Aynanın karşısında kendini süzüyordu. Omuzlarında çalışmanın verdiği yorgunluk olmasına rağmen üstesinden geldiği iş için gururluydu. Bu gece çalışmalarının, yorgunluğunun meyvelerini toplayacaktı.
Elinde olmadan yüzü buruştu. Aklına düşen adamdan kaçamıyordu bir türlü. Yıllar önceki yaşadıkları geliyordu. İlk karşılaşmaları, tanışmaları... Bitti, dedi fısıltıyla unutmalıydı artık onu. Düşünmesi gereken o değildi artık. Dilinin demesi aklından geçenlere mani olamıyordu. Emir'e karşı öfke duysa da otel odasında çaresizce uyuyakalışı geliyordu aklına. Hala aynı üzüntünün bir parçası mıydı merak ediyordu.
İyi düşünmek onu iyi yapar mıydı? Aklında son gördüğüyle kalmış olması onu hep o şekilde düşünmesine sebep oluyordu. Derya teselli etmiştir, diye homurdandı. Nede olsa can simidiydi. Cd de olan görüntüleri canlanıvermişti. O görüntüleri hatırlıyor olmaktan nefret ediyordu. Onları düşünmediği bir anı olacak mıydı merak ediyordu. Geride bıraktığı artık Emir'i düşünmediği zamanların gelmesini istiyordu.
Kapının çalınmasıyla başını kapıya çevirdi. İçeri babası girmişti. Siyah takım elbisenin içerisinde çok karizmatik görünüyordu. Kırlaşmış saçlarına rağmen oldukça gençti. Annesinin neden babasını seçtiğini şuan daha iyi anlıyordu. Güçlü ve keskin bakışların göz hapsine girmekten rahatsız olmamıştı. Düşünmek istemese de geçmişten hatırladığı bir kareye gitti zihni. Annesiyle babasının romantik bir şekilde dans edişini izlerken oturduğu masada hayranlığını gizleyememişti o an Kendisini izleyen babasına karşı gülümsedi.
Arzum'un üzerinde ki süper mini kemik beyazı elbiseye bakarken hakim olamamıştı kıskançlığına. Kendine hakim olmaya çalışarak; " Hazır görünüyorsun" diyebilmişti.
Arzum aynanın karşısından ayrılarak babasına doğru birkaç adım attı. Geçmişte yaşadığı her anıyı arkasında bıraktığı aynaya hapsetmiş gibiydi. Babasının kendi için özel olduğunu fısıldıyordu iç sesi. Babasının koluna girdi usulca " Artık çıkabiliriz"
Arabaya doğru ilerlerken babasının şoförünün babasından önce kendi kapısını açmasına gülümsedi. Babası karşısında büyümüş olmalıydı. Kayıp yılları olsa da beraber yaşayacakları daha uzun yıllar vardı. Annesi gibi ressam olması hakkında babasının ne düşündüğünü merak etti. Fark etti ki; aslında sormak istediği birçok soru vardı. Büyümüş olmanın verdiği unutkanlıkla hatırlayamadığı ve ailesiyle ilgili öğrenmek istediği çok şey vardı.
Başını pencereden akıp giden manzarayı daha rahat görebilmek için cama yasladı. Düşüncelerinin daldan dala konması odaklanamamasını sebep oluyordu. Sorgulamak istediği onca düşüncenin arasında kalmışlığa inat sadece susmak ve bu merak dürtüsünden kurtularak kayıtsız yaşantısına devam etmek istiyordu. Geçmişi geçmişte bırakıp geleceği de sadece kendi için yaşamak istiyordu. Tüm bu düşünceler kendisine iyi gelmişti. Kendi sergisinde tamamen kendi olmak isteyeceği tek şeydi.
Sergi salonuna girdiklerinde henüz kimse gelmemişti. Arzum babasına ilk kez sergisini gezdirirken baş başa olmak istemişti aslında. "Tablolarımı ilk senin yorumlamanı istedim" dedi babasının boş salona bakışını fark ettiğinde.
Babasının yüzünde oluşan tebessüme yakın bir kıpırdanma oldu "Mutluluk duyarım" babasının koluna girerek tablolara ilerlediler.
"Sana bir şey itiraf etmem gerekiyor sanırım kızım" koluna girmiş olan elin üzerine koydu eli. "Sergilerine yabancı değilim." Arzum'un meraklı bakışlarına gülümseyerek karşılık verdi. "Bir baba için kızına ulaşmak zor değil küçük hanım" diyerek tabloları incelemeye başladı.
Arzum babasının kendisini bu kadar yakından takip etmesini anlamasa da için için sevinmişti. Yıllar sonra gelen baba fiğürünün aslında eksikliğini duyduğu sevgi ve ilgiyi de getirmişti. Babasının baktığı tabloya kendi de baktı. "Gelişme var mı?"
Babası gözlerini tablodan ayırmamıştı.
" İzleri kalmış sende." - bakışlarını kızının gözlerine dikti - " Bencilleşmeyi öğrenmeye başlamış gibisin"
Arzum gözlerini kaçırdı babasından söylediklerinin ne demek olduğunu düşünmek istemiyordu. Gözlerinin çukurlarına karıncalar dolmuştu görüş alanı bulanıklaştı biran. Bencilleşmeyi öğrenmek ne demekti bu çok vahşi bir eleştiriydi.
Kızının koluna girdi. " Beni yanlış anlamanı istemem bitanem ama gerçekleri de gözardı edemem. O çoçuk senin hayatını aşırı etkiledi. Kızmak ile tebrik etme arasında gidip geliyorum çoğu zaman" - derken kızını kendine çekerek sarıldı. Belinin pürüzsüzlüğünde elini gezdirirken - " Şuan konuştuğun çocuk neydi adı Arel miydi o sana nasıl geliyor?"
Arzum babasını göğsünden başını kaldırarak " Hala beni izletiyor musun?" derken sesi tiz çıkmıştı. Bu konuyu aştıklarını sanıyordu. İzlenmek düşüncesi avcıların avlarını izleyerek en zayıf olduğu noktadan yakalayıp parçalama hissiyle eş değerdi. Bir nevi av olmak ve avcıyla arasında kan bağının bulunması ise gergin olan sinirlerini daha da çok geriyordu.
" İnsanın yıllarca yaptığı alışkanlık haline getirdiği davranışı bir anda vazgeçmesini bekleme lütfen."
" İzlenme fikri çok hoş değil. Hatta hiç değil sende bunu aklından çıkarma baba." - ses tonu sert çıkmıştı. Ardından ses tonunu düşürerek - " Arel hakkında ki soruna gelecek olursak sadece arkadaşız. İlerisinin olacağını düşünmüyorum" bu cümleleri sarf ederken samimiydi düşüncelerinde.
Babasının bıyık altından gülümsemesine takıldı bakışları " Ne?" dedi. Sert olan sinir uçları kırılmıştı çoktan.
" Bende aranızda bir şey olacağını düşünmüyorum." - eliyle kapıyı gösterdi - " Sergi çok eğlenceli geçeceğe benziyor"
Arzum bakışlarını babasının göstediği yöne çevirdi. Kapıdan içeri davet edilen misafirleri taradı gözleri ve o anda dudaklarından " Emir" sözcüğü çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Koleksiyoncusu
RomanceEmir Orçun isimli ünlü piyanistin hayatı gitmiş olduğu resim sergisinde ki Arzum Dila Tanrıyar isimli bir kadınla tanıştıktan sonra sıradışı bir hal alır. Hayatını uç nokta da yaşayan çapkın piyanistin hayatı yine hayatı uç noktalarda yaşayan ressa...