İki insanın geçebileceği genişlikte ve bir kaç metre yükselikte ki 100 metre yer altına inen madenin duvarları tahta kalaslar ve direklerle desteklenmişti. Madenin içinde duyulan tek ses kazmaların ve küreklerin sesiydi. Sesten ağır bir çalışma olduğu anlaşılıyordu, soğuktu.
Son baharın ortalarıydı, madenciler için en zor zaman kış aylarıydı. Madenler her zaman normalden daha soğuk olurdu ve kış geldiğinde çok daha soğuk olurdu. Madenciler ve maden ocakları için en kötü zamanlardı. Genellikle Madenciler çıkarttıkları cevher üzerinden maaş alırlardı. Ne kadar çok maden çıkarsa o kadar fazla maaş alabilecekleri için yaz, kış demeden yer altında çalışırlardı.
Madencilerin hayat süresi, normal bir insandan çok daha kısaydı, genellikle kanser yüzünden ölürlerdi. 50 veya 60 yaşını gören madenci sayısı bir kaç yüzden fazla değildi. Çoğu bu işe henüz 16 yaşlarındayken başlamıştı, bazıları daha genç, bazıları ise biraz daha yaşlıydı.
Maden ocağı işletmecileri normal çalışanların yanında köle de satın alırlardı. Köleler maaş almayan ve hiç bir hakları olmayan kişilerdi ve madende çalışmak için çok uygunlardı. Köleleri motive etmek için ise özgürlüklerini kazanma şansı tanınıyordu, tabi ki bu son derece zor koşullara bağlanmış olsa da bir kaç kişi örnek oluşturmuştu. En önemlisi terfi edebilmekti. Madende kazı yapanlar, taşıyıcılar ve birde şefler vardı. Dışarıda ocaktan çıkan cevherleri, toprak ve taştan ayıran kişiler, bir kaç ilkel makine mevcuttu. Her şey insan gücüyle çalışıyordu bu sebeple ufak bir maden ocağında bile yüzlerce kişi çalışıyordu.
Nicolasın emirleriyle birlikte Jacop ve Albert madenlerinin üretimini artırmıştı, bunun içinde madencilere et vermek ilk yapmaları gereken işti.
Madencilerin günlük yemekleri çok fakirdi fakat et onları daha güçlü ve enerjik yapıyordu. Albert ise daha farklı bir yöntem izlemişti, işçileri çıkartmayacağı için onların kalifiyesini daha fazla artırmak niyetiyle Nicolastan Besin hapının basitleştirilmiş formülüyle birlikte bir varil yaklaşık 100 litrelik Aziz Su almıştı. Aziz Suyun ufak bir bardağını 1 ton suyun içine döküp seyreltiyordu böylece madencilerin dayanıklılığını artırıyordu.
Global Corp. için çalışan madenciler ayrıca önce ki işletmelerin verdiğine kıyasla daha fazla kazanç, daha fazla hakka sahipti. Bir şirket için en önemli şey ayrıcalıklar verebilmekti.
Global Corp. ise ismini markalaştırmak için önce çalışanlarının hayat koşullarını yükseltme yoluna gitmişti.
Fakat bu ufak madende şartlar çok ağırdı. Üstlerinde deri kıyafetler olan bir çok işçi, maden damarlarının içindeki ceplerde ağır bir biçimde çalıştırılıyordu. Yüzleri kararmıştı, hepsinin elleri nasır tutulmuştu ve yüzleri yaşları fark etmeksizin kırışıklarla doluydu, hafif solgun olmalarına rağmen kolları ve vücutları kaslıydı.
Saçları hafif beyazlamış bir adam, kazmasını önünde duran toprağa salladıktan sonra çekti ve bir toprak yığını önüne döküldü. Aynı anda yanında duran yirmi yaşlarında ki genç adam kürekle toprağı küfeye doldurdu ve alnında ki teri sildi.
'Leo Amca... Neden birden çalışma saatlerini artırıp bize et vermeye başladılar ?' genç adam merakla sordu. Küçük madenlerin genelde çalışma şartları belliydi.
'Daha fazla üretim yapalım diye...' dedi yaşlı adam tekrar kazmasını sallamadan önce söyledi.
'Ama bu maden zaten küçük...' genç adam etrafına baktı, çalıştıkları cep ancak iki kişinin eğri duracağı kadar uzundu ve iki kişinin zar zor sığacağı genişlikteydi. Bu madenden kalay çıkartılıyordu ve kalay diğer madenlere göre biraz daha değerliydi lakin maden damarı küçüktü bu sebeple maden işletmesi bir anda madeni kurutmak yerine yavaş yavaş çıkartarak sürekli bir gelir elde ediyordu. Ancak düşük sermayeli maden ocağı işletmelerinin yapacağı bir işti bu ve bu işçilerde bunun farkındaydı fakat maden şirketi satın alınınca durumlar değişmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderimi Kendim Yazarım! (1.Kitap-Geçmişin Pişmanlığı)
Fantasy#1 Fantastik 'Herkes zirveye tırmanırken ben zirveden düştüm. Herkes çalışırken ben sadece eğlendim. Herkes ter dökerken, ben sadece güldüm. Şimdi, orduda sıradan bir kaptan oldum. Hayat bana acımasız davranmadı, kaderimi kendim yazdım! Bir defa dah...