Lenna, Michi ve Indria'ya şüpheci bir şekilde baktı,"Peki, içerde değilse??" dedi. Indria ve Michi Lenna'ya baktı.Michi böbürlenerek, "Gerçekten çok zekisin kardeşim ama benim kadar değil." dedi. Lenna soğuk bir yüz ifadesiyle Michi'ye baktı. "Tabi ki senin kadar zeki olamam canım kardeşim. Sonuçta senin zekan bir insan zekasına göre oldukça düşük.." dedi alaycı bir şekilde.
Michi geniş bir gülümsemeyle, "İkimiz kardeş olduğumuz için bu çok normal." dedi. Lenna, "Taş kağıt makas." dedi ve ellerini sallamaya başladı.Michi'de onu taklit etti. Indria ikisine bakarken, "Kardeşlik çok güzel." diye düşündü.
Michi ellerini taş yaptı.Lenna ise kağıt, "Ben kazandım sen içeri giriyorsun." dedi sempatik bir şekilde gülümseyerek.
Michi konağa girmeden ruh gücünü yayabilirdi ve uyuşturucu baronunu bulabilirdi. Ancak bu faydasızdı. Çünkü konağın içinde elliden fazla kişi vardı. Bu kadar kişinin içerisinde uyuşturucu baronunu bulmak ruh gücüyle imkansızdı.
Konağın içinde bir balo vardı. Erkekler süslü elbiselerle kadınlarda baloya uygun elbiseler giymiş dans ediyorlardı. Konağın tavanı kırmızı balonlarla dolmuştu, duvarlar pahalı süslemelerle kaplanmıştı. Garsonlar ve hizmetçiler işlerini hızlı ve düzgün yapmaya çalışıyordu. En küçük bir aksilik olmasına izin vermiyorlardı. Baloda kemanlarla ve piyanolarla çalınan müzik yüzünden dışarda oluşan olayları kimse duymamıştı.
Michi konağa adım attı.Konağa adım atması üç erkek gencin dikkatini çekmişti. Bu gençlerin anneleri ve babaları dans ederken bir köşede bekleyen kızlara bakıyorlardı. Kızlarda o erkeklere bakarken elleriyle ağızlarını kapatıp gülüyorlardı. Böyle yapmaları gençlerin dikkatini çekmişti ve Michi'yi görünce onu ezerek kızları etkileyebileceklerini düşünmüştü. Michi'nin onları dikkatinin çekme sebebi baloya uygun kıyafetler giymemiş olmasıydı. Oldukça sade kırmızı elbise giymişti. Ancak Michi'nin giydiği elbise yapılırken kullanılan kumaş oldukça değerliydi ve oradaki herkesin giysisinden daha pahalıydı. Bu kumaş gezegende bulunan en iyi en yumuşak üç kumaştan birisiydi. Bu kumaşın sadece bir parmaklık ölçüsü bile on bin altın değerindeydi. Bu kumaşın adı Krasviydi. Michi'nin giydiği elbise o konaktan daha pahalıydı.. Tabi ki Michi'yi gözüne kestiren gençler bunu bilmiyorlardı. Michi'yi yolunu şaşıran bir köylü sanmışlardı.
Üç genç Michi'ye koyuna saldırmaya hazırlanan kurt gibi bakıyorlardı. Yavaşça avına doğru yürümeye başladılar. Michi konağın içinde yürüyordu ve onlara hiç dikkat etmemişti bile. Üçü Michi'nin etrafını sardı ve gençlerden birisi tehtidkar bir şekilde, "Ne oluyor burada? Korumaların iki gözümü çıkmış yerinden? Nasıl oluyorda senin gibi dilenciyi içeri alabiliyorlar?" dedi. Michi etrafını sardıklarında durdu ve gencin dediklerini duyunca etrafına bakındı. Daha sonra kendisini gösterdi, "Benden mi bahsediyorsun?" dedi her şeyden habersiz bir yüz ifadesiyle.
Michi'ye tehtidkar şekilde konuşan çocuk ağzındaki tükürükleri Michi'nin yüzüne sıçratarak, "Evet senden bahsediyorum lan?" dedi. Michi masum bir yüz ifadesiyle konağın kapısını işaret etti, "Korumaların hepsi öldü, onun için rica edersem önümden çekilir misiniz?" dedi ve ilerlemek için adım attı. Adım atınca o konuşan genç Michi'nin ayağına bastı, "Hiç bir yere gitmiyorsun." dedi ve kızlara kaçamak bir bakış attı. Kızlarda ona gülümsedi.
Michi başını yavaş bir şekilde aşağı indirdi ve ayağına baktı, Michi'nin giydiği ayakkabı pahalı mücevherlerle süslenmişti ve yapıldığı malzeme ile giyen kişinin ayağına rahatlık sağlıyordu. Bu ayakkabıyla çok daha hızlı koşulabiliyordu ve bu ayakkabı Michi için özel olarak tasarlanmıştı. Michi'nin yüz ifadesi yavaş yavaş değişti.Ayakkabısına baktıkça, "Giysime her hangi bir meyve suyu veya alkol dökebilirdin. Bana hakaret edebilirdin. Bu benim çokta umurumda olmazdı.İşimi halledip konaktan dışarı çıkardım. Ancak hepsinden en önemlisi olan ayakkabıma bastın. O bastığın ayakkabı bu kıytırık konakla beraber bu konağın yapıldığı arazi ve konağın çevresini kaplayan ormandan daha pahalı. Şimdi sen söyle bakalım, ne yapayım sana?" kelimelerinde öldürme arzusu taşıyordu. Öldürme arzusu taşıması gençleri biraz korkuttu. Michi onun ayağına basan genci hafif itti ve ilerlemeye başladı. Bunu gören gençten birisi terleyerek, "He he sadece blöf yapıyormuş hadi gidip şuna haddini bildirelim." dedi öfkelice. İtilen genç ise elini kaldırdı, "Yapma, o beni iterken ne yaptı bilmiyorum ama onun karşısında tamamen aciz kaldım.." dedi.
Michi konağın tam ortasına yürüdü ve iki elini bir birine sertçe vurdu. Dans eden kişiler durdu ve Michi'ye baktı. Keman ve piyano çalanlarda durmuş Michi'ye bakmaktaydı.. Michi, "Özür dilerim sizden, önce buraya gelip uyuşturucu baronunu öldürüp gidecektim. Ancak anlaşılan bunu yapamayacağım." dedi ve ayakkabını işaret ederek, "Sizden birisinin piçi benim ayakkabıma bastı." dedi. Bunu derken oradaki insanların kaşları çatıldı ve özellikle Michi'nin etrafını saran gençler sinirlendi.
Erkeklerden birisi, "Nika şu veledi at dışarı!" dedi Michi'yi işaret ederken. Onun demesinin ardından konağın arka taraflarından yaşlı bir adam yürümeye başladı. Bu yaşlı adamın cüssesi oldukça büyüktü ve boyu Michi'den beş parmak daha uzundu. Giydiği kıyafetler onun tüm vücudunu kaplıyordu ancak vücudunu iyi eğittiği rahatlıkla anlaşılabiliyordu. Yüzü yeni yeni buruşmaya başlamıştı. Kaşının tam ortasındaki sivilce adeta, "Bende buradayım" diye bağırıyordu. Kahve çekirdeği rengindeki gözleri Michi'ye aşağılayıcı şekilde bakıyordu. Nika isimli yaşlı adam imparatorlukta, "Kafatası satıcısı" lakabına erişmişti öldürdüğü her insanın kafasını bedeninden ayırıp koleksiyon yapıyordu kendine. Onun kalın kollarında binlerce insanın hayatı son bulmuştu ve Nika'ya göre sıradaki kişi Michi olacaktı. Nika'ya seslenen erkek kafasına hafifçe vurdu elleriyle, "Dışardaki salak korumaları ne diye tuttuk. Önüne gelen konağa giriyor.." dedi asabice.
Michi'nin önüne geldi Nika ve gergedana benzer sesiyle, "Burası senin gibi babası belli olmayan kişiler için değil." dedi. Michi karşılık olarak, "İnsanları dış görünüşüne göre yargılamak çok kötü bir şeydir. Çirkin diye yargıladığınız kişinin kalbi bir su kadar berrak ve temiz olabilir. Yada güzel dediğiniz kişinin kalbi kirli olabilir. Mesela bana bakarken yaşıma göre gücümü yargılıyorsunuz.Bunun için size bir şey yapmayacağım. Sonuçta ölü bir insana ne yapabilirim ki? Sizlerden birisi benim ayakkabıma basınca öldünüz." dedi tehtidkar bir sesle. Balodakiler Michi'nin dediklerine gülerek karşılık verdi.
Michi insanlara bakarken, "Benim ciğerlerim nefes aldığı sürece, kalbim attığı ve damarlarımda kan dolaştığı sürece, ben dövüş yolunda adım attığım sürece benle birlikte kükre! Ben kükredikçe sende güçlen! Sen güçlendikçe bende sana hükmedeceğim! Buradakilere gücünü göster yeryüzündeki tüm canlıları yakan alev! Anka ateşi!!" dedi hiddetli bir sesle ve Michi'nin arkasında bir anka kuşu gözüktü. Bu anka kuşu mor rengindeydi ve kanadını açmış bir şekilde oradaki insanlara bakıp kükredi. O kükreyince Michi'de kükredi ve Michi'nin vüdununun etrafında ateşten bir dalga oluşup konağın içindeki insanlara ilerlemeye başladı. Alevden oluşan dalgayı görünce oradakilerin yüzü korku kapladı. Ancak korkunun ecele faydası yoktu. Dalga Nika'ya vurdu. Nika dayanmaya çalıştı. Ancak dayandıkça alev güçlendi ve saniyeler içerisinde onu kül etti.
Bazıları korkudan yürümeyi unutmuştu, bazılarıysa tanrıya dua etmeye başlamıştı.Ancak ölüm onlar için kaçınılmazdı. Michi bir kaç saniyede hepsini öldürmüştü.
*
Indria'nın zihninde Gerçeği Gören Gözler şaşkındı, "Anka'nın soyundan birisi!!! Hemde bu gezegende !!!!.Bu gezegende daha neler göreceğim? Beş bin yıl önce olsaydı böyle şeyler çok şaşırtıcı olmazdı.Ancak şu anda yeteri kadar şaşırtıcı.." dedi.
*
Gezegenin öbür ucunda gözlerini kapatmış, sandalyeye oturan birisi vardı. Ağzını açtı, yavaş ve güzel bir sesle, "Bu gezegende en güçlü düşmanımın öğrencisi. "O" elemente sahip. Böyle bir gezegende öyle elemente sahip birisi zaten oldukça şaşırtıcı ve şimdi anka kuşunun soyundan birisi ortaya çıkıyor. Çok garip..." dedi.
YN : Selam gençler geri döndüm Xd Arkadaşlar bu aralar bölümler gerçek yerinde değil bölümler karışmış diyen kişilere cevabım var. Bölümlerin hepsi yerli yerinde hiç bir bölüm karışmamış sizin internet bağlantınızda sorun olduğu için öyle gözüküyor. Düzelmesi için wattpadı kapatıp açmanız yeterlidir.
Dn:Başlarim yapacağın ise.Nerelerdesin sen ya .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Indria
FantasyHayatım boyunca gerçeği aradım ama neyin gerçeğini? Merhamet dileyen acınası bir çok masum insan öldürdüm hem de gözümü kırpmadan. Sayısız canavarın hayatı benim ellerimde son buldu. Peki elime ne geçti? Koca bir hiç, ancak sonunda o gerçeği bulduğu...