Engfa, parlayan gözleri ve ellerindeki büyü gücüyle etrafı tararken, enerjisi onu güçlü bir şekilde üst kata doğru çekti. Hızla yukarı çıktı ve geniş bir pencerenin önüne yerleştirilmiş sandalyeyi ve büyük yatağı gördü. Bu odada Elysandra'nın enerjisi yoğundu. O, kesinlikle buradaydı. Engfa, sakinliğini korudu; Elysandra tehlikeli bir rakipti, ama onunla yüzleşmeye hazırdı.
Engfa'nın enerjisi onu cama doğru yönlendirdi ve gözlerini dışarıya dikti. Dışarıda diyarın geniş toprakları uzanıyordu, ama Engfa'nın dikkati hala odadaydı. Bakışları dışarıdayken sakin ama kararlı bir sesle konuşmaya başladı.
"Sence de artık bu işi bitirmenin zamanının gelmedi mi, Elysandra?" dedi, sesi derin bir yankı gibi odaya doldu. "Uzun zamandır peşimdesin. İşte, sana geldim."
Engfa'nın bakışları hala camdayken, arkasındaki sandalyede hafif bir hareket hissetti. Orada birinin olduğunu zaten çözmüştü; Elysandra, odada cazibesi ve sinsiliğiyle saklanıyordu. Tam o anda, Elysandra, tüm cazibesiyle ortaya çıktı. Sandalyede arkasına yaslanarak, hafif bir kahkaha attı.
"Kraliçe Charlotte mektuplarımı beğendi mi?" diye tısladı Elysandra, sesinde alaycı bir ton vardı. Engfa, bakışlarını dışarıdan almadan, içinde yükselen sinirle aniden gülümsedi.
"Bayıldı," dedi alaycı bir ses tonuyla. "Hatta bir kutlama bile yaptık." Engfa'nın bu sözleri, Elysandra'nın dalga geçmesine karşılık bir meydan okuma gibiydi. İkisinin arasında gerilim yükseliyordu, ama Engfa, bu alaycılığın üzerine oyunla karşılık vererek kontrolü elinde tutuyordu. Bu, sadece bir zeka oyunu değildi; Engfa, Elysandra'yı ne kadar güçlü olduğunu hatırlatmadan önce onu psikolojik olarak alt etmeye kararlıydı.
Elysandra, gözlerinde arzuyla Engfa'ya baktı, sesini yumuşatarak ve baştan çıkarıcı bir tınıyla konuştu. "Charlotte sana güvenmiyor, Engfa. Görmüyor musun?" dedi, sesi iğneleyici ve arzuluydu. "Ufacık bir büyü bile sizi darmadağın etti. O kadın sana göre değil... kabul et artık. Mührü kır ve birlikte olalım. Hiçbir şey için geç değil," diye ekledi, her kelimesi cazibeyle doluydu.
Engfa, bu sözler üzerine derin bir nefes aldı. Gözlerinde hafif bir öfke parladı, ama bunu göstermedi. Yavaşça arkasını döndü, Elysandra'ya doğru bir adım attı. Elysandra, onun bu hareketini izlerken bakışlarını ondan ayıramıyordu. Engfa, sessizce sandalyeye doğru eğildi, ellerini Elysandra'nın oturduğu sandalyenin arkalığına koydu. Aralarında kalan mesafe neredeyse yok gibiydi. Engfa, Elysandra'nın tek zayıflığının kendisi olduğunu biliyordu. Onun dikkatini dağıtmak, zaafını kullanmak için bu duruma katlanacaktı. İçinde tiksinti ve öfke vardı, ama bunu göstermek yoktu.
Yüzünü Elysandra'ya yaklaştırdı, nefesi Elysandra'nın tenine değdi. Elysandra'nın dikkatini tamamen kendisine çekmişti. Engfa'nın içinde yükselen öfke ve tiksinti, bu oyunu oynarken onu daha da güçlendirdi. Sesini alçaltarak, "Sen..." dedi, gözleri Elysandra'nın gözlerine dikildi. "Bizim yeni mühürlendiğimizi ve henüz bağlılık yemini etmediğimizi biliyorsun, değil mi? En ufak bir büyü bile Charlotte'u kontrolden çıkarırdı zaten. Ama sen en güçlüsünü kullandın..." Sözleri keskin, ama alaycı bir tını taşıyordu. "Söyle bana, Elysandra... bunu yaparken aklından ne geçiyordu?"
Elysandra, Engfa'nın yüz hatlarını ve ona yakın duran bedenini süzerken, gözleri arzu ile doldu. Dudaklarını hafifçe ısırdı, gözlerinde tehlikeli bir tutku parladı. Engfa'nın varlığı onu adeta çılgına çeviriyordu, kalbi hızla atıyor, içindeki istek büyüyordu. Engfa'nın her kelimesi, onu daha da kışkırtıyordu.
"Sadece seni almak," diye fısıldadı Elysandra, gözlerini Engfa'nın üzerinde gezdirirken. "Tek düşündüğüm sendin, Engfa. Ne başka bir şey düşünebilirim ki? Seni istemekten başka ne geçebilir aklımdan?" dedi, sesi kısık ve baştan çıkarıcıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan ve Büyünün Dansı TR
Fantasy"Kan ve Büyünün Dansı" Bu kitap, iki farklı dünyanın efsanevi hikayesini anlatıyor. Waraha ve Austin klanlarının birbirine düşman ruhlarını bir araya getiren, yasaklanmış bir aşkın öyküsü. Engfa Waraha, büyünün karanlık gücünü kontrol eden bir cadı...