Arabayı kullanırken az önce evine bıraktığı kadını düşünüyordu. Zümrüt yeşili gözleriyle yağmurun altında gökyüzünü izleyen kadının duruşu büyülemişti resmen kendini.
Toprak rengi elbisenin yağmur da ıslanarak koyulaşması ve üzerine yapışmasıyla belli olan vücut hatları o denli güçlü kazınmıştı ki hafızasına düşünmek istemese de gözlerinin önünden gitmiyordu görüntü.Arabasına binen kadının kendi mükemmelliğinin farkında olup olmadığını düşündü. Evine kadar gelmişken Arzum değil de bir başka kadın çıksaydı karşısına arabasına kesinlikle almaz, o kadar yol mesafesi yaparak evine bırakmayı teklif etmezdi.
Arzum'un yoldaki çaresizliği ve kendisini son bir umut olarak görüp el kaldırdığı an geldi zihnine. İçinde beliren garip bir dürtü harekete geçti 'Ya ben değil başkası olsaydı yardımına koşan.' Başını olumsuz anlamda sallayarak düşünceleri kovmaya çalıştı. Ne oluyordu kendisine böyle, bu kadın aitlik duygusunu harekete geçiyordu. Yağmur altında tanrıçaya dönüşen kadının seksilik kokması ister istemez üzerinde etki bırakmıştı bu duyguya başka anlamlar yüklemek istemedi. Yine de ufak bir kız çocuğu gibi utangaçlığı mimiklerindeki zamansız hareketlenmeler kendinde şefkat duygusu uyandırmıştı. Sergide gördüğü kadının içindeki çocuğu da görmüştü. Çok çabuk sinirleniyor aynı çabuklukta seviniyor olmalıydı. Belki kötü şeyler yaşadığı için sürekli iyimserlik içindeydi. Yol boyunca davranışlarında ki gerginlikler gözünden kaçmamıştı.
Evine davetini reddetmesinden sonra yüzünün aldığı şekil geldi gözlerinin önüne. Keyiflenmişti. Onu kızdırmak hoşuna gitmişti. Sergide bir erkek için yanından ayrıldığı an belirdi zihninde bir tür rövanşını almış gibi hissetti. Gerçi daveti reddetme sebebi nezaket icabı evine çağırmasıydı. Sergi de ki adama sarılışı bir dostluktan öteydi. Kibarlık adına evine kahveye çağıran kadının isteğini kabul etmek egosunu zedelerdi. İstemeliydi kendisini, kibarlık adına dil ucuyla söylenen bir cümleyle hareket etme dönemi lise çağlarında kalmıştı. Dudakları genişledi o zamanları düşününce, fırsata çevirmek için yapılan her tür ayak oyununu o zaman öğrenmemiş miydi?
"Ah kadınlar" diye fısıldadı. Hepsinin tek bir ortak noktası vardı bir erkeğin hayatının sahibi olmak.
Kalbinde, ruhunda, bedeninde... Ebedi olarak o erkeğin hayatına sızmak hüküm sürmek. Bunun için hiç bir fırsatı kaçırmayan kadının en büyük silahı ise ilgiydi. Eğer bir erkeğe hattinden fazla ilgi gösteriyorsa kadın o erkeği fethetmek o erkek de hüküm sürmeye karar vermiş demekti."Gönül olarak bir kadına teslim olmak" diye fısıldadı.
Geçmişe gitti zihni bir tren garına kırmızılar içinde rayda gördüğü kadının silüeti belirdi zihninde ...
Başını olumsuz anlamda sallayarak "Aynı hataya ikinci kez sadece ahmaklar düşer"diye döküldü dudaklarından.
Düşüncelerini unutmak istercesine dikkatini cam dışındaki manzaraya odaklamıştı. Arzum'u aldığı dönemece geldiğinde yüzünde bir gülümseme oluştu. Arzum'un o hali tekrar canlandı gözlerinin önünde. Yağmurun görüş alanını kısıtlamasına rağmen fark etmişti Arzum'u. O an zihnine o kadar iyi kazınmıştı ki Arzum'un kendini tekrar aynı dönemeçte beklediğini bile hissetti. Toprak rengi elbisenin teninin beyazında kaybolduğunu düşündürdü bilinç altı. Üzerinki elbisenin son baharı hatırlatmasına inat zümrüt yeşili gözleri kendisine baharın coşkusunu hatırlatmıştı. Bu kadın Emir'in tezat kavramını sürekli hatırlamasına sebebiyet veriyordu. Kadının zıtlıklarla dikkatini çekmesine rağmen kadının seks kokması Emir'i daha büyük bir çıkmaza sokuyordu. Bu kadın için yapabileceği çılgınlıkları düşündü biran. Gülümsedi. Toprak rengiyle örtülü bedene sahip olabilmek için toprağı tamamen yok edişini hayal etti. Ardından başını olumsuz anlamda salladı. Bu zevki sonraya ertelemek ister gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Koleksiyoncusu
RomanceEmir Orçun isimli ünlü piyanistin hayatı gitmiş olduğu resim sergisinde ki Arzum Dila Tanrıyar isimli bir kadınla tanıştıktan sonra sıradışı bir hal alır. Hayatını uç nokta da yaşayan çapkın piyanistin hayatı yine hayatı uç noktalarda yaşayan ressa...