Konsey büyük bir şaşkınlık ve gerginlik içinde dağılmış, herkes gördükleri ve duydukları karşısında sarsılmıştı. Elysandra güvenli bir odaya kapatılmış, günün karmaşası yerini güneşin batışıyla gelen ağır bir sessizliğe bırakmıştı. Olanları duyan Moriah ve Seraphine, hızla Waraha Şatosu'na gelmişti. Şatonun büyük salonunda, Engfa, Charlotte, Elowen, Myx ve büyükanne Rowena, yan yana durmuşlardı. Suçlu çocuklar gibi başlarını eğmişlerdi, bir açıklama yapmak için ne söylemeleri gerektiğini bilemez haldeydiler.
Luther gergin adımlarla onların önünde gidip geliyordu. Herkesin gözleri, açıklama bekleyen, kafasında sorular dolu bir babanın öfkesini yansıtıyordu. Moriah ve Seraphine de sessizce, ciddi bakışlarla bu beşliyi izliyordu. Onlar da olan biteni öğrenmek istiyorlardı.
Luther sonunda durdu, derin bir nefes aldı ve ağır bir sesle konuşmaya başladı. "Biriniz bana hemen, bunun nasıl olduğuna dair düzgün bir açıklama yapacak mı?" dedi, sesi otoriter ama biraz da hayal kırıklığı doluydu. "Konseyde gördüklerim... Güneş ışığı, Morgana'nın lütfu... Bu nasıl mümkün olabilir?"
Moriah da kollarını göğsünde kavuşturmuş, sessizce ama dikkatle Engfa ve Charlotte'a bakıyordu. Seraphine, kızına bir şey olacak diye endişelenmişti, ama yüzünde bu endişeyi gizlemeye çalışıyordu.
Engfa, derin bir nefes aldı, başını yavaşça kaldırdı. "Baba, Moriah, Seraphine... Anlatılması zor bir durum, ama size her şeyi açıklamak zorundayım." Luther, sabırsız bir bakış attı ve Engfa'nın konuşmasını bekledi. Engfa, Charlotte'a kısa bir bakış attı ve elini sıktı. Sonra yeniden babasına ve diğerlerine döndü.
"Biliyorsunuz, Charlotte ve ben, Kanlı Ay gecesinde fiziksel olarak birleştik. O geceden beri, Morgana'nın lütfu bizde," dedi Engfa. "Bu sadece mühür değil. Diyarı korumak için verilen bir güç. Charlotte'un güneş ışığından korunması da bu bağın bir sonucu."
Moriah kaşlarını çatarak, "Morgana'nın lütfu bu kadar güçlü mü?" diye sordu, şaşkınlığı gizlenemezdi.
"Öyle görünüyor," diye yanıtladı Engfa, biraz daha kararlı bir sesle. "Ama bunun sıradan bir güç olmadığını ve her an tetikte olmamız gerektiğini de biliyorum."
Seraphine, Charlotte'a endişeyle baktı. "Bu tehlikeli bir güç mü, Charlotte? Sen nasılsın, kızım?" diye sordu, sesinde anne şefkati vardı.
Charlotte derin bir nefes aldı ve annesine baktı. "İyiyim, anne. Ama olanlar... Düşündüğümden daha karmaşık."
O sırada büyükanne Rowena başını kaldırdı ve Engfa'ya doğru bakarak, "Morgana'nın lütfu tehlikeli bir şeydir, ama doğru kullanılırsa, diyarın yararına olur. Şimdi mesele, bu gücün nasıl yönlendirileceği," dedi.
Luther, kaşlarını çatarak başını salladı ve tekrar Luther'in sesi yükseldi, gözlerinde hem öfke hem hayal kırıklığı vardı. "Ve siz sevgili ailem, benden bunu neden gizlediniz?" dedi, sesi salonun her köşesinde yankılandı. Engfa, Charlotte, Myx, Elowen ve Rowena birbirlerine bakıp, suçlu çocuklar gibi başlarını eğdiler. Kimse konuşmaya cesaret edemiyordu.
Bu fikir Engfa'nın fikriydi, ama kimse onu suçlamak istemiyordu. Luther, bu sahneyi bir süre izledi, sessizce onların ne diyeceğini bekledi. Annesi Rowena'ya baktığında, içinde bir gülme isteği yükseldi. Hepsi, haylaz çocuklar gibiydiler. Luther kendini tutmaya çalışarak konuştu.
"Morgana aşkına, anne? Diğerlerini anlıyorum ama senin gibi kadim bir cadının karşımda böyle suçlu durması... Bu hem üzücü hem de gülünç," dedi, sesinde hafif bir mizah tonuyla.
Bu sözler üzerine grupta bir kıkırdama başladı. Herkesin yüzünde bir rahatlama oldu ve hafif bir gülümseme belirdi. Myx, Engfa'ya göz ucuyla bakarken gülümsedi. Büyükanne Rowena ise hafifçe başını eğdi, ama gözlerinde küçük bir parıltı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan ve Büyünün Dansı TR
Fantasy"Kan ve Büyünün Dansı" Bu kitap, iki farklı dünyanın efsanevi hikayesini anlatıyor. Waraha ve Austin klanlarının birbirine düşman ruhlarını bir araya getiren, yasaklanmış bir aşkın öyküsü. Engfa Waraha, büyünün karanlık gücünü kontrol eden bir cadı...