106 - Bursa'ya Doğru Yolculuk

1.1K 88 6
                                    


Kapının hızla açılmasıyla başını kaldırdı. Derya boş yatağa bakarken şaşkınlıkla "Emir" diyebildi. Emir'e doğru birkaç adım atıp Emir'in başını kaldırdı. Ağlamaktan ıslanmış yüzüne bakarak "Nerede?"

Emir ayağa kalkarak dengesini sağlamaya çalıştı. İnanmak istediği yalanları söyleyemeyecekti. Derya'nın gözlerinin içine baktı. Derya'nın da gözlerinde yaşlar oluşmaya başlamıştı. "Emir" dedi medet umar gibi. Kollarını Emir'in boynuna dolayarak hıçkırıklara boğuldu. İlk defa bu kadar savunmasız bir şekilde davranıp ağlıyordu. İkisi de biliyordu ki artık hiçbir teselli işe yaramayacaktı.

Sabahın erken saatlerine kadar uyuyamamışlardı. Gece Derya'nın eve gitmesini zorla da olsa da sağlamıştı. Annesine de sakinleştirici yapıldığından artık ağlaması durmuş yüzünde derin keder çizgileri oluşmuştu. "Anne otele gidip dinlen biraz. Ben prosedürleri yerine getireceğim."

Annesi acı dolu inlediyse de bir cümle kullanamadı. Emir'e sıkıca sarılıp bir müddet öylece kaldı. Sonra Emir'in yanağına öpücük bırakarak sessizce ayrıldı.

Hakan gece Emir'in yanına gelmişti. Çok vakit kaybetmeden önden Bursa'ya giderek mezarlık işleriyle uğraşıyordu. Emir omzundan birazda olsa yük indiği için hastane işlemleriyle uğraşıyordu. Biran önce hastanenin boğucu havasından kurtulmak istiyordu. İşlemleri tamamlayıp cenazeyi almak kalmıştı geriye. O kadar bitkin düşmüştü ki ayakta durmakta zorlanıyordu. Cenazeyi öğlen alabileceğini öğrenince eve geçti. Birkaç gazeteyi arayarak ölüm ilanını bildirdi. Defin işlemini yarın gerçekleşeceği için öğrenmek isteyen kişiler olabilirdi. Yatak odasına geçti. Derya yatağın üzerine uzanmış arkası dönük duruyordu. İlk başta uyuduğunu düşündü. Hıçkırıklarını duyunca yanıldığını anladı. Kendi de Derya'nın yanına uzanarak sarıldı. İkisi de sessizce ağlıyordu artık.

Emir uykuyla uyanıklık arasında gidip gelmişti. Ruhundaki acı bedeninin dinlenmesine izin vermiyordu. Yataktan kalkıp bir duş alıp giyindi. Derya'da siyah sıradan bir elbise giymişti. Saçlarını basit bir şekilde toplamış omuzlarına siyah bir şal atmıştı. Makyajsız yüzü biranda çökmüş gibiydi. Emir "Hastaneye gidip babamı Bursa'ya götüreceğim"

"Bende seninle geleceğim" emrivaki ses tonu itiraz kabul etmeyeceğini vurguluyordu.

Emir kendinde tartışacak gücü bulamayarak başını salladı. Arabada giderken annesini arayarak Bursa'ya gideceklerini ve diğer detayları söyledi.

Hastaneye geldiklerinde morga indiler. Keskin bir çürümüş et kokusu geliyordu burunlarına. Midesinin bulandığını hissediyordu. Yine de tahammül etti bu kokuya babasının soğuk kabinden çıkarılışına baktı. Ne kadar basit işliyordu hâlbuki işlem. Kendi niye kabullenemiyordu. Yaşam bu kadar basit değildi çünkü.

Cenaze arabaya nakledilirken Derya "Tanju'yu ben götürmek istiyorum"

"Bende bunun için buradayım" dedi Emir.

Yalvarmaya yakın bir ses tonuyla bu yorgunluktan da böyle oluyor olabilirdi "Benimle gelmişti. İzin ver benimle dönsün. Annenle ilgilen sen" dedi diğer gerçekliği hatırlatarak.

Emir, Derya'nın bunu yapmayı ne kadar istediğini görerek "Bursa'da görüşürüz o zaman"

Derya, Emir'in ellerini kavrayarak "Teşekkür ederim."

Kısa bir sarılmanın ardından hızlıca uzaklaştı. Emir bir süre olduğu yerde kalakaldı. Karman çorman duygular hareketlerini de ağırlaştırıyordu.

Ölüm ne denli soğuk bir gerçeklikti. Dipsiz bir kuyuya taş atmaya benziyordu. Taş gerçek, kuyu gerçek ve nereye gittiği bilinmeyen bir sonsuzluk. Boğucu, yıpratıcı bir süreç kalıyordu geride bekleyenler için. Sonsuzluk olgusunu sadece oraya giden biliyordu.

Annesini almak için otele giderken bedenine yerleşen yorgunlukla da boğuşuyordu. Hiçbir zaman kendini bu kadar kötü durumda bulmamıştı. Kendini teselli bile edemiyordu. Nedense aklına Arzum gelmişti. İnkâr ettiği gerçekler aslında kabullenemeyeceği kadar ağır olmuş olmalıydı o yaşlarda. Emir bu yaşında bile ölümle yüzleşemezken, isyan ederken Arzum'un unutmak istemesi gayet doğal değil miydi?

Kalbinin sızladığını hissetti. Şuan onun duygularını bu denli anlıyor olmanın verdiği duygusallıkla onu özlemişti. Garip bir şekilde şefkatini duyumsamak istedi. Bunun zayıflık olduğunu bile bile. Araba kullanıyor olmasa gözlerini kapatıp bu duygudan kurtulmaya çalışırdı. Ama şimdi önünde uzanan yol duygularının derinliklerine inmeye çalışan bir virüs gibi kendini zorluyordu.

Otelin kapısına geldiğinde annesinin kapıda hazır beklediğini gördü. Arabadan inerek yanına geldi. Matem elbiselerinin içinde bile zarif ve mağrur bir kadın gibiydi. "Nasılsın anne?"

Annesi yüzünün kaplayan tülü yavaşça kaldırarak şapkasının üzerine bıraktı. Yaşlarla kaplanmış yüzünü herkesten sakladığı belliydi Emir'e sarılarak "Çok kötü görünüyorsun" dedi bir anne şefkatiyle.

Emir bir şey diyemeden bir müddet öylece kaldı. Duygularının bu kadar yoğun olmasına alışık olmadığından kendini çaresiz hissediyordu. Nihayetinde "Geç kalmayalım" diyebildi. Annesinin koluna girerek kapıya kadar eşlik etti. Bıraksa her an yere yığılacağını düşünüyordu.

Havaalanına doğru ilerliyorken ikisinin aklında da aynı kişi vardı. Son kez buluşacakları adama nasıl veda edeceklerinin bilinemezliği vardı.

Aşk KoleksiyoncusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin