7x32 Gri!

6.5K 536 140
                                    

Indria'nın yaraları iyileşmeye başlamış ve ölüm tehlikesini atlatmış olsada Nadyab bir kaç gün uyanmayacağına emindi. Michi, "Görevi bitirmeliyiz onun uyanmasını bekleyemeyiz." gitmeleri gereken yöne bakarak konuştu. "Onu yanlız bırakamayız." "O zaman yanında kal Lenna?" Michi Lenna'yı aşağılayarak söylemişti. Çünkü kardeşinin kabul etmesini beklemiyordu, "Tamam." sesini duyunca şaşırdı, "Sen ciddi misin Lenna?" "Evet." Lenna ciddi bir yüz ifadesiyle Michi'nin gözlerinin derinliklerine bakarak söylemişti. Michi, Nadyab'a bakarak, "Enerjimizi doldurup devam edelim."

Nadyab bu sefer itiraz etmedi, farkettirmemiş olsada sekiz kilo metre mesafeyi hızlıca geçtikleri için Nadyab yorgun düşmüştü. Aslında Lenna ve Michi'de yorgundu ama Nadyab kibri yüzünden onlardan daha fazla enerji kullanmıştı.

* Indria'nın bilinci.

Indria şu an bir mekandaydı. Ancak bu mekan fiziksel bir mekan değil, daha çok ruhsal bir mekandı. Çünkü fiziksel olarak tutunacak bir yeri olmamasına rağmen havada duruyordu ve yürüyordu. Bu mekanın tamamı gri renkteydi. Bu mekanın duvarları ve tavanı yoktu. tamamen gri ve sonsuzmuşcasina uzanan bir odayı andırıyordu. Indria gri renkli odaya baktıkça kaşlarını çatıyordu. Çünkü odanin gri rengi küçülüp büyüyor, aynı bir alev gibi dans ediyordu.

Indria ilerlemeye başladı. Belki birisini veya bir şeyi görürürüm diye saatlerce yürüdü.. Ancak ne kadar yürümüş olsada aslında bir santim bile yerinden kıpırdamamıştı. Bunun sebebi yürüdüğünü sanması, ancak hiç yürümemesiydi. Buna rağmen terler içinde kalmış, tedirgin bakışlarıyla etrafı süzmeye başlamıştı.

Indria'nın bulunduğu yerin en uzak noktasında bir ses duyuldu. Bu ses bir yıldırım kadar şiddetli ,aynı şekilde bir su kadar sakindi. Bir alev kadar öfkeli ve bir kuşun şarkı söylemesi gibi hoştu. Bu ses Indria'nın ruhunu hem korkudan titretmiş hemde ruhunu nazik bir şekilde okşamıştı. "Seni bekliyorum.. Hızlıca güçlen." Bu ses karşısındaki her hangi birisini korkudan titretebildiği gibi, aynı şekilde onu rahatlatabilirdi. Indria etrafına bakarak bağırdı, "Sen kimsin!" döndü dolaştı tekrar bağırdı aynı şekilde. Ancak hiç bir cevap alamıyordu, "Bana kendini göster!!" Indria'ya bu sefer cevap geldi. "Bana bakıyorsun şu an."

Indria bağırdı, "Sen burası mısın?" şüpheli bir ses tonuyla. Ancak bir daha cevap alamadı.

*

Michi ve Nadyab enerjilerini doldurmuş , görevi bitirmek için yola çıkmıştılardı.

Lenna Indria'nın yanında oturmuş yüzünü inceliyordu. Narin ellerini Indria'nın yüzünde gezdirdi ve Indria'nın yüzünün sol tarafındaki yanığa dokundu. "Bu yanık başkasının yüzünde olsaydı , onu çirkin gösterirdi. Ancak senin yüzünde çok havalı gözüküyor." elleriyle Indria'nın yüzünü okşadıktan sonra yavaşça Indria'nın kaslı bedeninde gezdirdi. Indria'nın şu an üst vücudunda giysi yoktu. Lenna Indria'nın kaslarına bakarken, "Gerçekten çok yakışıklısın... Keşke bir soylu olsaydın. Hemen şuracıkta hamile bırakırdım kendimi..." yüzü kızarmış bir şekilde söyledi. Yüzünün kızarma sebebi utangaçlık değildi ateş bastığı içindi..

Lenna kafasını yavaşça Indria'nın göğsüne yasladı ve göğsündeki kasları okşamaya başladı, "Aslında soylu olmana da gerek yok, hemen buracıkta hamile bırakabilirim kendimi. Bu yakışıklılık o yüzündeki yanık izi, beni benden alıyor.." titrek bir sesle konuşmuştu.

*

Nadyab ve Michi'nin gideceği mesafe çok uzak değildi.Kısa sürede gidecekleri yere varmışlardı. Büyük değil ayrıca küçükte olmayan bir malikane vardı karşılarında. Malikanenin etrafı çitlerle cevrelenmis , etrafında inekler ve kuzular dolanmaktadır. Her kuzu ve ineğin yanında eski yırtık kıyafetler giyili erkek ve kızlar vardı. İnek başına üç köle görevlendirilmişti ve orada on tane inek mevcuttu. Kuzu başınada bir köle görevlendirilmişti ve orada on beş tane kuzu vardı. Köleleri izleyen birisi göze batmaktaydı. Lüks bir sandalyede oturmuştu. Etrafında ise iki koruma mevcuttu. Hizmetçi giyimli kadınlar ona su ve meyve getiriyordu. Malikanenin etrafında çok fazla koruma yoktu. Nadyab etrafta sadece yirmi koruma saymıştı.

Nadyab koruma'ların az olduğunu görünce harekete geçmedi. Başka zaman olsa kibri yüzünden hemen saldırıya geçerdi. Çünkü korumaların gücü diğer baronların korumalarından çok daha farklıydı. En güçsüzü yeryüzü alemi üçüncü en güçlüsü yeryüzüalemi beşinci seviyedeydi. Michi tedirgin bir şekilde, "İkimiz saldırırsak intihar olur." Nadyab bu sefer Michi'ye her hangi bir aşağılama olmadan, "Gece beklemek." şeklinde konuştu. Michi Nadyab'ın bu tavrı karşısında şaşırdı, "Haklısın, geceyi beklememiz gerek. Pusuya yatalım, gece olunca teker teker indiririz onları." Nadyab tamam anlamında kafasını salladı.

*

Lenna'nın şu an tüm vücudu ateşler içerisindeydi ve terlemişti. Kendi kendine garip sesler çıkartıyordu. Onun bu halini gören bir erkek. Avına saldıran bir kaplan gibi atlardı üzerine. "~Ah~" inledi ve sol eliyle göğsünü tutmaya başladı. Sağ elini ise yavaş bir şekilde Indria'nın bacak arasına kaydırmaya başladı. Indria'nın bacak arasını tuttu ve okşamaya başladı, "Duramayacağım sanırım..."

YN : Selam gençler elektrik gidip geldiği için bölümü kısa tuttum özür dilerim... Ayrıca Indria'nın yıldönümüne az kaldı İlk bölümü 20 Aralık 2015'te yayınlamışım :D

DN: NO COMMENT

IndriaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin