Nicolasın cesaretlendirici konuşması ordunun moralini zirveye çıkartmıştı. Ivanın yaptığı propaganda ile birlikte Nicolasın intikam vaadi orduyu ayağa kaldırmıştı.
Lea ve diğerleri bir süre sonra yerleşim alanına girmişti. Lea, Nicolasın tavsiyesi ile yüzünü tamamen kapatan bir peçe takıyordu fakat peçe bile güzelliğini kapatmaya yeterli değildi.
Dean, Axel ve diğerleri karargaha ulaştığında uzun uzun orduya bakmıştı. Özellikle Dean ve Axel çok heyecanlıydı zira Nicolas onlara burada bulunan herkesten daha fazlasını vaad etmişti. Bu ordu onların komutasında olacaktı, Nicolas başta olsa bile zaferlerde onların büyük payı olacaktı. Bu sebeple heyecanlanıyorlardı, aylarca taktik eğitimi almışlardı.
Ordunun yönetimi, askeri stratejiler ve taktiksel hamleleri öğrenmişlerdi. Öğrenme hızları korkunç olsa bile Nicolas hala onlara böyle bir orduyu emanet etmeyecekti. Ufak ufak başlayacak sonra ordunun başına geçeceklerdi.
Nicolas subaylarla birlikte, Dean, Axeli yanına alıp toplantıya girdi.
Albay Ivan dışında subayların hiç birisini Nicolası tanımıyordu bu yüzden bu onlar içinde yeniydi.
Uzun masanın etrafında 50 kişi vardı, yarısı oturmuş diğer yarısı ise ayakta Nicolasa bakıyordu.
Nicolas her zaman ki gibi dik duruşunu koruyordu, önünde ki parşömenlere göz gezdirdi, bu sırada herkes sessizdi. Bir süre sonra Nicolas başını kaldırdı ve Dean ile Axel'i işaret ederek.
'Dean ve Axel, onları bu ordunun başına geçmeleri için eğitiyorum. Gelecekte sizin tecrübelerinize ihtiyaç duyacaklar. Şimdilik Albay Ivan'nın emrinde verdiği her görevi yerine getirecekler.' dedi Nicolas. Herkes Dean ve Axel'e baktı, Dean ve Axel biraz gergindi, yavaşça ayağa kalkıp ellerini kalplerinin üstüne atıp selam verdiler.
'Bize iyi bakın...' dedi ikisi de saygılı bir şekilde. Nicolasa göre bu iki çocuk çoktan güç bakımından subayları aşmıştı fakat bir orduda bireysel güç önemli değildi. Önemli olan ordunun birlikte sahip olduğu en zayıf güçtü.
Bir zincir en zayıf halkası kadar güçlüydü ve bir ordu da en zayıf birliği kadar güçlüydü. Savaş alanında bir kişinin 100 kişi öldürmesi 100.000 kişilik düşman ordusu karşısında anlamsızdı. Önemli olan ordunun toplam gücüydü. Bu yüzden taktikler, stratejiler, dizimlimler ve antrenmanlar vardı. Bu yüzden her asker sürekli güçlendiriliyor ve takım halinde çalışmayı öğreniyordu.
Dean ve Axel subaylarla hızlıca kaynaştı, Albay Ivan sert birisiydi. Nicolasa karşı nazik olsa bile karakteri katıydı ve bazen Nicolasa karşı bile yanlış davrandığında karşı çıkabiliyordu. Nicolas böyle bir Albaya emrinde ihtiyacı vardı ve onu ordunun en üst mertebesinde tutmak istiyordu.
Dean ve Axel kaynaştıktan sonra, Nicolas aklında ki planları uygulamaya koydu.
'Albay Ivan'ı ilk Generalim olarak atıyorum.
Askerleri 10 kişilik timlere ayırın ve kendi aralarından bir çavuş seçmelerini söyleyin. Yarın akşama kadar vakitleri var seçilen kişiler karargaha gelip kayıtlarını yaptırsın.
Çavuş olan kişiler, normal bir askerden 2 kat fazla maaş alacak ve timinde ki herkesten o sorumlu olacak. Eğer timi bir hata yaparsa çavuşlarını tanırım ve onu cezalandırırım. ' Nicolas hızlıca orduyu şekillendirmeye başladı, savaş tanrıçası Olivina'nın ordu düzenini taklit ediyordu, orduyu küçük parçalara ayırıyor ve kendi komutanlarını seçmelerine izin veriyordu.
Böylece, her 10 kişi kendi seçtiği çavuşa sahip olacaktı, kendileri seçtiği için emirlerine uymadıkları durumda, bahaneleri olmayacaktı ve Nicolas timde ki herhangi bir hatadan dolayı çavuşu sorumlu tutacaktı. Baskıyı sırtlanan çavuş ise timini düzende tutacaktı yoksa cezalandırılırdı. Böylece ordunun nizamı temelden sağlamış olacaktı fakat bu sadece ilk adımdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderimi Kendim Yazarım! (1.Kitap-Geçmişin Pişmanlığı)
Fantasi#1 Fantastik 'Herkes zirveye tırmanırken ben zirveden düştüm. Herkes çalışırken ben sadece eğlendim. Herkes ter dökerken, ben sadece güldüm. Şimdi, orduda sıradan bir kaptan oldum. Hayat bana acımasız davranmadı, kaderimi kendim yazdım! Bir defa dah...