Charlotte, koruda yürürken zihni hala Aelia, Engfa ve içindeki çelişkilerle meşguldü. Bir çıkmazda gibi hissediyordu, adımları onu düşüncelerine daha da derinlemesine sürüklüyordu. Aniden bir ses duydu ve irkildi. "İyi geceler, Prenses Charlotte."
Hızla arkasını döndüğünde, gecenin başında ona ilgi gösteren vampir Prens Lucien'i ve yanında başka bir vampir gördü. Lucien'in gözleri karanlıkta parlıyordu, bakışlarında arzu ve karanlık bir istek vardı. Charlotte'un içgüdüleri tehlikeyi sezip bir adım geri çekilmesine neden oldu.
"İyi akşamlar, Prens Lucien. Henüz ayrılmadınız mı?" dedi Charlotte, soğuk bir tonda.
Lucien, Charlotte'un bu soğukluğunu önemsemeden, gözlerini ondan ayırmadan konuştu. "Hayır, sizi bekliyordum." Sesi arzudan kör olmuş gibiydi. Charlotte içten içe tedirginlik hissetse de, bedeni dikleşti. Sakinliğini koruyarak salona dönmek üzere bir adım attı.
"Sanırım gitmem gerek, Prens Lucien. Size iyi akşamlar dilerim," dedi, fakat Lucien onun önüne geçerek adımlarını kesti.
"Nereye bu acele, Charlotte? Biraz daha birbirimizi tanıyalım," dedi, sesi tahrik edici bir tona bürünmüştü. "O cadı seni bir an bile yalnız bırakmadı. Bütün gece bu anı bekledim." Gözlerinde tehlikeli bir ışık vardı.
Charlotte'un içi bir anda hiddetle doldu. "Ağzından çıkan kelimelere dikkat et, Lucien," dedi sertçe. "O, kadim diyarın kraliçesi. Üstelik benim ruh eşim!"
Bu sırada Lucien'in yanındaki vampir arkadaşı Alaric, durumun tehlikeli bir hal aldığını fark ederek Lucien'in kulağına eğildi. "Lucien, aptalca bir şey yapma, sakın. Hadi gidelim," dedi ve onu kolundan tutup götürmeye çalıştı. Ancak Lucien gitmeye direndi, öfkeyle hırladı, "Bırak!"
Bir anda Lucien'in vampir gücü serbest kaldı, etrafına yayılan yoğun bir enerjiyle Alaric'in kolunu ondan çekmesine neden oldu. Alaric bir adım geri çekildi, fakat Lucien durmadan Charlotte'a doğru ilerlemeye devam etti. Gözleri arzusundan parlıyordu.
"Bu kadar cazibeli bir dişi vampir nasıl olur da bir cadıya mühürlenir, ha?" dedi sinirle. "Senin yerin bir vampirin yanı, Charlotte, bir cadının değil!" Öfkesi kontrolsüz bir şekilde patladı.
Charlotte, Lucien'in tehlikeli yaklaşımı karşısında refleks olarak geri adım attı. Sakin ama kararlı bir sesle konuştu, "Lucien, daha çok gençsin. Aptalca bir hata yapma. Engfa sana bunu ödetir," diye uyardı.
Fakat Lucien, arzusuna yenik düşmüş bir şekilde Charlotte'a doğru hızla adım attı ve onu zorla kollarına sardı. "Sana aradığın şeyi vereceğim, prenses.Seninle işim bittiğin de adımı haykıracaksın." diye fısıldadı, gözleri delirmiş bir haldeydi.
Bu sözler Charlotte'u dehşete düşürdü. Gözlerini kapatarak tüm gücüyle telepatik bir şekilde Engfa'ya seslendi: "Engfa! Kurtar beni!"
Lucien, Charlotte'un belinden sıkarak onu kendine çekerken, bir anda vücudunda yoğun bir enerji hissetti. Gözleri acıyla açıldı, nefesi boğazında kaldı. "Lilith aşkına!" diye fısıldadı, ama bir şey söylemesine fırsat kalmadan yavaş yavaş ayaklarının yerden kesildiğini fark etti. Sanki görünmez bir el onu havaya doğru kaldırıyordu. Gözleri panikle etrafa baktığında, salonun kapısında ellerini ona doğru uzatmış, etrafında bir büyü kozası ve gözleri mor renkte parlayan Engfa'yı gördü.
Engfa, Lucien'e kararlı adımlarla yaklaşıyordu. Her adımda yer adeta titriyordu. Gücünü serbest bırakmıştı ve hiçbir şey onu durduramazdı. Lucien, bu yoğun güç karşısında acıyla kıvranırken, Engfa kararlı bir şekilde yürümeye devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan ve Büyünün Dansı TR
Fantasy"Kan ve Büyünün Dansı" Bu kitap, iki farklı dünyanın efsanevi hikayesini anlatıyor. Waraha ve Austin klanlarının birbirine düşman ruhlarını bir araya getiren, yasaklanmış bir aşkın öyküsü. Engfa Waraha, büyünün karanlık gücünü kontrol eden bir cadı...