Nicolas şaşkın bakışlara, inanamayan gözlere ve dudağını ısıran kıskanç çavuşlara aldırış etmedi. Neler olduğunu anlayamayan Sevriusa yöneldi. Sevrius, Nicolasın söylediklerini sindirmeye çalışıyordu.
'Gördüğü en güçlü kişi... Elit birliğin üyesi...' Sevrius derin derin nefes aldı ve her şeyin gerçek olup olmadığını düşündü. Ne kadar gerçek olsa da her şeyini kaybettikten sonra ufak bir dala tutunmuş Sevrius için, şuan orduda bir çavuş olması bile hayal gibi geliyordu. Buna alışamamışken Nicolasın söylediklerine alışması daha zordu.
'Endişelenme... Rahatla, gelecekte inanılmaz birisi olacaksın. Sıkı çalış, aklına ne takılırsa gelip bana sor.' Nicolas samimi bir şekilde söyledi.
Sevrius Nicolasa baktı, zaten minnet ve saygıyla doluydu fakat şimdi kalbinde yükselen mutlak sadakat olmuştu. Nicolas onun kardeşini geri getireceğini söylediğinde borçlu hissetmişti fakat şimdi, bütün kalbiyle Nicolasa bağlı birisi haline gelmişti. Dişlerini ve yumruklarını sıktı. Gözleri dolmuştu ve yüksek sesle söyledi.
'EFENDİM... BEN SİZ ÖLMEMİ İSTERSENİZ ÖLÜRÜM...' dedi. Nicolas gülümsedi ve, 'Ölmeni istemiyorum ve kesinlikle ölme... Geleceğin çok iyi, ölerek heba olmasına izin vermemelisin. Aklına takılan bir şey olursa yanıma gel...' dedikten sonra Nicolas, Alberte baktı.
'Albert, Sevrius'u, Dean ve Axel ile tanıştır. İyi anlaşacaklarına inanıyorum.' dedi.
'Emredersiniz Genç Efendi.' dedi Albert. Burada sadece Nicolas neler olduğunu biliyordu ve kimseye açıklamaya zahmet etmemişti fakat Dean ve Axel'in Nicolas için ne kadar önemli olduğunu bilen subayların hepsi Sevrius'un çok şanslı olduğunu düşündü.
Bir köleden, bir hükümdara çıkan yolu hızlıca kat edeceğini biliyorlardı. Dean ve Axel ile kaynaşan subaylar, Dean ve Axel'in yeteneklerini görmüştü. İkisi de General Ivan da dahil herkesin hayranlığını hatta kıskançlığını kazanmış dahilerdi.
Nicolas için ise, Sevrius rahatlıkla Dean ve Axel ile eşit seviyede dahiydi.
Sevrius çavuş madalyonunu aldı fakat aldığı çavuş madalyonu kırmızı renkliydi ve elit birliğe aitti. Nicolas, Sevrius'un timinin yeni bir Çavuş seçmesini emretti.
Tekrar sandalyesine otururken, diğer çavuşlara beklentiyle baktı, hatta aklında bütün orduyu inceleme dürtüsü peydah olmuştu ve bu dürtüyü bastıramadı. 10.000 kişi içinden Sevrius'un çıkması, Nicolasın harcadığı bütün paraya, verdiği zamana ve emeğe değmişti hatta karlı bile sayılırdı.
'En yetenekli kişiler hep en acı hayatı yaşıyor.' dedi Nicolas kendi kendine, biraz egoistlik olsa da, kendi geçmişini ve Sevrius, Dean ve Axel'in başladığı noktayı düşününce bu düşüncesini çürütecek hiç bir kanıt olmadığına inandı.
Nicolasa göre, işe yaramaz insan yoktu, sadece yeteneği keşfedilmemiş kişiler vardı. Dört Ölüm Leila tarafından birer çöp olarak görünmüştü fakat Nicolas için onlar eşsiz savaş makinalarıydı. Büyücü olarak en zirvede yer alması gereken kişilerdi. Dean ve Axel basit yetimlerdi ve önce ki hayatında orduda yükselmeleri yavaş olmuştu. Yetenekleri ve zekaları sayesinde ama başlangıçta bir hiçlerdi.
Nicolasın 10 Simyacı Çırağı Önceki hayatında, en genç gelecek vaad eden simyacılardı ve neredeyse hepsi zayıf ailelerde doymuştu, arka planı olmayan sıradan kişilerdi.
Albert bir kahyaydı, Fei Klanı onun değerini anlayamamıştı fakat Hakimiyet Büyüsüne sahipti, bu büyü bedeni geliştiren bir büyü biçimiydi. Kişinin odaklandığı her işin kusurlarını görmesini ve olağan üstü yapmasını sağlıyordu. Bir kısıtlaması yoktu fakat Hakimiyet Büyüsüne sahip olmak bedeni güçlendirmiyordu, sadece zihin kapesitesini ve el becerisini güçlendiriyordu bu yüzden Albert bir savaşçı olamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderimi Kendim Yazarım! (1.Kitap-Geçmişin Pişmanlığı)
Fantasy#1 Fantastik 'Herkes zirveye tırmanırken ben zirveden düştüm. Herkes çalışırken ben sadece eğlendim. Herkes ter dökerken, ben sadece güldüm. Şimdi, orduda sıradan bir kaptan oldum. Hayat bana acımasız davranmadı, kaderimi kendim yazdım! Bir defa dah...