Aristokrat aileler hazırlıksız yakalanmıştı. Kuşatma zaten beklenmedik bir anda gelmişti, bir süre önce bazı kişiler onlara kasabanın yakınından, büyü dağlarına hareket eden bir ordu olduğunu söylemişti fakat kasabadan uzak geçmişlerdi ve Kuzgun Kasabası kendine güveniyordu ve her ihtimale karşı hazırlanmaya başlamışlardı.
Sadece 1 gün sonra, o ordunun geleceğini tahmin edemediler bu sebeple yaşananlara anlam vermekte zorlanıyorlardı.
Aristokrat hanelerin sadece günlük muhafızları vardı, normal kişilere göre güçlülerdi fakat Kuzgun Kasabasında ki on binlerce kişi harekete geçmişken bir avuç muhafız ölmeye mahkumdu. Aristokrat Haneler bir anda insan seline boğuldu, elbette direndiler fakat anlamsızdı.
Üstat olsalardı bile kaç kişi öldüreceklerdi ki? Aristokrat haneler bir anda ezilmişti ve liderlerinin bedenleri bile geride kalmamıştı. Korkuyla harekete geçen kitle inanılmaz bir güç açığa çıkartmıştı. Mantıklarını tamamen kaybetmişlerdi öyle ki bir an durup düşünceler bunun saçmalığını fark edeceklerdi. Bu kişilerin çoğu dolandırıcıydı, zeki insanlardı kolay kolay güvenmezlerdi fakat toplum baskısı böyle bir şeydi.
Anlam veremedikleri şeylere anlam veren birisinin açıklamasını duyunca ancak inana bilmişlerdi.
Halk kitlelerine direnen sadece Paralı Asker Loncaları vardı, adam sayıları boldu ve hepsinden önemlisi tecrübeli kişilerdi.
Uzun süre mücadele etseler de Loncalarında çok az insan vardı, bazıları kaçmak istese bile sonları Aristokratlardan bile kötü oldu.
3 saat, 3 saat boyunca mutlak bir katliam yapıldı. Kuzgun Kasabasında yaşayan kişiler, kasabayı yönetenleri 3 saat içinde yok etti. Nicolas beklenmedik bir şekilde, kasabanın lidersiz kalmasını sağlamıştı fakat bu sadece olaylar silsilesinin başlangıcıydı.
Bu fırsattan faydalanan bazı çeteler, düşman çeteleri kızgın kalabalığa hedef gösterdi. Bir kısmı bunu kendi faydasına kullanmaya karar vermişti.
Provokasyon üstüne gelen provokasyon kalabalığı daha da mantıksız hale getirdi, en önde ki ile en arkada ki kişi farklı amaçlar için aynı şekilde hareket ediyordu.
Kuzgun Kasabasının ahlaksızlığı bir defa daha ortaya çıkmıştı. İş yerleri yağmalandı, kişisel kinler o gece sonuçlandı, suikastçılar dan, hırsızlara paralı veya parasız bir çok kişi öldürüldü. Çeteler yıkıldı ve başka aristokrat haneler yok edildi.
Fahişelere tecavüz edildi, kadınlara tecavüz edildi ve kan ve cesetler kuzgun kasabasının sokaklarını doldurdu. Yıkım korkunçtu. Güneşin doğumu yıkımı açık seçik ortaya koyarken Nicolas ve Kuzgun Ordusu, kasabadan yayılan sesleri dinlemekle yetindi.
Saatler akıp geçti, öğlen güneş yükseldi ve bir süre sonra güneş tekrar battı ve ay ışığı kasabayı aydınlattığında öldürme çılgınlığı, bir grup insanın surların kapısını açmasıyla sona erdi.
Kan kokusu, surlardan taşarak çoktan Nicolasın burnuna ulaşmıştı ve kapıların açılmasıyla, cesetler ve kan görülüyordu.
Kapıyı açan kişiler karşılarında kara zırhlar giymiş olan askerleri ve önlerinde Nicolası görünce gülümsedi. Aynı anda öne çıktılar ve 'General...' Alaş ile birlikte askerleri ve bir kaç yabancı yüz Nicolasın önünde saygıyla selam verdi.
Nicolas gülümsedi, ' İyi iş çıkarttın Alaş... Ordumun ilk Albayı olmayı hak ediyorsun.' dedi. Nicolas düşünmeden o an Albay rütbesini Alaşa verdi. Alaşın bu zaferde büyük payı vardı.
'Teşekkür ederim General...' Alaş elini göğsüne atıp hızlıca selamladı, yüzünde büyük bir gülümseme vardı. İlk defa Albay rütbesine ulaşıyordu, geçmişte de bir subaydı fakat bir Albay değildi lakin Fei Klanı ordusunda Albay olmaktansa Nicolasın Kuzgun Ordusunda albay olmayı tercih ederdi. Her bakımdan sıradan bir ordudan üstün olması bir yana, her bakımdan Nicolas sıradan bir Generali fersah fersah aşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderimi Kendim Yazarım! (1.Kitap-Geçmişin Pişmanlığı)
Фэнтези#1 Fantastik 'Herkes zirveye tırmanırken ben zirveden düştüm. Herkes çalışırken ben sadece eğlendim. Herkes ter dökerken, ben sadece güldüm. Şimdi, orduda sıradan bir kaptan oldum. Hayat bana acımasız davranmadı, kaderimi kendim yazdım! Bir defa dah...