Nicolasın ifadesi durgundu, gözlerinin önünde Demirci Birliğinin bir üyesini, büyük bir klanın genç efendisi öldürmüştü. Ölümü sanki onunla ilgili değilmiş gibi davranıyordu oysa ki mesele tamamen onunla ilgiliydi.
Kimse Akhana karşı çıkmaya, suçlamaya cesaret edemeyecekti. Suçlasalar bile 15 yaşında inanılmaz bir dahiydi, değeri Tarikat için çok fazlaydı, bir öğrenci öldü diye kimse geleceği muhteşem olan birisini kırmazdı.
Nicolas için ise, gücü olağan üstüydü, kendi seviyesinden yüksek alemlerdeki dahilerle savaşıyordu ve sadece 16 yaşındaydı. 3 niyeti birleştiriyordu fakat Büyük Üstat alemindeydi, bu genç yaşta her bir ayın önemi çok büyüktü. Bazı olağan üstü yönleri vardı fakat burası da Aziz Yıldız Akademisiydi, her yerde dahiler vardı. Hangisi kendi aleminden yukarıda olan rakipleri yenmemişti ki?
Nicolasın en dikkat çekici yönü şüphesiz üç niyeti birleştire biliyor olmasıydı. Bu da onun hayatını ancak gücüyle korumasına, daha fazla performans gösterdikçe Akademinin korumasını daha fazla almasına imkan verecekti.
Bu düello, Nicolasın izlenmeye değer olduğunu Akademiye göstermişti fakat hala korunmaya değer değildi. Bugün ölebilirdi ve Akhan zamanında gelmese muhtemelen kimse ortaya çıkmayacaktı.
Nicolas anlamıştı, 'Burası bir orman gibi. Güçlü hayatta kalır, zayıflar ölür. Sadece potansiyelimi göstererek yaşamaya değer olduğumu kanıtlaya bilirim.' dedi Nicolas kendi kendisine. Bildiği şeyleri sadece onaylamış daha doğrusu kanıtlamıştı.
Bu kanıt onu daha tehlikeli birisi haline getirecekti.
'Burada daha fazla kalmana gerek var mı?' Akhan gülümseyerek samimi bir şekilde sordu. Az önce bir öğrenciyi öldürmemiş gibiydi.
Nicolas başını kaldırıp, Paul'a baktı, bakışları soğuk ve öldürme niyetiyle doluydu. Paul ise nefret ve öldürme niyetiyle Nicolasa bakıyordu. İlk defa yüz yüze geliyorlardı lakin aralarında çözülmez düşmanlık vardı.
Paul Kilisenin yolundaydı ve İblislerin düşmanıydı. Bunun yanında Nicolas sevgilisini adeta kamuya açmıştı ve onu aşağılamıştı. Zaten öldürmesi gereken birisi ilk sırayı almıştı. Bunun yanında Nicolas önce ki hayatından kutsal kiliseyi yok etmek istiyordu. Kutsal Kiliseyi bir sülük, sadece zarar veren bir parazit olarak görüyordu.
Onların kibirleri midesini bulandırıyordu, onları görmek bile öfkelenmesine sebep oluyordu.
'Bugünü unutmayacağım! Senin için geleceğim!' dedi Nicolas soğuk sesiyle Paula söyledi.
Paul öfkeyle yumruklarını sıktı, 'Yaptıkların için öleceksin İblis!' dedi tehdit vari bir şekilde. Eğer Akhan hemen Nicolasın yanında olmasa, onu öldürmek için biraz bile beklemezdi.
Nicolas gülümsedi 'Kibir! Siz kilise ahkaklarının en büyük problemi... Kötü alışkanlık, ömür kısaltır!' dedi Nicolas göz ucuyla Paulun yanında ki tanıdık kıza bir bakış attı. Adeta sözlerinin kime yönelik olduğunu gösterir gibiydi.
Paul ise hiddetle Nicolasa doğru adım attı fakat adımları durdu. Soğuk gözlerle Nicolasa sonra yanında ki kıza baktı.
'Artık seni görmek istemiyorum!' dedi. Kızın yüzü beyaza döndü, anında Paulun koluna yapıştı ve dolan gözleri ile yalvarmaya başladı.
'Ben... Ben hiç bir şey yapmadım! ' dedi yalvarır sesiyle. Paulun neden onu bıraktığını anlayamamıştı fakat arkalarında duran bir kaç sarı ve beyaz renkli cübbe giyen öğrenci veya hizmetçi anlamıştı.
Paul gururlu birisiydi, o kadar gururluydu ki yanında ona leke getireceğini düşündüğü hiç bir şeyi istemezdi. Artık onu istemiyordu çünkü artık ona layık değildi, ona göre kirlenmiş bir günahkara dönüşmüştü fakat gerçekte Nicolasın ona bir şeyler söyleyecek kusura sahip olması onu rahatsız etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderimi Kendim Yazarım! (1.Kitap-Geçmişin Pişmanlığı)
Fantasía#1 Fantastik 'Herkes zirveye tırmanırken ben zirveden düştüm. Herkes çalışırken ben sadece eğlendim. Herkes ter dökerken, ben sadece güldüm. Şimdi, orduda sıradan bir kaptan oldum. Hayat bana acımasız davranmadı, kaderimi kendim yazdım! Bir defa dah...