Engfa, Charlotte'a sıkıca sarılmış halde derin bir uykudaydı ama zihninin derinliklerinde bir şeyler onu uyandırıyordu. Bu bir çağrıydı; tanıdık bir sesin yankısı... Myx ona sesleniyordu. Engfa huzursuz bir şekilde inledi ve uykulu bir şekilde, "Myx, ne oldu?" diye mırıldandı.
Myx'in sesi Engfa'nın zihninde yankılandı, sanki büyük bir rahatlama yaşıyordu. "Morgana aşkına Engfa! Neredesiniz? Odanıza erişim yok ve hiçbir şekilde ses de alamıyoruz. Kahvaltı saati çoktan geçti ve sizi merak ettik," dedi.
Engfa, Charlotte ile geçirdikleri tutkulu saatleri hatırlayınca hafifçe gülümsedi ve uykulu bir sesle, "Sorun yok Myx, biz iyiyiz. Bu sabah... biraz daha uyumak istedik sadece," diye cevap verdi.
Myx Engfa'nın sesindeki anlamı hemen anladı ve muzip bir tonla, "Oh, özür dilerim Engfa," dedi ve ardından ciddileşti. "Ama yine de haber verebilirdin. Bağlantıyı bile kapatmışsın. Gerçekten endişelendik."
Engfa, gözleri hala kapalı bir şekilde fısıldadı, "Her şey yolunda, Myx. Bize güzel bir kahvaltı hazırla, Charlotte'a da taze kan temin et. Birazdan oradayız."
Myx yine muzip bir şekilde, "Görünüşe göre çok yorulmuşsunuz... Tamam, hallediyorum. Keyfinize bakın," diye karşılık verdi.
Engfa, "Teşekkür ederim, Myx. Sen bir tanesin," dedi ve bağlantıyı kopardı. Ardından kafasını tekrar Charlotte'un saçlarına gömdü, onun huzur dolu kokusunu içine çekerek derin bir nefes aldı ve yeniden hafifçe uykuya daldı.
Charlotte hafifçe kıpırdandı ve gözlerini aralayarak, uykulu bir şekilde, "Sorun ne, aşkım?" diye sordu. Engfa, onun yanağına tatlı bir öpücük kondurarak fısıldadı, "Myx bizi merak etmiş... Odayı tamamen kapattığım için."
Charlotte yatakta yavaşça gerindi, ardından Engfa'ya kollarını doladı ve onu boynundan nazikçe öptü. "Evet..." diye fısıldadı, sesi hala uykulu ama içinde bir mutluluk vardı, "Harika saatlerde kaybolduk, sevgilim."
Engfa, Charlotte'un boynuna dokunan dudaklarının sıcaklığıyla hafifçe irkildi ve gülümsedi. "Evet, öyle oldu," dedi usulca, Charlotte'un gözlerine bakarak. İkisi de, o anın sıcaklığında, birbirlerine sarılarak geçirdikleri saatlerin tatlı yorgunluğunun tadını çıkarıyordu.
Charlotte ve Engfa birbirlerinde kaybolmuşken, birden Engfa'nın karnından gelen gurultu sessizliği bozdu. Engfa, hafifçe kızarıp başını eğdi. "Bu aralar çok enerji harcıyorum... Özür dilerim," diye mırıldandı.
Charlotte bu duruma güldü, gözleri sıcaklıkla parladı ve Engfa'nın yanağına bir öpücük kondurdu. Ardından yataktan kalkarak Engfa'nın elini tuttu, onu da ayağa kaldırdı. "Hadi, gidip seni doyuralım," dedi şefkatle.
Engfa, Charlotte'un elini sıkıca kavrayarak gülümsedi. "Sanırım biraz enerjiye ihtiyacım var," diyerek şakacı bir şekilde Charlotte'a baktı.
İkisi el ele banyonun yolunu tuttular. Büyük taş küvet suyla dolarken, banyonun buharı odayı sarıyordu. Charlotte, suyun içine birkaç damla lavanta yağı damlatarak kokuyu odaya yaydı. Engfa ve Charlotte birbirlerine gülümseyerek suya girdiler. Sıcak su, bedenlerindeki yorgunluğu ve gerginliği alıp götürürken, Engfa'nın elleri Charlotte'un sırtında geziniyor, onun nazik dokunuşları Charlotte'un rahatlamasını sağlıyordu. Charlotte, Engfa'ya dönerek bir avuç suyu onun üzerine sıçrattı ve gülümsedi, Engfa da bu oyunbaz harekete aynı şekilde karşılık verdi. Bu an, aralarındaki bağı daha da güçlendiren bir neşe ile doluydu.
Banyodan çıktıktan sonra ikisi de kendilerini havlulara sardılar ve hazırlandılar. Charlotte, Engfa'nın saçlarını nazikçe tararken, onun gözlerinin derinliklerinde huzur ve mutluluğun yansımasını gördü. Engfa ise Charlotte'un saçlarını hafifçe düzeltti, ona hayranlıkla bakarak "Sadece bu anın içinde olabilmek bile bana her şeyden daha değerli geliyor," diye fısıldadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan ve Büyünün Dansı TR
Fantasy"Kan ve Büyünün Dansı" Bu kitap, iki farklı dünyanın efsanevi hikayesini anlatıyor. Waraha ve Austin klanlarının birbirine düşman ruhlarını bir araya getiren, yasaklanmış bir aşkın öyküsü. Engfa Waraha, büyünün karanlık gücünü kontrol eden bir cadı...