7x33 Nankör!

6.3K 567 55
                                    

Lenna bacak arasını okşadıkça göğsünü daha sert tutuyordu ve göğsünü tutmayı bıraktı. Elleri yavaş yavaş alt bedenine doğru ilerlemeye başladı. Bunu yaparken gözlerini kapatmaktaydı. Lenna'nın yaptığı hareketler her hangi bir erkeği kolaylıkla mest edebilirdi. Sol elini bacaklarında gezdirmeye başladı ve sağ eliyle daha nazik bir şekilde okşamaya başladı. Lenna ellerini Indria'nın alt bedenindeki giysilerinin üzerinden çekti ve yavaşça ellerini giysinin içine sokmaya başladı. Giysinin altındaki eli Indria'nın yasak organına yaklaşacağı an bir el onu kolundan tuttu.

Lenna irkildi ve gözlerini açtı elin sahibine baktı, Indria gözlerini açmıştı ve yorgun bir şekilde Lenna'ya bakıyorken yaşlı hasta bir adam gibi ses çıkardı, "Yapma." Bunu dediği an kan kustu. Lenna Indria'ya bakarken tüm vücudu titriyordu ve yüzü şu an bir domatesinkine benziyordu. Bir kedinin korkmasına benzer bir şekilde hızlıca geriye zıpladı ve bir ağacın önüne düştü. Indria'ya bakarken tek hissettiği şey utangaçlıktı. Şu an Lenna'yı yerin dibine soksalar ses çıkarmazdı.

Kekeleyerek, "S-s-sen n-n-n-nasıll u-u-y-anık olabilirsin." Indria uzanırken başını Lenna'ya çevirip ağzını açtı konuşmak için ama kelimeler ağzından çıkamadan kan kustu. Indria'nın vücudunun dış tarafında her hangi bi sorun yok gibi gözükse de iç vücudu çok kötü haldeydi. Uyanması bile mucizeydi. Fakat o uyanmakla kalmamış , ellerini kaldıracak güç bulup Lenna'nın kolundan tutmuştu. Onun yerinde başkası olsa değil ellerini, parmağını hareket ettirecek güç bulamazdı.

Indria konuşmaya çalışmayı bıraktı, Lenna'nın yaptığı şey aklından silinmişti bile. Gri mekanı ve o esrarengiz sesi merak ediyordu. O sesi şimdi düşündüğünde ona tanıdık gelmişti. Ama daha önce nerede duyduğunu bilmiyordu yada hatırlamıyordu.

Lenna iki duyguyu aynı anda yaşıyordu. Bir tarafı git devam et diyorken diğer tarafı ise sakın yapma diyordu. O ise durmuş Indria'nın gözlerinin içine bakıyordu. "Ben ona o kadar yakınlaşmama rağmen gözlerinde bana karşı en ufak bir duygu kırıntısı yok. Yoksa ben onun için güzel görünmüyor muyum?" diye düşündü. Lenna'nın sol gözünden yaşlar akmaya başladı bunu temizlemeye çalışmadı.

*

Saatler geçti akşam oldu. Lenna bir santim bile kıpırdamamıştı. Sadece Indria'nın gözlerinin içine bakıyordu. Indria'da onun gözlerine bakmaktaydı. Ancak Lenna'yı değil o gri odayı düşünüyordu. Aklından çıkmıyordu o oda. Hatta Lenna'ya baktığını saatlerdir farketmemişti.

*

Nadyab ve Michi kendilerini çalılıklarda gizlemişlerdi. Korumaların ruh alanına girmemeye dikkat ediyorlardı. Ancak kapana sıkıştıklarının farkındaydılar Bir kaç adım ileri gitseler onların ruh alanına gireceklerdi. Böyle devam ederse görevleri başarısız olacaktı. "Nadyab, geri dönelim hazır gidebiliyorken. Indria iyileşince döneriz, ikimiz bu görevi tamamlayamayız." Michi tedirgin bir şekilde Nadyab'a bakarak konuşmuştu. Nadyab ne kadar dönmek istemese de kibri yüzünden ölebilecek kadar gerizekalı değildi. Ayağa kalktı, "Dönmek." geldikleri yoldan dönmeye başladılar.

*

Michi ve Nadyab Lenna'nın yanına geldiler. Ancak Lenna'nın o halini görünce ne olduğunu anlayamadılar. Nadyab yavaşça başını Indria'ya çevirdi, "Olasılıksız!" Nadyab Indria'nın yanına koştu. Indria onun sesini duyunca Gri mekanı düşünmeyi bırakıp Nadyab'a bakmaya başlamıştı Nadyab Indria'nın gözlerinin içine baktı, "Sen uyanmak gün üç hiç olasılıksız!" inanmamış bir ses tonuyla.

Indria konuşmaya çalıştı. Ancak konuşamadı. Daha sonra gözlerini Lenna'ya çevirdi. Lenna Indria'nın o bakışlarına bakınca irkilmeden duramadı, "Ne oldu Lenna? Yüzün neden greyfurtun içi gibi kırmızılaşmış?" Michi alay etti. Lenna soğuk bakışlarla Michi'nin gözlerinin içine bakıp daha sonra olduğu yerden titreyerek ayağa kalktı. Michi'nin kulağına eğildi ve bir şey fısıldadı. Michi bunu duyunca kaşlarını çattı. Indria'ya bakarak bağırdı, "O adam seni öldüremedi. Ama ben seni öldüreceğim seni nankör orospu çocuğu!" ve ona doğru atıldı. Lenna'nın ona söylediği şey, "Ben onun yanındayken kendimden geçmiştim. O sırada elleriyle benim özel bölgeme dokundu!"

Gerçeği Gören Gözler, Indria'nın zihninde sakince oturuyordu. "Üç milyon yıldır yaşıyorum, hala insanlar değişmedi. İnsanlar hala aynılar. Değişecekler mi acaba? Şüpheliyim buna." geçmişini hatırlarken konuştu.

*

Yeşil Kaplumbağa İmparatorluğunun sarayında iki gözü kör olan, bir kulağı sağır, yaşlı bir kadın vardı. Bu kadına kahin diyorlardı ve şu an İmparatorun karşısında durmuştu. Kahin titrek bir sesle,"Görüyorum evet görüyorum! İki şeytan imparatorluğa saldıracak! İmparatorluğun kapısı beş kez çalınacak! Nehirler kanla dolacak ve çeşmelerde su yerine kan akacak! O gün İmparatorluğun yıkılma günü olacak !" dedi. Bunu duyan imparator ellerini sertçe masaya vurdu, "Kim onlar kadın!" Kahin tedirgin bir şekilde, "Bilmiyorum bilmiyorum bilmiyorum!" korkudan söylediklerini tekrarladı. İmparator tedirginleşti. Daha önce kahinin söylediği hiç bir şey yanlış çıkmamıştı. Büyük ihtimalle bu seferde yanlış çıkmayacaktı. Bunun için korkmaya başlamıştı. Kahine bakarak, "Söylediklerinin gerçekleşmeme gibi ihtimali var mı?" Kahin, "Hayır hayır hayır gerçekleşecek gerçekleşecek!" dedi. İmparator şu an kaçmanın yolunu düşünmeye başlamıştı. İmparatorluk onun hayatından daha önemli değildi. Onun için tüm halkı ölse umurunda olmazdı. Tek önemsediği şey kendi canıydı! 

IndriaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin