General Lu Ho'nun sesi değil mi bu?"

"Evet, sesinden bile ne kadar öfkeli olduğu anlaşılıyor."

"Acaba neye öfkelendi, hem altın sikke de neyin nesi?"

"Evet, gerçekten de altın sikke neyin nesi?"

"Bir sikke yalan söyleyebiliyor mu?"

"Belki de bir insanın ismi altın sikkedir."

"Daha önce o isme sahip birisiyle hiç karşılaşmadım."

"Ben de karşılaşmadım."

"Öyle birisi varsa ismiyle çok dalga geçilmez miydi?"

"Elbette geçilirdi, öyle isim mi olur."

Askerler kendi aralarında tartışmaya başlamıştı. İki kişi hariç hiç biri Lu Ho'nun sözlerini anlayamamıştı.

Vica ve Alpera çadırın dışında garip yüz ifadeleriyle sesin geldiği yöne bakıyordu. Vica bakışlarını gökyüzüne çevirdi ve kederli bir şekilde konuşmaya başladı, "Hayatım da çok deli gördüm ama bunun gibi delisini görmedim."  

Alpera'nın yüz ifadesi bozuldu, "Sıkılınca komuta ettiği ordudan yüz bin insanı öldüren bir generalden bahsediyoruz." 

"Onun etrafındayken yaşadığım her saniye için şükrediyorum." Vica kafasını salladı.

"Yaptığı şeyler çok çılgın olsa da başarılarını da unutmamak lazım. Yüz yetmiş sekiz yıllık askeri hayatında tek bir mağlubiyet bile almamış askeri deha." Alpera konuştu. Bir çok kişi onun çılgın hareketlerini eleştirebilirdi. Ama kimse onun askeri zekasına ve becerisine laf edemezdi. Üstelik kendisi kıta da ki en iyi üç generalden birisiydi.

*

Lu Ho'nun bulunduğu yerden sekiz kilo metre uzaklıkta yer altında...

"Lider, elleriyle kazmamız daha hızlı olmaz mı? Hem de bir kaç kat daha hızlı oluruz."  Tiah, Lore Tırak'a bakarken sordu.

Lore Tırak kafasını çevirdi, "Doğru bir düşünce ancak senin dediğini uygularsak toprak kontrolsüz olacak. Bu yüzden de kendi içine çökecek ve toprağın altında kalacaz."  öfkesini dizginlemişti.

"Lider, çukurun etrafı formasyonlarla kaplı demiştin. Bu yüzden bizi fark edemeyeceklerini söylemiştin. Ama bu yeraltı tünelinde formasyon yok, bu yüzden bizi fark etmeyecekler mi?" Indria aklında dolup dolaşan soruyu dile döktü.

Lore Tırak bunu duyunca şaşırdı çünkü onlardan birisinin bunu fark etmesini beklemiyordu. En azından o kadar deneyimli olmadıklarını biliyordu. 

"Indria, güzel bir noktaya parmak bastın. Senin yaşında ki birisi için etkileyici bir farkındalığın var ve bu beni etkiledi.  Sorunun cevabı da aslında gözlerinin önünde. Eğer yakalanma riskine sahip olmasaydık tünel şu anda olduğundan on kat daha ileride olacaktı. Ancak yakalanma riskim var diye yavaş yavaş ilerletiyorum." Lore Tırak, Indria'nın sorusunu cevaplarken övdü.

Indria kafasını salladı ve aynı zamanda kafasının içerisinde aşağılayıcı bir ses yankılandı, "Seni salak, onu fark edecek kadar düşünüyorsun. Ama neden yavaş ilerlediğinizi düşünemiyor musun? Basit bir hayvanın beyni bile seninkinden daha iyi çalışır!" Gerçeği Gören Gözler her zaman ki gibi aşağılamaktan çekinmemişti.

IndriaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin