Bunu yapıp yapmamakta emin değildi ama hakkı olduğunu biliyordu.
Araları iyi olmasa da yine de aralarında bir bağ vardı. İkisinin de kesip atamayacağı bir bağ. Telefonun tuşlarken bu düşüncelerin pençesindeydi. Bilmeye hakkı vardı. En azından birbirlerine diyecek sözleri vardı belki de. Yüzleşmeleri gereken gerçek karşısında belki birbirlerini daha iyi anlayabilirlerdi."Victoria Türkiye'ye gelmelisin hemen" açıklama bekleyen kadına bir şey demedi sadece "Acilen" diyerek kapattı telefonu.
O an Derya'nın karşısında kendine baktığını fark etmemişti. Ama gözlerinde gittikçe belirginleşen öfkeyi görmemezlikten gelemedi.
" Ne yaptığını sanıyorsun sen?" sesi o kadar tiz çıkmıştı ki Emir şaşırmıştı
Kendini toparlayarak "Ne yapmışım ki"
Derya, Emir'e birkaç adım attı "Victoria'yı aramanı kim söyledi?"
Emir bakışlarını Derya'ya dikerek " Az önce doktorların söylediklerinde yanımdaydın. Yaşamak için çok zamanı kalmamışken bir veda her ikisinin de hakkı."
"Saçmalama Emir! Yıllar önce vedalaştılar onlar"
Emir " Bundan sana ne? Belki ben annem ile babamı son kez - gülümsedi acı dolu - "Pardon ilk kez yan yana göreceğim"
Derya tiksintiyle baktı Emir'e. Tükürürcesine "Niyetin canımı yakmak sadece. Bu yüzden seni hiç affetmeyeceğim" diyerek arkasını dönüp hastaneye ilerledi.
Emir hastane bahçesinde kalakalmıştı. Aslında Derya'yı durdurmak istemişti. Ama onu sakinleştirecek hiçbir cümlesi yoktu. Bir gün bu yaptığını Derya'nın da anlamasını umdu sadece.
Hastaneye doğru ilerledi. Babasıyla kendisinin de karşılaşması gerekiyordu. Her ne kadar Derya'ya oğlunun kendisini bu halde görmesini istemediğini söylese de Emir için önemli anıların çalınmasına bu kez izin vermeyecekti. Babası ile anı oluşturması en azında öldükten sonra hatırlayacağı birkaç kare olması gerektiğini düşünüyordu. Derya'yı koridorda gezinirken buldu. Yanına yaklaşarak " Biraz konuşabilir miyiz?"
Derya " Konuşulacak hiçbir şey yok"
Emir Derya'nın bileğini kavradı. Dinlenme odasına doğru sürüklerken " Babam sadece sana ait değil bunu anla artık."
"Bırak beni" dedi öfke dolu.
Emir, Derya'yı odaya iterek kapıyı kapattı " Derdin ne senin?"
Derya pencereye ilerledi. " Asıl senin derdin ne? Şart mıydı o kadını araman."
Emir " Derya" dedi yumuşak bir sesle. - duraksadı- " Babamın son anlarında bende o kadında olmalı. Hiç değilse bir kez."
Derya " Senin babanın hasta olduğundan haberin yok öyle anlaşmıştık." Dedi sesi oda da yankılanmıştı.
Emir " Benim babam Derya. En azında vedalaşmak konuşmak benim hakkım"
Derya " Baban istemiyor hasta olduğunu bilmeni."
Emir " Biliyorum ama. Bir kez baba oğul ilişkisi yaşamak istiyorum bunu anlamak bu kadar güç mü?"
Derya gülümsedi. " Çok umursuyorsun sanki."
Emir Derya'ya doğru birkaç adım attı. " Derya burada senden izin istemiyorum. Sana duygularımı açıklamak zorunda da değilim."
Derya " Sırf babana bu durumda bile karşı gelmek istiyorsun ya sana diyecek sözüm yok"
Emir sinirlenmişti bu cümleye " Bak kızım hattini aşma. Burada seni kırmak istemediğim için sana açıklama gereksinimi duydum. Zorlama beni"
Derya gözlerini kaçırarak " Tamam" dedi. Pencerenin yanından ayrılarak Emir'in karşısına geçti. " Tanju'ya burada olduğunu ve kendiyse konuşmak istediğini söyleyecek kadar vakit tanırsın umarım."
Emir dinlenme odasının kapısını açarak " Teşekkür ederim."
Odada yalnız kalmıştı. Son zamanlarda yaşadıkları gözlerinin önünden geçiyordu yavaşça oynatılan kısa filmler gibi. Ne duygu besleyeceğini kestiremiyordu. Birçok duygunun içine hapsedilmiş gibiydi. Gözlerini kapattı. Babasını anlamaya çalışmak istiyordu. Toprağa teslim ederken babasına karşı içinde öfke bırakmak istemiyordu. Bunun için babasını anlaması ve onu affetmesi gerekiyordu. Bunu kendine borçluydu. Bunca yıl babasını her düşündüğünde içinde kırılan duyguları serbest bırakmak istercesine odadan çıktı.
Koridorda Derya'yı gördü. Yanına yaklaşarak " Girebilir miyim?"
Derya başıyla onayladı. Ardından bir şey hatırlamışçasına " Çok yorma lütfen"
Emir odadan içeri girerken Derya'nın cümlesini başıyla onaylamıştı. Kapıyı kapatırken çıkardığı ses babasının dikkatini çekmiş olacak ki doğrulmaya çalıştı.
Emir yatağı oturur vaziyete geçirirken " Şuan iyi görünüyorsun" dedi. Nefes borusu takılı yarı baygın haline göre şuan gerçekten çok iyiydi. Nefes borusunun çıkarılmış olmasına sevindi. Demek ki şuan nefes alırken acı çekmiyordu.
Tanju Emir'i izledi boş gözlerle " Beni bu halde görmeni istemezdim" diyebildi.
Emir gülümsedi acı dolu. " Hala yakışıklısın merak etme bu halde bile benle yarışabilirsin."
Yatağın ucunda bulunan koltuğa oturmak için ilerlemek üzereyken Tanju yanında yer açarak " Buraya gel konuşalım biraz baba- oğul"
Emir babasının yatakta açmış olduğu boşluğa oturdu. Babasını izledi. Gözlerinin altı morarmıştı. Birkaç gündür nefes borusu takılı olduğu için tıraş olamamıştı. Kirli sakallı olarak babasını hiç görmemişti. Bu haliyle oldukça yaşlanmış gözüküyordu. Babası için yolun sonu olduğu fikri döndü kafasında. Bu kadar genç bir adamı ölüme teslim etmek ne garip bir duyguydu. Babasının gerçekte yaşlanırken asla göremeyebilirdi. İstem dışı eli babasının elinin üzerine gitti. Parmak uçlarının soğukluğu bir an içine işledi. Ölüm şuan babasının üzerinde geziniyor gibiydi. Kaçabilinecek bir yerin olmaması ne acınası bir durumdu insan için.
" Sana daha iyi bir baba olamadığım için üzgünüm. Gelecekte telafi edemeyecek olmaktan dolayı da üzgünüm." Yüzünü keder kaplamıştı.
Emir "İkimiz içinde kötü bir deneyimdi." Baba-oğul olduklarından hayıflanmaktan ziyade birbirlerini anlayamadıklarına göndermeydi.
Tanju hasta olmasına rağmen dinç bir adammış gibi gülümsedi. Yeniden hayata başlayacakmış gibi parladıysa da gözleri eski bitkin ifadesine dönmesi fazla uzun sürmedi "Beni kötü hatırlama" dedi pişmanlık dolu bir fısıltıyla.
Emir bakışlarını Tanju'ya dikerek " Hala yaşayacak günlerimiz var" dedi yalancı bir umutla.
Tanju birkaç saniye nefesini tutmaya çalıştıysa da kronik bir öksürüğün esiri oldu. Ardı ardına kuvvetli birkaç defa öksürmesi yetmemişti. Elleri ağzına gitti. Öksürmeye devam ediyordu. Öksürmesi durduğunda eli hala ağzındaydı. Parmaklarından aşağı süzülen kanı Emir'den gizleme çabası içinde olduğu belliydi.
Emir babasının elini ağzından çekerek dudaklarının kenarını sildi. Daha sonra da elini kendine çekerek silmeye başladı. Bu durumun babasını utandırdığının farkındaydı. " Baba- oğul olarak daha iyi anlaşabiliriz"
Tanju " Bursa'ya geldiğin dönem bunu fark etmiştim."
Emir " Keşke o zaman sorduğum da bana anlatsaydın hastalığını baba"
"Hastalık tek bir adam işi... Seni buna sürüklemek istemedim."
"İyileşmelisin o zaman bunun kavgasını yapabilirim seninle"
Tanju gözlerini kapattı yorgun şekilde. Yüzüne yayılan gülümseme huzurlu olduğunu gösteriyordu. Emir avucundaki eli yavaşça yatağın kenarına bırakarak üzerini örttü. Kendisi de huzurluydu aslında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Koleksiyoncusu
RomanceEmir Orçun isimli ünlü piyanistin hayatı gitmiş olduğu resim sergisinde ki Arzum Dila Tanrıyar isimli bir kadınla tanıştıktan sonra sıradışı bir hal alır. Hayatını uç nokta da yaşayan çapkın piyanistin hayatı yine hayatı uç noktalarda yaşayan ressa...