Harry kendi evlerinin karanlığa gömülmüş haline bakıp sıkıntıyla iç geçirdi, onu orada öyle bırakmak istemiyordu ama Ginny'nin biraz yalnız kalmaya ihtiyacı olduğunu da çok iyi biliyordu. Yenilmiş gibi omuzlarını düşürüp kapıyı nazikçe çaldı. İçeriden çocukların bağırtıları yükselirken kapı büyük bir hızla açıldığında annesinin gülen yüzüyle karşılaştı genç adam. Lily oğlunun gerisine beklediği diğer kişinin olacağı noktalara bakıp bakışlarıyla sorusunu sordu.
"Biraz başı ağrıyor, belki tatlıya yetişecek."
Lily oğlunun geçmesi için yol vermeden önce hafiften solan gülümsemesiyle başını sallamıştı.
"Bu havaların düzensizliği hep hasta ediyor." Kızıl kadın oğlu mahcup olmasın diye yalanını devam ettirirken Harry minnetle ona baktı.
"Lütfen kişisel algılamayın anne, Ginny bazen böyle oluyor."
Harry, karısının böyle anlarına alışmıştı. Bazı zamanlar yatakta bile duvarlarını örüp kendi tarafında sessizce dururdu. Hiçbir zaman o hallere girdiğinde baskı yapmazdı Harry, eğer üstüne düşerse Ginny ya hırçınlaşıyor ya da onun yanında güçlüyü oynama rolüne kaptırıyordu kendini. Adam bunu yapmasını asla istemiyordu, işe gittiği zamanlar yeterince yalnız kaldığı için akşamları kızın yanında bulunmaya çalışıyor ama herhangi bir imada bulunmuyordu bunalımı yüzünden. Ailesinin geri kalanı da buna alışmıştı, Ginny bir gün önce sözleştiği yere bahanelerle gitmediğinde veya aile yemeklerinde aniden sessizliğe gömüldüğünde onun bu haline saygı göstermeyi kabullenmişlerdi. Bir tek çocukları etrafındayken Ginny gerçek anlamda mutlu ve güleryüzlü oluyordu.
Lily oğlunun omzuna elini atıp yüzünden düşürmediği gülümsemesiyle yanağına öpücük kondurdu.
"Eğer onun yanında olmak istersen biz çocukları idare ederiz."
"Beni yanında isteseydi kalacaktım ama kendini suçlu hissetmemek için zorla yolladı."
"O zaman gelinime biraz kafa dinleme imkanı verin, beş yaramaz çocuk onu çok yoruyorsunuz."
Salona ulaştıklarında masadaki çeşit çeşit yemekler Harry'nin açlığını hatırlatırken çocuklar babalarının kucağına atlamak için birbirleriyle yarışıyordu.
"Beş dakikaya yemek hazır, baban muhteşem hindisini kızartabilirse.."
"Babam ne zamandır yemek yapıyor?"
"Bu öğlenden beri, umarım zehirlenmeyiz."
"Sanki bu mümkünmüş gibi." Harry üç abisinin gıdıklama işkencesine düşmüş kızını kucaklarken annesine düşüncesini söyledi.
"Gel Lily, bakalım içeride ne oluyor."
Kadın torununu kucaklayıp mutfağa giderken Harry'de geride kalan üç oğlunun oyununa katıldı, yemek hazırlanana kadar bütün enerjilerini atacak şekilde yaramazlık yapmışlardı.
James Potter elinde koca bir kızartılmış hindi ile salona girdiğinde hepsi masaya oturmuştu. Adam herkesin tabağına fazlaca hindi parçası koyduğuna emin olduktan sonra rahatlayarak sandalyesine kuruldu.
"Bu hindileri bitireceksiniz, tam iki saat on beş dakikadır bununla uğraşıyorum."
"Neden?" Harry içecekleri dolduran annesiyle bakışıp muzurca konuştuğunda gıcık bir bakışın hedefi oldu.
"Çünkü annenden daha iyi yapabileceğime inanıyordum."
"Göreceğiz Potter."
Lily sinsice gülüp yanındaki torunun etlerini kesmeye başlarken kocası büyük bir hevesle hindisinden koca parçayı ağzına attı. Harry bilerek ağırdan alıyordu hindiyi tatmak için, annesi gibi çocukların etlerini minik parçalara bölerken göz ucuyla babasını izliyordu. James Potter pişirdiği yemeğin tadından fazlaca memnun kalmış olacak ki suyundan içmeden önce sırıtmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Güç (Ginny Weasley) (Harry Potter)
FanfictionÖlüm emrinin verildiğini öğrenen Ginny ona uzatılan yardım elini geri çeviremedi. Savaşın gizli tarafında kalan kızıl güzelin tek amacı güçlenmiş bir şekilde sevdiklerine geri dönmekti.