Tiah yavaş bir şekilde ormanın derinliklerine doğru yürümeye başladı. Kraliyetin dış klanının etrafı ormanlarla kaplıydı. Genellikle kimse ana merkezden ayrılmıyordu. Tiah'ın peşinden Indria'da onu takip etti,
Uzun bir yürüyüşün ardından bir dağın üzerine gelmiştiler. Indria hayatında hiç görmediği çiçekler ve ağaçları görüyordu, farklı farklı renkteki çiçeklerin hepsi ayrı bir koku güzelliğine sahipti. Burası adeta bir cennetti, ancak cennet sadece buralarla sınırlı değildi. Hemen bir kaç metre ötede bir uçurum vardı.
Uçurumun kenarına geldiğinde,İndria,yı bambaşka bir dünya karşıladı. Önünde karşılıklı akan şelaleler , dağlar ve dağları kaplayan ağaçlar vardı. Bu manzarayı anlatmaya kelimeler yetmiyordu, Tiah Indria'yı görünce yavaş adımlarla yanına gitti.Tiah'ın yanına yaklaştığını hisseden Indria Tiah'a baktı.Bu çiçeklerin arasında bir tanrıçaya benziyordu. Ancak Indria çok fazla etkilenmemişti. çünkü o Leya'nın bir bakışına aşık olmuştu.Ancak Tiah onun kadar güzel değildi.Indria'ya göre. Leya'nın farklı bir aurası vardı.Onu başka insanlardan ayıran bir çekiciliği vardı. Indria onun yüzünden bir kolunu kaybetmişti ancak Leya isteseydi diğer kolunu bile verebilirdi.
Tiah yavaş bir şekilde, "Bu manzarayı tek bir kelime ile özetlemeni istiyorum" dedi gülümseyerek.
Indria hiç tereddüt etmeden, "Cennet'mi?" diye sordu.
Tiah kafasını hayır anlamında iki yana salladı, "Çok basit bir şey söyledin, neye benzettiğini değil bu manzarayı hangi kelimeyle özetleyebilirsin." gülümseyerek söyledi.
Indria elini çenesine götürdü ve bi süre düşündü ve en sonunda ne diyeceğini anlamış gibi kafasını salladı, "Doğa" dedi gülümser bir şekilde.
Tiah'ın gülümsemesi dahada genişledi, "Doğru, karşında gördüğün şey Doğa, aslında karşındaki şey her zaman etrafındadır. Mesela çiçekler ve ağaçlar her zaman etrafında olur, ancak onlara dikkat etmezsin çünkü gereksiz birşeydir çoğu kişiye göre. Böyle bir manzara ile karşılaşmadıkça doğanın gerçek güzelliğini ne yazık ki anlamaz insan yada önemsemezler. Halbuki bu güzellikleri oluşturan şeyler çiçekler ve ağaçlardır,çoğu insanın hiç önemsemediği ağaçlar ve çiçeklerden bahsediyorum. Bu manzarayı ağaçsız ve çiçeksiz olarak hayal etmeyi dene." diye konuştu Tiah. Tiah'ın söylediği şeyden sonra Indria çiçeksiz ve ağaçsız olarak hayal etti ve bakışları sertleşti, "Gerçekten de ağaçlar ve çiçekler olmayınca hiçbir güzelliği kalmıyor." dedi.
Tiah kafasını salladı gülümseyerek, "Evet, her çiçeğin değerleri vardır ancak bunların farkında olmaz insan. Her çiçek ve ağaç canlıdır, onlarında yaşama şartları vardır. Onun için bir insanın elinden geldiği kadar doğaya karşı nazik olmalı ve elinden geldiğince korumalıdır. Çünkü. doğa asla başkasına kötülük yapmaz. Kötülüğü anca hayvanlar ve insanlar birbirine yapar, ağaçlar ve çiçekler değil.Ama buna rağmen değerleri bilinmez. Sadece güzel göründükleri için yada hoş koktukları için sever insan. Kimse bir çiçeği yada ağacı canlı olduğu için sevmez."
Indria," Ama sende burayı çiçekler ve ağaçların hoş göründüğü için sevmiyor musun?" diye sordu.
Tiahın yüz ifadesi bozulmamıştı, "Doğru ancak onları hoş gösteren şey canlılıkları. Solmuş bir çiçek veya ağaç bu kadar güzel görünürmü? Solmanın diğer anlamı ise ölümdür, insanlarda öyledir aslında, canlı oldukları sürece güzel bir vücuda sahip olurlar. Ancak öldükleri zaman vücutları yavaş yavaş çürümeye başlar ve arkalarında kötü koku bırakırlar." dedi.
Indria gülümsedi, "Haklısın, beni bu güzelliği görmem için mi getirdin buraya?" diye sordu.
Tiah'ın gülümsemesi kaybolmuştu yerine sakin bir ifade gelmişti, "Hayır, seni buraya getirme sebebim beni resim çizerken görmeni istememdi. Bu klan içerisinde en çok sen bana benziyorsun. Bunun için sana karşı bir yakınlık hissi duyuyorum." dedi.
Indria tebessüm etmişti, Tiah elini yavaşça boyutsal yüzüğüne götürdü ve boyutsal yüzüğüne dokunduktan sonra bir anda önünde bir çok farklı renkte kalemler ve çok iyi kalitede bir kağıt çıkmıştı.
Tiah, "Eskiden beri yaptığım tek bir şey vardı.Küçüklüğümden beri resim çizmeyi seviyorum, şu ana kadar vazgeçmediğim tek şey resim çizmektir büyük ihtimalle." dedi ve yere oturdu kağıdını önüne bıraktı ve yavaşça çizmeye başladı.
Önce yavaş bir şekilde dağları çizmeye başladı daha sonra şelaleleri ekledi ve ayrıntılı bir şekilde çiçekleri ve ağaçları ekledi. Bu olay yaklaşık iki saat sürdü ve iki saatin sonunda bir ressamın elinden bir sanat eseri ortaya çıkmıştı. Indria resime bakınca gerçekten şaşırdı.Çünkü resim ile gerçek arasında neredeyse hiç fark yok gibiydi.
Şaşkın bir şekilde,"İnanılmaz bir yeteneğin var" dedi Indria.
Tiah espirili bir şekilde ,"Biliyorum" dedi.
Tiah çizdiği resmi boyutsal yüzüğüne koyduktan sonra yavaş bir şekilde destek alarak yerden kalktı, "Hadi dönelim, bu gün bir duyuru yapacaklardı geç kalmayalım." dedi ve yürümeye başladı.
Tiah klanın merkezine doğru giderken İndria'da onu takip etmeye basladi.Klanın merkezi tıklım tıklımdı. İndria ve Tiah'ta bu topluluğa dahil oldular . Yaşlı adam, Tiah ve Indria'ya bakarken, "Sonunda sizde geldiğinize göre duyuru yapabiliriz. Eminim hepiniz imparatorluğumuzda beş yılda bir yapılan büyük turnuvayı biliyorsunuz. Bu turnuvanın adı Beyaz Kaplan Turnuvası'dır imparatorluğun zirvesindeki bir çok kişi imparatorda dahil bu turnuvayı izlemeye gelir. Bu turnuvanın ödülleri bir birinden daha kıymetli ve nadirdir.Her klan en fazla üç kişi gönderebilir.Bizde aranızdan üç kişi seçip bu turnuvaya yollayacağız. İmparatorluk içerisinde turnuvayı son yirmi yıldır bizim Dış klanımız kazanıyor olsada son zamanlar başka klanlarda güçlendi ve bizim dış klanımız kadar güçlüler. Onun için aranızdan üç kişiyi seçeceğim. ama bu üç kişi klan içerisindeki bir turnuva ile seçilecek. Daha sonra turnuva sonucunda kazanan 3 kişi asıl turnuvaya katılmak için yola çıkacak.Klan içi turnuva yarın başlıyacak. Umuyorumki yarın akşama kadar büyük ihtimalle biter ertesi gün yola çıkarız."
DN:yazara darılmıstım.Yb'yi geç duzenleyecektim ama okuyuculara kıyamadım.Neyse başka bir sürpriz düşünürüz artık yazara :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Indria
FantasiaHayatım boyunca gerçeği aradım ama neyin gerçeğini? Merhamet dileyen acınası bir çok masum insan öldürdüm hem de gözümü kırpmadan. Sayısız canavarın hayatı benim ellerimde son buldu. Peki elime ne geçti? Koca bir hiç, ancak sonunda o gerçeği bulduğu...