Gecenin karanlığında eve adım adım yaklaşırken köşkün bütün ışıkları yanıyordu. Daha önce yasa bulanmış ev artık parlıyordu. Merakla kapıyı açtı. Yüzünü yemek kokuları yaladı. Kokuya doğru yöneldi. Yemek masasının itinali halini süzdü. Altın kaşıklar tabaklar çıkmıştı. Her zaman önemli bir olayın simgesi olan masadaki altın aksesuarların şimdi neden burada olduğuna anlam veremedi.
Aklında hala babasının mektubu vardı. Derya'yı merak etti. Mutlaka bir açıklaması olmalıydı bu duruma. Hizmetlinin saçma bir günü hatırlayıp hazırlamış olabileceğini düşündü bir an. Fakat Derya'nın sesiyle irkildi " Hoş geldin. Zamanlaman harika" elindeki salata tabağı –ve asıl tuhaf olan yüzüne yerleşmiş o mutlu gülümsemeyle- masaya yöneldi.
Emir bu duruma anlam verememişti. Birkaç saat öncesine kadar bitmiş kadın şimdi fazlasıyla mutluydu. Halbuki daha çok kahırlanacağını sanmıştı mektubu aldığında. "İyi misin?"
Derya ışıl ışıl bir gülümsemeyle "Elbette ama sen baya kötü görünüyorsun" eliyle Emir'e oturmasını işaret ederek "Soğutmayalım"
Hala anlam veremediği duruma karşı "Mektupla mı alakalı"
Altın çatalı servis edilmiş tavuk dilimine batırarak Emir'e baktı gözlerini kısmıştı. Düşünür gibi çatal dudaklarının arasında kaldı. Çatalı çektiğinde "Kişisel bir durum" bir annenin çocuğuna açıklayamayacağı bir durumu ifşa etmemeyi çalışır gibi puslu bir ses tonuyla demişti.
Bu kadar gizem fazla gelmiş olsa da Derya'nın kendine açıklamayacağını biliyordu. Tanımasa paraya sahip olduğu için bu kadar mutlu olduğunu düşünebilirdi. Ama babasıyla aralarında geliştirdiği duruş bu düşüncesine aykırıydı. Şuan sergilediği davrranışlar ise anlamsızlaşıyordu anı. Babasının ne yazdığını bilmiyordu ama her ne yazdıysa bu Derya'yı kendisine getirmişti.
Yemek yiyebilecek bir iştaha henüz sahip değildi. Derya'nın bu inanılmaz değişimiyle en azından morali biraz yerine gelmişti.
"Sen İstanbul'a ne zaman dönüyorsun?" derken ses tonunda belirgin bir çıkış vardı. Biraz sonra yükselecek bir tansiyona antrenman yapılacak izlenimi hissetmişti biran bu düşünceler içinde omuz silkerek " Belki birkaç gün sonra neden sordun sen de mi benimle İstanbul'a gelmek istiyorsun."
Derya bakışlarını Emir'in gözlerinin derinliklerine odaklayarak " Birkaç günden fazla kalmayı düşünseydin eğer bende anahtarı sana vererek Londra'da yeni bir hayat kurmak için zemin oluşturmaya karar vermiştim"
Duydukları soğuk duş etkisi yaratmıştı üzerinde. " Babamdan arta kalanları bu kadar çabuk gözden çıkarıyor olman tuhaf değil mi?"
Derya masanın üzerinde ki kadehi eline aldı " Babandan arta kalan bu ev şirket ve sensin Emir" kadehini masada duran Emir'in kadehine tokuşturdu " Tüm bunlar ben yokken sana aitler. Geri döndüğümde burada olacağına eminim"
Duydukları bir çocuğa verilen hediyeler gibiydi. Gösterilişli fakat tatmin etmeyen... Derya'nın aldığı karar ise kendi kararlarını askıda bırakıyordu.
Henüz ne yapacağını kendi bile bilmiyorken Derya'dan ayrılma düşüncesi canını sıkmıştı. Sebebini bilmiyordu ama Derya'yı görmek yaralarını sarıyordu ve iyi hissettiriyordu. İsimlendiremediği bir ilişkiye sahipti Derya ile aralarında yaşanılanlar silinmişti Derya'nın zihninde. Göz göze geldiklerinde tutku yoktu. Yok da sayamıyordu ama varlığını. "Beraber gidelim istanbul'a" diyebildi düşüncelerin etkisinde. Derya'nın Londra'ya gitme kararı hoşun gitmemişti. Babasından ayrılmak yeterince canını acıtmışken babasından arta kalan Derya'dan da ayrılmak istemiyordu.Derya gülümsedi. Gülümsemesinde belirgin bir acı vardı. " Babanı kaybetmeden önce senin için bu kadar önemli olduğunu bilmiyordun. Şuan Arzum da senin için öyle. Kaybetmeden önce iyi düşün"
"Çok geç bunun için" Arzum'la otel odasındayken sıcak elini hissetti. O anı yaşama duygusu tekrar yayılmıştı içine.
" Bu çok geç cümlesini bir de ben kendi gözlerimle görmeme izin verirsen bir süre daha senin yanında kalırım"
İlişki uzmanlığına soyunan Derya'nın gözlerine baktı gülümsedi istem dışı. Evlenme teklifi ettiği kadın kendisine bir yabancı gibi davranırken Derya'nın bunu kendi gözleriyle görmek istemenin altında yatan düşüncelere.- masaya dirseklerini dayadı başını avuçlarının içine aldı- Derya'nın İzmir'de Arzum ile kaldığı oda da ki konuşmalar doluyordu zihnine. Tüm bu yaşanılacak olanları söylemişti aslında kendisine. Karşısında ilişki uzmanlığına soyunan kadının gözünde Arzum 'u düşündü. Arzum'u kendisine anlatırken bile kıskançlık dürtülerine hâkim olamamıştı. 'Kaybetmekten kork bende olsam korkardım' diyen kadın kaybettiği kadınla kendisini yüzleştirmek istiyordu. Ne kaybettiğinin farkında olduğunu yüzüne vurmak istiyordu belki de... Kızamazdı Derya'ya haklıydı kaybettiklerinin arkasından gitmeyen biriydi. Gitse de artık bunun Arzum için bir önemi yoktu.
Omuzlarında hissettiği elle irkildi. Başını arkasına doğru yaslayarak Derya'nın gözlerine baktı. Bir cevap bekleyen gözlere ne diyeceğini düşünürken dudaklarından istem dışı " Önümüzdeki hafta yapacağı sergiden bahsediyor dergiler"
Derya gülümsedi " Ben ilgilenirim. Senin de üzerinden matem giysisini atman gerekiyordu zaten"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Koleksiyoncusu
RomanceEmir Orçun isimli ünlü piyanistin hayatı gitmiş olduğu resim sergisinde ki Arzum Dila Tanrıyar isimli bir kadınla tanıştıktan sonra sıradışı bir hal alır. Hayatını uç nokta da yaşayan çapkın piyanistin hayatı yine hayatı uç noktalarda yaşayan ressa...