37 - Victoria ile hesaplaşma

2K 136 10
                                    

Aradan ne kadar zaman geçtiğini hatırlamıyordu. Neler olduğunu neler düşündüğünü.
Gözlerini açtığında kendini arabada bulmuştu. Biran kıpırdamadan durdu. Aklını toparlamaya çalıştı. Hava kararıyordu. İstem dışı saatine baktı. 19.00du.

"Kahretsin" dedi. O an dudağındaki acıyı hissetti. Dudaklarına dilini götürdü. Dikiz aynasından dudağının morardığını gördü. Öfkeyle Ozan'a lanet savurdu. Kaçtı, yine diye düşündü. Kendi bayılmış olmalıydı.

Arabayı çalıştırarak eve sürdü. Ev yakındı neyse ki. Akşama hazırlanabilirdi hemen. Eve geldiğinde içeri usulca girdi. Emir'le karşılaşmak en son istediği şeydi şu an. Emir'in daha gelmediğini anlayarak rahatladı. Yatak odasına çıkarak duşa girdi. Biran önce temizlenip dudağında ki yarayı kamufle etmek istiyordu. Kısa bir duşun ardından biraz olsun gevşeyebilmişti. Üzerine rahat bir tişörtle kot geçirerek makyaj yapmaya başladı. Dudağında ki morluk iyice belirginleşmişti. Makyaj çantasını karıştırarak koyu bir ruj buldu. Kapatacağını umarak dudağına sürdü. Tahmin ettiğinden daha iyi olmuştu. İçi biraz rahatlayarak ruju ön cebine koydu. Her ihtimale karşı dikkatli olmalıydı.

Saat 22.00 idi.

Emir'in hala gelmemiş olması sinirlerini bozmuştu. Arayıp aramamak arasında kararsız kaldı. Gelmemesinden korkuyordu. Bugün yeterince bu konuda üzmüştü onu. Hatalı olduğunu biliyordu. Emir böyle bir karşılaşmaya hazır değildi. İkisi arasında ki ilişkiye bulaşmış olmanın altında eziliyordu. Hiç karışmaması gereken bir ilişki üçlüsüne bulaşmışlığın vicdan azabının yanında Emir'i kaybetme düşüncesi hafif kalıyordu.

'Emir'i kaybetmek' zihni bu düşünceyle sarsıldı. Bu olası bir ihtimal dâhili bile olmazdı. ' Hayır' diye uyardı içinde ki sesi.

Zilin sesiyle irkildi " Emir" diyerek koştu antreye. Kapıyı açtığında soluk soluğa idi. Karşısında Emir'i göremeyince hayal kırıklığı yaşadı.

"Hoş bulduk tatlı kız"

Emir'in annesi karşısındaydı yaptıkları antlaşmayı inadına hatırlatmak ister gibi. Bir sıfır mağluptu kendisi şuan çünkü Emir yoktu. İçinde gelme umudu vardı hala.

Kapıdan çekilerek kadını içeri davet etti. Kadın şuh bir hareketlerle salona geçerek "Emir yok mu?"

Arzum, kadını tepeden tırnağa süzerek " Henüz gelmedi – basit bir ayrıntıymış gibi devam etti- İçecek bir şey ister misiniz?"

Kadın özenlice bacağını diğerinin üzerine atarken, Arzum kadının kırılmaması gereken bir bibloymuş gibi düşündü. Güzelliği ve çekiciliği o kadar barizdi. Kadın eliyle yanını göstererek " Gel hadi" dedi. Kibri azalmış gibiydi.

Arzum itaat ederek kadının yanına geldi. Kadının bileğini kavramışıyla biran ürperdi. Kendine dokunmasını yadırgar gibiydi. Her zaman insanlardan üstün olduğunu ima eder gibi dokunması  tuhaf geliyordu. Sessizce yanına oturdu.

Kadın meraklı bir ifadeyle "Emir'le nasıl tanıştınız merak ediyorum?"

Arzum gülümsemeye çalışarak "Benim resim sergimde"

Kadın bir an şaşırmış gibi gözleri hayretle açıldı "Sen ressam mısın?"

Alaycı gülümseyerek " Türkiye'yle ne kadar kopuk yaşadığınız belli." Aslında biraz da tanınmaması gücendirmişti kendini. Bir hiç gibiydi. Herhangi biri.

Kadın dudak bükerek " Evet Türkiye de iki şeyle ilgileniyorum: Bir Emir bir babası"

Arzum merakla "Hala seviyor musunuz Emir'in babasını?"

Aşk KoleksiyoncusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin