Köle 1x1 (Güncellendi)

41.5K 1.4K 275
                                    

Atların dışkılarıyla dolu bir ahırda pisliklerin arasında sekiz yaşında bir erkek çocuğu uzanıyordu. Bu bir köleydi.

O daha 8 yaşındaydı ama, bu dünyanın acımasızlığını iliklerine kadar yaşamıştı. Dünyadaki o kadar zengin ve soylu varken köle olmanın acısını yaşıyordu. Babası ve annesi çocuklarının çok küçük olduğunu, bu hayatı yaşamayı hakketmediğini söyledikleri için ölmüştü diye biliyordu.

Bu dünyada, sayısız güçlü ve zengin kişiler var. Ama bu çocuğun gözlerinde değerleri için bir kaç kuruş bile fazlaydı. Hayat ne zaman bu kadar acımasız oldu ? Merhametini ne zaman bıraktı?

"Bu Dünya artık bir çöp parçası."

Bunu söyleyen kişi, yerde yatan basit bir köle olan Indria'ydi.

Indria'nın simsiyah saçları, kar beyazı teni vardı ve okyanus mavisine benzer gözleri vardı.

Eğer bir köle olmasaydı başkalarının gözünde kesinlikle soylu sanılacak bir güzelliğe sahipti.

Ama ne yazık ki bu dünya görünüş ile değil güç ile kontrol ediliyordu.

Indria ahırda uzanmış durumdayken kapı açıldı. Aslan derisi ile kaplanmış uzun kırbacı elinde tutan bir adam geldi.

"Velet, müşteri geldi kalk hemen!"

Ahıra giren kişi bir köle tüccarıydı ve köle satıyordu. Indria'da satılana kadar onun kölesiydi. Köleler 8 yaşına geldiğinde satılmaya başlanıyordu.

"Sana kalk diyorsam, kalk !"

Köle tüccarı sinirlendi ve aslan derisi ile yapılmış duvarları bile parçalayacak güçte olan kırbacı Indria'ya vurdu.

Indria hayatı boyunca bu tür dayaklar yediği için vücudu bu yaşındayken daha kaslanmıştı. Ve bu tür acılara dayanabiliyordu, ama o hala bir çocuktu doğal olarak vücudu acıyordu.

"Ahhh"

Indria acı içinde bağırdı. Sırtından darbe almıştı ve bu canını çok yakmıştı. Ama köle tüccarının gözlerinde en ufak bir merhamet ışığı yoktu.

"Kalk hemen!"

Indria acı içinde inlerken yavaş yavaş kalkmaya başladı. Kalktığı zaman köle tüccarı ona ucuna zincir geçirilmiş bir tasma taktı ve onu götürmeye başladı.

Indria ayaklarına dolanan uzun zincir yüzünden sürekli tökezliyordu ama herhangi bir şey diyebilecek cesareti yoktu. Çünkü karşı çıkarsa daha fazla dayak yiyeceğini biliyordu.

Yaklaşık 3 dakikalık bir yürüyüşten sonra bir odaya girdiler. Odanın içinde elleri altın bileziklerle yüzüklerle kaplı, dişleri altın olan şişman bir adam vardı. Adamın altın dişleri iğrenç bir görüntü oluşturuyordu. Köle tüccarına bakan adam konuştu.

"Charley, adı ne bu piçin?"

"Sör Breyn, bu çocuğun adı Indria ve her türlü işi yapabilir. Yemek yapmak, eşya taşımak, bahçıvanlık ve birçok iş... Göründüğünden çok daha güçlüdür"

Şişko adam sakalını kaşıdı ve sordu:

"Kaç altın?"

(1 Altın değeri 100 gümüşe eşit tir)

"İki altın efendim."

"Ucuz, alıyorum."

Breyn'in sözlerini duyan köle tüccarı sevindi. Çünkü aylık geliri nadiren10 altının üzerine çıkıyordu ve şimdi tek seferde iki altın kazanmıştı. Nasıl sevinmiş olmazdı ki?

"Sör Breyn, onun sizin köleniz olması için köle damgalamasını yapacağız. Biraz bekleyeceksiniz."

Köle damgası sahibini temsil eden bir şeydir. Kişinin sırtına yapılır ve vücut ısısı yükseldiğinde veya arzulu olduğunda gözükür.Indria'nın şu anki köle damgası köle tüccarlarını temsil eden köstebekti ve köstebeğin altında o anki sahibinin adı yazıyordu. Yani şu anki sahibi Charley V. idi. Ama bu birazdan değişecekti.

Yeni bir damga getirildi. Bu damga bir Siyah Ejderhaydı. Siyah Ejderha olmasının sebebi Breyn'in ülkede birçok Mafya ailesini yöneten birisi ve ülkede ki ekonomik olarak en güçlü üç kişiden biri olmasıydı. Emrinde beş binden fazla adamı vardı ve çoğu adamı köken aleminin sonuncu seviyesindeydi. En elitleri ise ruh seviyenin başlangıcındaydı.

Alemler: Başlangıç, Köken, Ruh, Yeryüzü ve Gökyüzü idi.

Her alemin birden ona kadar seviyesi vardı ve 10. seviyesinde olan birisi diğer alemin ilk seviyesinin yarısına ayak basmış sayılırdı. Ama ne olursa olsun yarım yarımdır. Başlangıç aleminin onuncu seviyesindeki biri köken aleminin birinci seviyesi ile kıyaslanamaz. Çünkü alemler arasında fark devasaydı.

Bu sırada damganın silinmesi için gerekli şeyler getirilmişti. Her ne kadar damgalanmak çok acı verici bir şey olsa da damganın silinmesi çok daha acı vericiydi. Indria'nın damgasını silmek için 100 derece ısıtılmış kaynar su gerekiyordu ve bu damgası silinen kişiye çok acı veriyordu. Ama diğerleri önemsemiyordu. Indria'nın bağırmaması için ağzını kapattıktan sonra yatırıp zincirlediler. Sonra da damgayı silmek için gerekli olan kaynar suyu getirdiler.

Ve suyu döktüler.

"Ğaaaa"

Indria ağzı kapatıldığı için düzgünce bağıramıyordu ama gözlerinden yaşlar geliyordu. Ama Charley ve adamları için önemsizdi. Breyn ise boş boş bakıyordu. Sırtını 20 saniye yıkadıktan sonra damga silindi ve Breyn'in damgasını getirdiler. Silme işleminin yanında damgalanmak fazla acı vermiyordu.

Onun için ağzındaki bandı çıkardılar, ama hala zincirliydi. Damgayı sırtına bastırmaya başladılar. Damga sırta bastırılıyordu yani vücuda büyük bir ağırlık çöküyordu ama kaynar suya göre çok daha iyiydi. Kısa bir süre Indria'nın sırtında altında Breyn .S yazan bir Siyah Ejderha vardı.

Charley'in adamları artık Breyn'e ait olan Indria'nın bağlarını çözüp kaldırdıktan sonra ellerini ve boynunu tekrar kelepçelediler.

Kelepçeye bir zincir taktıktan sonra zincirleri Breyn'in eline verdiler. Breyn zincirleri eline aldıktan sonra aniden çok güçlü bir şekilde çekti. Buna karşı koyamayan Indria yere düştü. Ayağı acımıştı ama diğerlerinin umurunda değildi. Sonra Breyn zinciri tekrar çekti ve Indria'yı yanına getirdi. Gözlerinin içine baktı.

Ama bu bakış bir insana yönelen bir bakış değildi. Breyn ona bir eşya gibi bakıyordu. Ne acıyordu ne de kızıyordu. Tamamen duygusuzdu. O soğuk gözler için hiç bir şey anlamlı değildi.

.................

Sıcak köle pazarından çıktıktan sonra dışarısı cehennem alevlerini bile donduracak derecede bir soğuk be insanı büyüleyen bir kar manzarası vardı.

Karların içinde bir süre yürüdükten sonra bir at arabasının önüne geldiler. Arabanın önünde siyahlar içinde üç tane adam vardı. Breyn geldiğinde eğilerek kapıyı açtılar. Arabaya binmeden önce Breyn Indria'nın zincirlerini korumalardan birine verdi. Zinciri alan koruma arabanın arkasına bağladı. Breyn'in mafyasına göre köleler at arabasına binemez, arka tarafa zincirlenip koşmak zorunda kalırlardı. Kölelerin gözlerinde en ufak bir değeri yoktu ve koşarak vücutlarını geliştirmelerini istiyorlardı. Böylece daha yararlı olabilirlerdi. Zinciri bağladıktan sonra koruma arabayı sürmek için ön tarafta bekleyen arkadaşının yanına oturdu.

Sürücünün komutuyla atlar kişneyip hızlıca hareket etmeye başladı. Indria'da mecbur arabanın peşinden koşmaya başladı. Normal halkta onun yaşında ki çocuklar gülerek oyun oynuyorlardı muhtemelen. Öte yandan Indria dünyanın acımasızlığını iliklerine kadar tatmıştı. Gözlerinde insanlara duyduğu derin bir korku vardı. İnsanlar, var olan her şeye zarar veren çöp parçalarından başka bir şey değildi. Pislikten korkuyordu Indria. Ve insanlarda bu pisliklerin kralıydılar. Yok edilmeleri, temizlenmeleri gerekiyordu. 

IndriaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin