28 - Hatırlanmayan tablo ve Burak

3.1K 173 24
                                    

Evindeydi. Emir'le ayrılma tahmin ettiği kadar kolay olmamıştı ama bu ikisi içinde doğru olandı.
Konser için birbirlerine yeteri kadar vakit ayırmaları gerekiyordu. Kendi de yeterince boyalarından ve fotoğraf makinesinden uzak kalmıştı. Biraz kendini toparlaması gerekiyordu.

Çantasını konsola bırakarak atölyesine geçmişti. Ne halde bıraktığını merak ediyordu. Yıllardan sonra ilk kez geliyormuş gibi bir his kaplamıştı içini. Tablolarının karşısında bir yabancı gibi bakıyordu. Baktıkça yaptığı anı hatırlıyor yaparken ki ruh haline geri bürünüyordu. Elini tablolarının üzerinde gezdiriyordu. Tablolarından yayılan enerji parmak uçlarına doluyor oradan bütün vücudunu kaplıyordu.

Atölyesinde çok tablo yoktu. Çoğunu sergiye çıkartmıştı. Oradan da anlaştığı sanat galerisinde satılıyordu.

Derin bir nefes çekti havasız kalan ciğerlerine hatırlamakta başarısız olduğu tablonun karşısında endişeyle dururken. Bir türlü hatırlayamıyordu. İçine bir korku yayılmıştı. Tablodaki sert çizgilere baktı. Kadın ya da erkek olduğu anlaşılmayan biri çığlık atarcasına donup kalmıştı tablosunun içinde. Yüzündeki çizgiler yaşlı biri izlenimi veriyordu. Yine de tehditkârdı gözleri ne kadar korku dolu olsa da.

Kendini ne kadar zorlarsa zorlasın hatırlayamıyordu böyle bir tablo yaptığını. Nerden gelmişti o zaman. Fırça darbelerine baktığında kendi stiliydi ama bunu kendi yapmamıştı. Yapmazdı böyle tablolar! Şimdiye kadar hiç yüz kullanmamıştı. Porte çalışması olmamıştı. Güzel sanatlardayken birkaç tane yapmıştı ama o da sadece dersler yüzündendi.

Arzum birkaç adım geriledi. Neydi bu! Kor bir yalım içinde ne olduğu belli olmayan bu yüzün ne işi vardı. Korkuyla tabloyu ters çevirerek malzeme dolabına tıktı. Böyle bir şeyi görmek istemiyordu.

Yüreğinin korkuyla atmasına şaşırıyordu. Bir şeyler çağrıştırıyor gibiydi. Kendini zorladı. Hiçbir olay hatta an bile çağrıştırmıyordu. Belki bir nesne! Birkaç dakika gözlerini kapayarak kaşlarını çattı kendini zorluyordu. En azından yaptığı anı hatırlamalıydı. Olmuyordu. Gözlerini açtı bir iki adım geriledi. Başının döndüğünü hissetti. Düşmemek için elini duvara uzattı düşen tuvale aldırmadan güç almaya çalıştı tutundu yerden. Kalp atışlarını düzenleyebilmek için düzenli nefes almaya çalıştı. Açıklama bulacaktı elbet. Ama önce üzerinde yarattığı etkiyi atmaya çalışmalıydı. Kendini toparladığını düşündüğünde tutunduğu yerden doğrularak atölyesinden çıktı. Kapıyı yavaşça kapatmıştı içeri de korkularını da bıraktığını umut ederek.

Salona geldiğinde istem dışı arkasına baktı. Tablonun da arkasından geldiğini hissediyordu. Hiçbir şey göremedi baktığında. Deliriyor olmalıydı. Kanepeye uzanarak koluyla gözlerini kapadı. Kalp atışları duyuyordu hala. Emir'le yeni ayrılmış olmasına rağmen şimdiden onun yokluğunu hissediyordu. Yine de aramayacaktı. Kanepeden doğruldu. Ne yapacağını biliyordu artık. Yatak odasına çıkarak çekmeceleri hızlıca karıştırmaya başladı. Burada bir yerlere koymuş olmalıydı. Makyaj masasının üzerinde aradığı kartı gördüğünde gülümsedi. Panik gözlerini kör etmiş olmalıydı. Kartı alıp telefona sarıldı. Bir randevu alabilmeyi umut ediyordu. Burak Atıl ne kadar meşgul olursa olsun kendine mutlaka bir vakit ayıracaktı. İnce ve hoş bir sesle irkildi. Sekreterle vakit harcamak istemeyerek "Ben Arzum Dila, Burak beyle görüşmek istiyorum. Bağlar mısınız?" kadın beklemesini söyledi. Beklerken Beethoven çalmaya başlamıştı. Gülümsedi telefonda bile terapi diye düşündü. Bu dinleti fazla uzun sürmeden Burak Atıl'ın dingin sesini duydu. Arzum selam vererek " Bugün görüşebilir miyiz ?" dedi Burak Atıl "Bugün aşırı yoğunum fakat öğle arasında yemeğime eşlik etmek isterseniz buluşabiliriz." Arzum " Teşekkür ederim doktor adresi alabilir miyim o zaman" yakında bulduğu kalemle özentisizce adresi yazdı kâğıda.

Aşk KoleksiyoncusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin