Yol boyunca Arzum'un kendisini nasıl karşılayacağını düşünüp durmuştu.
Sevgiyle boynuna atılmasa da yine aynı sevgi yaklaştıracaktı kendisine. Yine de Derya'yla görüntülerini seyretmiş olma ihtimalini düşündükçe bu ihtimale de sığınamıyordu. Arzum'un nezdinde Derya'yla çoktan yollarını ayırmaları gerekiyordu. Bir kadın kaç kez affedebilirdi ki. Gülümsedi. Ne zaman bir kadından af dilemişti ki. Arzum'suz yapamıyordu. Ne kadar çabalasa da yine bütün yolları ona çıkıyordu. Ve her yolun sonunda ondan kaçmaya çalışıyordu.Kendini sınıyordu. Arzum'u sınıyordu. Aşkı sağlam kılan mutluluklar değil acılar, ayrılıklardı. Yaşadıkları her ayrılık kavuşmaları için geri sayımdı. Kavuşurlarsa kazanırlardı. Kaybetmek zaten kabullenmekti.
Arzum'a bu kadar çok acı çektiriyor olmak elinde olan bir şey değildi aslında. Bazen insanın aşkıyla kalıtsallaşmış davranışları çatışıyordu. Bir şeyi elde etmek yetiyordu. Sonrası hep senindi nasıl olsa. Kaybetmeyen biri için bu hep böyleydi. Aslında Arzum'u da bir kez kazanmış olmak bu anlama geliyordu. Bütün bu düşüncelere sığınmak istiyordu.
Arzum'un evine yaklaştığında bu düşüncelerdeyken bahçesindeki hummalı çalışmayı gördüğünde hepsi uçup gitmişti. Biran olayı idrak edemedi. Yaseminlerin hepsi sökülmüş çimenlerden geriyeyse toprak yığınları kalmıştı. İstanbul'un göbeğinde olmasalar bir savaşın ortasında olduğunu düşünebilirdi. Evin hali de bunu destekliyordu. Bütün pencereler sökülmüş duvarlar yer yer kırılmıştı. Arzum'un öfkesinin şiddetini ilk kez somut bir şekilde görür gibiydi. Yanından ne kadar sessiz gitmiş olsa da içindeki öfke patlamalarıyla yine kendine zarar vermişti.
"Yıllar öncede her şeyi unutma eğilimine girdiğinde de yine böyle anlar mı yaşamıştı?" düşünmeden edemedi.
Bahçeden içeri girdiğinde çalışan işçilerden birine yaklaşarak "Arzum hanım nerede?" adam yüzünü Emir'e döndüğünde terden çamurlaşan toz yığınlarını elinin tersiyle silmişti "İçerde mimar hanım var sadece" diyerek tekrar işine devam etti.
Bahçeyi adımlarken içinde oluşan hayal kırıklığını da yok saymak istiyordu. Arzum'u özlemişti. Evde bulmayı hayal ederken şimdi sadece gölgesini takip ediyordu. Ve sanki burada olanlar kendi suçuydu. Acaba kalbi de bu kadar tadilatta mıydı? Gözlerinin önünde Arel'le olan hali canlandı. Evin kapısız girişinden geçtiğinde görüntüde kaybolmuştu. Çünkü içerinin dışarıdan farksız hali düşüncelerini çalıp gitmişti. Bir evde bu kadar moloz yığınının nasıl olabileceğine hayret etti. Az ilerde elinde bir klasörler etrafa talimatlar veren kadını görünce "Merhaba"
Kadın susarak Emir'e bakıp selamladı. Emir lafı fazla uzatmak istemeden "Arzum yok sanırım" kadın gülümseyerek "Evet Emir bey. Şehir dışına çıktı"
Emir merakla "Nereye?"
Kadın "İzmir" dedi duraksayarak klasörünü açtı "Sanırım. Yeni numarasını size vermedi. Çok dalgındı unutmuş olmalı" çıkardığı kartı Emir'e verdi.
Salondan gelen gürültüyle "Kusura bakmayın" diyerek salona yöneldi kadın. Emir elindeki karta baktı kısa bir an. Sonra enkaza dönmüş eve. Kendini Arzum'un kalbinde gibi hissetti. Kalbini darmadağın yapıp temizleme işini yine kendisine bırakmıştı.
Vote vermeyi unutmazsanız sevinirim
Bir de ufacık bir yorum *-*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Koleksiyoncusu
Roman d'amourEmir Orçun isimli ünlü piyanistin hayatı gitmiş olduğu resim sergisinde ki Arzum Dila Tanrıyar isimli bir kadınla tanıştıktan sonra sıradışı bir hal alır. Hayatını uç nokta da yaşayan çapkın piyanistin hayatı yine hayatı uç noktalarda yaşayan ressa...