Engfa, Charlotte'un sıcacık bedenini göğsüne yaslamış, onu kollarının arasında tutuyordu. Hafifçe başını Charlotte'un saçlarına doğru eğdi, burnunu onun kokusuna gömdü. Derin bir nefes aldıktan sonra, biraz otoriter ama yumuşak bir ses tonuyla sordu:
"Charlotte, düşünme vakti geldi. Nerede yaşamak istersin? Wahara Şatosu'nda benimle mi kalacaksın yoksa kendi evimiz olacak bir yer mi istersin?"
Charlotte, Engfa'nın güçlü göğsüne yaslanmıştı ve bu baskın tonu her zamanki gibi onu hem huzurlu hem de tedirgin hissettiriyordu. Hafifçe yutkundu, biraz düşünceliydi. Engfa'nın göğsünden başını kaldırdı, ona baktı ama tam bir yanıt veremiyordu.
"Ben... Seninle her yerde olabilirim, Engfa," dedi, sesi biraz çekingen ama samimiydi. "Ama Wahara Şatosu'ndaki herkes bana karşı tam olarak sıcak değil. Orada kendimi evimde hisseder miyim bilmiyorum."
Charlotte'un söyledikleri, Engfa'nın içinde bir hüzün dalgası yarattı. Charlotte'un yanında olduğu her yerde mutlu olacağını biliyordu ama Wahara Şatosu'ndaki zorlukları da göz ardı edemezdi. Yine de bu duygusunu ona belli etmedi. Gözleri kararlı bir şekilde Charlotte'a baktı, onu daha sıkı kollarının arasına çekti.
"Orası artık bizim evimiz, Charlotte," dedi Engfa, sesi kararlı ve güven vericiydi. "Sen artık benim eşimsin. Myx, annem ve büyükannem her zaman bizim yanımızda, bunu unutma."
Charlotte hafifçe başını salladı, Engfa'nın sözleri onu biraz rahatlatmıştı ama içinde hala bir çekince vardı. Gözlerini kaçırarak, sessizce fısıldadı: "Biliyorum ama... Baban? Ondan hala çekiniyorum."
Engfa, babasının adının geçmesiyle içten içe bir sinir dalgası hissetti. Çenesini hafifçe sıktı, ama kendini çabucak toparladı. Charlotte'a sert görünmek istemiyordu. Derin bir nefes aldı, gözlerinde kararlılık vardı.
"Ondan korkmana gerek yok," dedi, sesi biraz daha sertleşmişti ama içinde koruma ve sevgi dolu bir ton vardı. "Babamın bu işte bir sözü yok artık. Onun çaresine bakacağım, sana söz veriyorum. Seni asla incitmesine izin vermeyeceğim."
Engfa, Charlotte'un saçlarını okşayarak ona baktı ve gülümsedi. "Hadi banyo yapalım," dedi. Yavaşça yerinden kalktı, ardından Charlotte'u da yanına çekti. Ancak Charlotte ayağa kalkar kalkmaz, bir an dengesini bulamadı, dizleri titredi. Bacaklarının arasında ve kasıklarında hafif bir sızı hissetti, bu acı ona küçük bir inleme çıkarttırdı. Dayanamayarak, Engfa'nın kucağına yaslandı. Engfa ona ne olduğunu hemen anladı, yüzünde tatlı bir gülümseme belirdi.
"Kendini bu kadar zorlamaman gerektiğini söylemiştim," dedi Engfa, tatlı bir sitemle.
Charlotte utanarak, mahcup bir şekilde ellerini Engfa'nın boynuna doladı. "Biliyorum... ama ne yapabilirim?" diye fısıldadı. "Seni istiyorum."
Engfa, Charlotte'un bu samimi itirafıyla gülümserken, onun omzunu sıvazladı. "Sen bir vampirsin," dedi, "Neden kendini iyileştirmiyorsun? İstersen bir büyü yapabilirim."
Charlotte hemen Engfa'yı durdurdu, utangaç bir şekilde başını eğdi. "Hayır... ben... kendimi iyileştirmek istemedim," diye mırıldandı. "Ben... bu anın acısını bile yaşamak istiyorum."
Engfa'nın içi ısındı, gözlerinde sevgi ve şefkat parladı. Onu nazikçe alnından öptü. "O zaman seni kendim iyileştiririm," dedi yumuşak bir sesle. "Büyü ya da güç kullanmadan. Sadece aşk ile... ne dersin?"
Charlotte, Engfa'nın bu cümlesiyle biraz daha rahatladı, gülümsedi ve başını hafifçe salladı. "Bunu seve seve kabul ederim," dedi.
Engfa hiç vakit kaybetmeden Charlotte'u kollarına aldı, onu nazikçe kavradı ve yavaşça banyoya doğru yürüdü. Küvete yaklaştığında büyüsünü kullanarak suyu ısıttı ve rahatlatıcı kokular, bitki özleri küveti doldurmaya başladı. Odanın her yanını huzur dolu, rahatlatıcı bir aroma kapladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan ve Büyünün Dansı TR
Fantasy"Kan ve Büyünün Dansı" Bu kitap, iki farklı dünyanın efsanevi hikayesini anlatıyor. Waraha ve Austin klanlarının birbirine düşman ruhlarını bir araya getiren, yasaklanmış bir aşkın öyküsü. Engfa Waraha, büyünün karanlık gücünü kontrol eden bir cadı...