Sinirden köpürmek üzereydi. Telefona sarıldı. Öfkesini kusmak istiyordu. Neden aklına uymuştu ki...
Telefon açılır açılmaz " Neden bana Arzum'un bu kadar sarsılacağını söylemedin. Beni istemeyeceğini neden?" diye bağırdı.
Telefonda ki ses " Sakin ol biraz her şeye hazırlıklı olman gerektiğini söyledim sana" ses tonu telkin etmek ister gibiydi.
"Burak kapat çeneni senin bana verdiğin aptal fikirler sayesinde Arzum'u kaybettim beni istemiyor yanında."
Burak Emir'in şuan ki öfkesini bastıramadığını anladığında dudaklarından " Arzum için biraz sabretmelisin Emir. Tozpembe olmaz değişiklikler biraz da Arzum'u anlamaya çalış. Üzerine gitme sorular sorma ve sana tekrardan yaklaşacağı anı bekle. Sabırlı ol dostum biraz sabırlı."
Telefonu kapattı. Sabırlı olmak kolaydı sanki... Arzum'un kendisini istemiyor olması delirtiyordu.
Gücü tamamen tüketmişti. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Arzum'un soğuk bakışları, umursamaz tavırları, kendini hayatından soyutlaması gücünü yok ediyordu. Arzum'un hayatın da her daim ön planda olmaya alışkındı. Birden Arzum'un kendisini çekmesi sudan çıkmış balığa çevirmişti. Düşünmeliydi Arzum'un geçmişine duyduğu hassasiyeti...Geçmişimi öğrenmek istesem Ozan'dan yardım alırdım.-dişlerini sıktı- öğrenmek istesem kendim araştırırdım. Unutmak istediklerim var ki unutmak için tedavi gördüm. Ses tonunun duvarda yankılanışı...
Arzum'un cümlesi o kadar işlemişti ki içine ne tarafa dönse ses içinde bir yerlerde kırılıyordu. Kırılan ses parça parça dağılıyor ve kendini bitiriyordu. Sesde ki öfke ve kıyaslama o kadar derindi ki...
'Ozan' dedi. Yere tükürürmüşçesine. Şuan Arzum'un gözünde Ozan'dan daha sefil olduğunu düşünmek kahrediyordu. İstesem Ozan'dan öğrenebilirdim cümlesi zihninde dönüyordu. Aklını yitirmek üzere olduğunu düşündü. Nefes alamadığını hissetti.
Cennetinden sürgün olmuş şövalyenin ruhunun esaretini yaşıyordu. Neşterle ruhunu kesiyor ve kendisine lanetler okuyordu. 'Neden' dedi. Nefes borusuna şeytan oturmuş gibi hissetti.
Ağlıyordu...
Yapayalnız kalmıştı. Arzum'un hayatından çıkmış olması tamamen soyutlaştırmıştı kendini. Geçmişe sürükledi hafızası...
Duru'ya tamamen kaptırmışken kendini... Bir anda yalnız kalması hayatından bağını kopartmasına sebep olmuştu. Yapmış olduğu en büyük hata inanmaktı...
'Allah kahretsin beni..." dedi elinde bulunan anahtarı attı. Nereye gideceğini bile bilmiyordu. Hastanenin otoparkında kendisiyle baş başa olmaktan başka çaresi yoktu. Gözlerini kapattı. Yanağında ki ıslaklığa aldırmıyordu. Bir duvar köşesine sinmiş olmanın kendisine verdiği acı yetiyordu. Anahtar sesiyle irkildi. Gözlerini açtı hızlıca. Az önce fırlattığı anahtarı yerden alan kadına baktı. Derya'nın kendisine doğru adımlar atıyor olması ise tamamen sürpriz olmuştu. Elinin tersiyle yanaklarını silerken Derya " Belki de yıkamalısın yüzünü"
Emir ayağa kalkmak için doğrulmaya çalışırken " Belki de."
Derya doğrulmaya çalışan Emir'e elini uzattı. Emir'in elini kavramasıyla kendisine doğru çekti. Emir kendisine çeken Derya'ya bakarak... "Neden buradasın?"
Derya gülümsemeye çalışarak " Görev Emir bey."
Emir parmaklarını Derya'nın dudaklarında gezdirirken " Lütfen benden şuan akıl oyunları bekleme düşünmeyecek bir modaydım"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Koleksiyoncusu
RomantizmEmir Orçun isimli ünlü piyanistin hayatı gitmiş olduğu resim sergisinde ki Arzum Dila Tanrıyar isimli bir kadınla tanıştıktan sonra sıradışı bir hal alır. Hayatını uç nokta da yaşayan çapkın piyanistin hayatı yine hayatı uç noktalarda yaşayan ressa...