Kuzgun Kasabası surları gibi tamamen siyah rengin hakim olduğu bir yer değildi. Bunun yerine mor ve neon mavi renklerin hakim olduğu bir çok yapı mevcuttu. Özellikle her köşede bulunan Aşk otelleri ve adım başı bulunan kumarhaneler dikkat çekmek için bu tarz ışıklandırmalar kullanıyordu. Her yapının iki farklı kullanımı vardı, birincisi işletme olarak ikincisi ise üst katlarda ev olarak.
Kuzgun Kasabası bir şehir kadar büyük olmasa da bir şehir kadar gelişmişti. Fai Krallığında bulunmayan bir çok şey Kuzgun Kasabasından elde edilebilirdi. Özellikle Kaçakçılık güzergahına yakın olması sebebiyle diğer Krallıklardan veya İmparatorluklardan getirilen bir çok farklı ürüne sahipti. Bununla birlikte suç dünyasının elde ettiği nadide bir çok hazine de mevcuttu. Kuzgun Kasabası yeterli güce sahip herkes için yaşamak için güzel bir yerdi.
Nicolas geniş sokaklarda yürürken güçlü görünmesi gerektiğini biliyordu. Burada ki insanlar birer sırtlan gibiydi, zayıflığın kokusunu anında alır ve Nicolas daha farkında bile olmadan bu kişiler tarafından kuşatılırdı.
Başı dik, göğsü yukarıda kendinden emin bir şekilde at sürüyordu. Nihai Aziz Uyanışından dolayı Aziz Enerjiyi hisseden herkes Nicolasın güçlü birisi olduğunu hissediyordu. Henüz Aziz Alemine bile ulaşmamış olsa da Aziz Enerjisinin saflığı sıradan bir uzmandan çok daha fazlaydı. Bu ona güvenlik sağlıyordu fakat hala yeterli değildi.
Nicolas belli bir süre yolculuk yaptıktan sonra Aşk otelleri gibi gösterişli olmayan sıradan bir han buldu. Genellikle avcıların kaldığı bu otellerin gecelik ücretleri yüksek değildi fakat konaklamaya yemek dahil değildi ve bir öğün yemek 1 gecelik konaklamadan 2 kat daha pahalıydı. Nicolas atını bir yere bağlamanın mantıklı olmadığını bilecek kadar deneyimliydi bu yüzden Hanın bir kaç yüz metre uzağında ki ahıra atını 1 gümüş karşılığında sattı.
Atı 2 gümüşe satın almıştı fakat neredeyse çatlatana kadar sürmüştü ve at bitik durumdaydı. Buna rağmen 150 Bronzdan daha az etmemeliydi fakat burası Kuzgun Kasabasıydı ve bu atın yakında çalınacağını herkes tahmin edebilirdi.
Atı sattıktan sonra hana yerleşti, geceliği 20 Bronzdu, Fei Şehrinde ortalama bir hanın aldığı ücretle neredeyse aynıydı fakat hizmet bakımından bir kaç seviye aşağıdaydı. Nicolas yine de şikayet etmedi, eskimiş örtüsünün altına girdi ve gözlerini kapattıktan sonra uyuya kaldı. Uzun süre yolculuk etmiş ve karnını at üstünde doyurmuştu. Aç değildi lakin uykusuzdu, yine de derin uykuya dalmamıştı. Hala algıları açık çevreyi kontrol ediyordu. Kuzgun Kasabasında birilerinin odasına gizlice girip, her şeyini çalması mümkündü.
Yine de bütün gece ve sabah uyumasına rağmen kimse odasına gelmemişti. Öğleden sonra 2 gibi gözlerini açtığında yorgunluğu gitmiş, uzun uykudan dolayı biraz sersemlemiş vaziyetteydi. Odada yüzünü yıkaması için bir leğen olmadığı için tahta yatağının yanında ki çantayı aldı ve kucağına koydu.
Çantasını açıp içinden bir miktar büyülü canavar eti, biraz kaliteli buğday ekmeği ve su matarasını çıkarttı.
Yatağın üstünde hızlıca bir kahvaltı yaptı, büyülü canavarın eti kurulmuştu ve tadı kötüydü. Kayış gibiydi, çiğnemesi zordu fakat son derece besleyici idi. Sadece 300 gram Büyülü Canavar Eti, Nicolasın 1 günlük yemek ihtiyacını karşılamak için yeterliydi. Buğday ekmeği ile midesini doldurup suyla kendisini serinlet tikten sonra ayağa kalktı.
'Artık iyi durumdayım...' dedi kendi kendisine. Büyü Dağları tehlikeli yerlerdi ve yorgun halde oraya gitmek akıllıca bir davranış değildi. Tam formunda olması gerekiyordu ve Nicolas hızlı yolculuk yapmış olsa da Büyü Dağlarına yorgun girmeye cesaret edemedi.
![](https://img.wattpad.com/cover/156633054-288-k770283.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderimi Kendim Yazarım! (1.Kitap-Geçmişin Pişmanlığı)
Fantasy#1 Fantastik 'Herkes zirveye tırmanırken ben zirveden düştüm. Herkes çalışırken ben sadece eğlendim. Herkes ter dökerken, ben sadece güldüm. Şimdi, orduda sıradan bir kaptan oldum. Hayat bana acımasız davranmadı, kaderimi kendim yazdım! Bir defa dah...