Comeback of the Abandoned Wife [BL Novel]

36-Kaderi Değişti

Veliaht prens Ling Mohan arabadayken Wu Ruo, onu birkaç iksirle besledi, nabzını kontrol etti ve sonunda ciddi bir şekilde zarar görmediğinden emin olduğunda anca rahatladı.

Hei Konağı'na vardıklarında Ling Mohan'ın kolundaki yara kanamayı durdurmuş ve yüzü kırmızı bir renk almıştı.

Hei Gan onu misafir odasındaki yatağa götürdü.

Bir süre sonra Ling Mohan uyandı ve yatağın yanında bir grup yabancı gördü. Oturdu ve güvenli bir mesafeden geri çekildi ve hem sert hem de tedbirli bir şekilde sordu,

"Kimsiniz?"

"Hayatınızı kurtardık. Burada kalabilir ve yaranızı iyileştirebilirsiniz. Bir şeye ihtiyacınız varsa, sadece hizmetçilere söyleyin. Tabii ki, istediğiniz zaman burdan ayrılabilirsiniz. "

Wu Ruo, onu kurtardığı için Ling Mohan'ın poposunu öpmesini beklemiyordu zaten bu yüzden masanın üzerine bir şişe travmatik ilaç koyduktan sonra konuk odasından ayrıldı.

Ling Mohan derin nefesler aldı ve bir süre beyaz ilaç şişesine baktı. Onu öldürmek isteselerdi, bilinçsizken bunu yaparlardı. Kendisinin uyanmasını beklemek ve ona istediği zaman burdan gitme şansı vermek için hiçbir nedenleri yoktu.

Kolunu kaplayan yaralı vücudunu kapıya sürükledi ve dışarıdaki durumu gözlemlemek için kapıyı açtı. Avluda kar temizleyen bir erkek hizmetçi dışında kimse yoktu.

Çok geçmeden, çok yavaş yürüyen bir hizmetçi, odasına bir kutu yiyecek taşıdı ve sadece "yemek" dedikten sonra ayrıldı.

Ling Mohan bir kutu buharlı sıcak yemeği önünde görünce tereddüt etti ama sonunda yemek çubuklarını eline aldı.

Dışarıdan bakınca, kolunda küçük bir yara vardı ama derinlerde ağır yaralanmıştı. Herhangi bir delili olmadan imparatorluk başkentine geri dönemezdi. Ayrıca, düşmanı onu başkente geri dönerken pusuya düşürebilirdi. Bu nedenle, buradan ayrılmak temelde intihar etmekle aynı şeydi. Burada kalmak ve kendini kurtarmak en iyi çözüm gibiydi.

Canını almak isteyen insanları düşünen Ling Mohan'ın yüzünde bir seri katilin ifadesi belirdi. İmparatorluk başkentine döndüğünde, onları kesinlikle parçalara ayıracaktı.

.
.
.

Wu Ruo yemek salonuna girdiğinde Hei Xuanyi'yi Hei Xin'in bakır paralarla kehanet yapışını izlerken buldu.

Şaşırmıştı. Hei Xin'in kehanet sanatını bildiğini asla fark etmemişti.

Wu Ruo yaklaştı, sessizce oturdu ve kehanetin ne zaman biteceğini anlamak için sordu, "Ne yapıyorsunuz?"

Herhangi bir cevap beklemediği sadece öylesine sorduğu bir soruydu. Fakat Hei Xin ona, "Lord benden Wu klan'ın kaderini öngörmemi istedi." dedi.

Wu Ruo, Hei Xuanyi'nin bunu aklına takmasına şaşırdı.

"Birşey görebildin mi?"

"Bir ipucu yok ve Wu Klanının kötü kaderini değiştirmenin bir yolu da yok. " Hei Xin başını iki yana salladı.

Hei Xuanyi gözlerini kıstı.

Wu Ruo sadece tüm Wu Klanının çökmesini dilemişti. Bunun herhangi bir çözümü olup olmadığını neden umursasın ki?

"Oradan taşının." dedi Hei Xuanyi aniden.

"Taşınmak mı?" Wu Ruo'nun kafası karışıktı.

Ama kısa süre sonra ne demeye çalıştığını anladı, "Ailem için endişeleniyor musun?"

Hei Xuanyi başıyla onayladı.

Hei Xuanyi'nin ailesini önemsemesi Wu Ruo'nun yüreğine dokundu.

Wu ailesinin bir felaketle karşılaşmak üzere olduğunu öğrendiği sırada, aklına gelebilecek tek şey felaketin büyük bir kaza olacağıydı ancak ailesinin dahil olabileceği asla aklına gelmemişti.

Ancak, Wu ailesinden ayrılmak o kadar kolay değildi. Wu Bufang'ın çocuklarının aileden ayrılmasına asla izin vermeyeceği bir yana, hayat boyu iyi bir oğul olan babası da ailesini sebepsiz yere bırakmayı kabul etmeyecekti.

Wu Ruo öğle yemeğinden sonra bahçeye geri döndü.
.
.
.
.

Hei Xin aceleyle çalışmaya giden Hei Xuanyi'ye yetişerek, "Lordum, leydinin kaderi değişti." dedi.

"Gerçekten mi?" Hei Xuanyi kaşlarını çattı.

"Evet. Kaderi çok karmaşık ve anlaşılması zor olmaya başlıyor. "

"Bu nasıl oldu?"

"Hiçbir fikrim yok. Ama emin olduğum bir şey var. " Hei Xin gülümsedi, "Hayatı artık değişmez olan sıradan kısa bir hayat değil."

.
.
.

Ya demek ki Ruo'nun genç yaşta öleceğini biliyorlarmış, Hei önceki yaşamda çok çabalasa da öldürdüler sevdiceğini🤧