Aramalarına bir türlü cevap alamamıştı. Meraktan her an ölebilirdi. İzmir'den Emir'in evine kadar gelmek iki saat sürmüş olsa da asırlar geçmiş gibiydi.
Gecenin karanlığında kapıyı yumruklamaya başlamıştı. Kapı açılmadıkça paniği daha çok artıyordu. Neden sonra dizlerinin üzerine çökerek başını kapıya yasladı. Paspasın altında ışıldayan anahtarı görünce gülümseyerek aldı. Hemen kapıyı açıp içeri girdi. Girer girmez salona koşmuştu. Salonun ışıkları açıktı. Etrafta Emir'i aradı. Sadece cam kırıkları, boş şişeler ve yer yer damlamış kan vardı. Yavaş adımlarla kırılan pencereye doğru ilerleyerek korkuyla aşağı baktı. Hiçbir şey görünmüyordu. Biraz iyi niyetli düşünmeye çalışarak hastanede olabileceği ihtimaline sığındı. Elleriyle yüzünü kapatarak nefesini tuttu. İyi olması için dua ediyordu. Ölmüş olma ihtimalini düşünmek bile istemiyordu. "Ne olur iyi ol" dedi fısıltıyla.İyi olmazsa kendi de iyi olamazdı. Nefes aldığını bilmeliydi. Bir yerlerde iyi yaşadığını bilmeliydi. Kendisiyle olmasa bile en azından bunu yapabilmeliydi. Parmaklarını yüzünden yarıya kadar indirerek yere baktı tekrar. Pıhtılaşan kanın demirsi kokusunu duyabiliyordu. Kendini kötü hissederek tekrar yüzünü kapattı. Gözlerinden süzülen yaşlara engel olamıyordu artık.
Arkasından gelen sesle irkildi "Arzum"
Başını geri çevirerek sesin sahibine baktı. Emir karşısında duruyordu. Duştan çıkmış olmalıydı ki saçları ıslaktı hala ve üzerinde bornoz vardı. Boynunun açık kalan kısımlarından kan sızıyordu hala.
Arzum koşarak Emir'e sarıldı sıkıca "Neden korkutuyorsun beni. Sana bir şey olsaydı ne yapardım" öfkeyle karışık azarlıyordu.
Kollarını Arzum'un beline dolayıp başını boynuna gömdü. Sarılmak ne kadar canını yaksa da aldırmadı. Arzum'un kokusunu içine çekti "Sensiz ne yapacağımı bilemedim"
Arzum kendini çekerek Emir'e baktı "İyi misin?" dedi. Bir cevap almayı beklemeden eli Emir'in boynuna kaydı. Derin bir çizik vardı. Bornozu çözerek üzerinden sıyırdı. Merakla vücuduna baktı. Göğsünde derin bir çizik daha vardı. Kollarında ve vücudunun diğer yerlerinde küçük ve önemsiz çizikler vardı. Emir'in gözlerine bakarak "Hastaneye gidelim"
Emir "İstemiyorum" tekrar kolları arasına aldı. Arzum kendini çekmek için hamle yaptıysa da Emir müsaade etmedi. "Lütfen biraz böyle kalalım"
"İlaç var mı evde" aklı hala Emir'in yaralarındaydı. Bunun için bir şeyler yapmalıydı. Aslında ilaçların nerde olduğunu biliyordu. Kendini kurtararak ilaçların olduğu dolaba yöneldi. Hala bunu nasıl yapmış olabileceğine anlam veremiyordu. Kendine zarar vermiş olmasını kabullenemiyordu. İlaçları alarak Emir'in yanına döndü. Hala bıraktığı yerdeydi. Kanepeyi göstererek "Uzanmalısın"
Emir birkaç saniyeliğine Arzum'un gözlerine baktı. Kendisini görüp görmediğinden emin olamıyordu. Karşısında sadece vücudu değil ruhu da çıplaktı ve bunu Arzum'a gösteremiyordu. İtiraz etmeden dediği yere uzanarak gözlerini tavana dikti. Arzum'u kazanmak sandığı gibi kolay olmayacaktı. Kendini sevdiğini bilse de aşırıya gitmişti bu sefer.
Elindeki kremi itinayla yaraya sürüyordu. Arada acıtıp acıtmadığını kontrol etmek için Emir'e kaçamak bakışlar atıyordu. Yaralarına rağmen acı çekmiyor oluşunu yadırgıyordu. Yaraların derinliği korkutsa da hastane konusunda ikna edemiyordu "İz kalacak yine de" dedi kendi kendine konuşur gibi. Söylemine bir tepki alamadı. Yaraların üzerini steril bezle kapattı. Küçük yaralara baktı. Diğerleri kadar önemli değildi. Onlarca cam parçasının arasından bu kadar az yarayla kurtulması şans meselesiydi.
Ayağa kalktı. Emir bileğini kavrayınca duraksadı "Gitmiyorum henüz" dedi sebebini anlamışçasına. Bileğini kurtarıp yerdeki bornozu Emir'in üzerine örttü. "Giyinmelisin"
![](https://img.wattpad.com/cover/74939542-288-k703095.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Koleksiyoncusu
RomanceEmir Orçun isimli ünlü piyanistin hayatı gitmiş olduğu resim sergisinde ki Arzum Dila Tanrıyar isimli bir kadınla tanıştıktan sonra sıradışı bir hal alır. Hayatını uç nokta da yaşayan çapkın piyanistin hayatı yine hayatı uç noktalarda yaşayan ressa...