İntikam

3.7K 202 127
                                    

"Gamze Hanım." derken sesi titriyordu.

Kötü bir şey olmuştu.

"Misafirlerimizin yanında ne oldu, uzatmadan söyler misin?" diye sordum.

"Anneniz." dediğinde başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü.

Şiddetle ayağa kalktım.

"Ne olmuş anneme?"

Koruma kekelerken sinirle bağırdım. "Cevap ver!"

"Başınız sağ olsun."

Korumanın yakasına yapıştım. "Ne diyorsun lan sen? Bir saat bile olmadı kadını yalnız bırakalı. Sapasağlamdı. Ne oldu?"

"Öldürülmüş." dediğinde sinirle korumayı kapının önünden ittirdim ve koşarak garaja indim.

Burada park halinde bekleyen arabama bindim ve hızla arabamı sürmeye başladım.

Anlamıyordum.

Kim bunu yapardı?

Kim evimin güvenliğini atlatıp annemi öldürmeyi başarabilirdi?

Sinirle direksiyona yumruk attım.

Yarım saat sonra eve geldiğimde çevrede bir kalabalık vardı.

Hiç umursamadan kalabalığın üstüne sürdüm.

Hepsi korkuyla geriye çekilirken arabayı evin önüne park ettim.

Tabancamı alıp arabadan indiğimde sertçe kapıyı kapattım.

Eve girdiğimde koltukta ölü olarak yatan annemi gördüm.

Çevresinde başlarını öne eğerek duran korumaları görünce "Kim sorumluydu?" diye sordum.

Kimseden ses çıkmayınca "Evi korumakta kim sorumluydu?" diye bağırdım.

Sinan bir adım önce çıkınca "Kim yaptı bunu?" diye sordum.

"Bilmiyoruz efendim."

"Peki bir ipucu bulabildiniz mi?" diye sordum.

"Maalesef."

Sinirle, "O zaman ben size niye para ödüyorum?" diye bağırdım.

Cevap veremeyince "Basit bir soruma cevap veremeyecek bir adamla işim olmaz." dedim ve hiç düşünmeden kafasına sıktım.

Diğerlerine döndüm. "Toplam on saatiniz var. On saat içinde bir ipucu buldunuz, buldunuz. Yoksa sonunuz nasıl olur, gördünüz."

Hepsi koşarcasına evden çıkarken annemin önünde diz çöktüm.

"Anne... Validem."

Dizlerine kafamı gömdüm. "Özür dilerim, seni korumayı başaramadım."

Gözlerim dolarken tabancamı sehpanın üzerine bıraktım.

Derin bir nefes aldım.

Duygular, insanın en büyük açığıdır. Ağlayamam.

"Sana söz veriyorum. Sana bunu yapan kişi acı çekerek ölecek."

Annemin yüzüne baktım. Teni çok soluk gözüküyordu.

Nasıl öldürüldüğünü anlamak için kısa bir süre cesedini inceledim.

Bir tel yardımıyla boğmuşlardı. Telin bıraktığı izi incelerken köprücük kemiğinin hemen üzerinde daha önce görmediğim bir iz gördüm.

Yeniydi.

Şekli inceledim. Bir tür çiçekti. Daha önce hiç görmediğim bir çiçek.

İz, yakılarak yapılmıştı.

İşkencelerde bunu çok kullanırdım. Isıtılmış demir ile kurbana işkence yapardım.

Kısa bir süre düşündüm.

Eğer annem sağ iken bunu yapsaydı annemin çığlığı duyulurdu.

Ağzını kapatsa dahi annem acıdan karşılık verirdi. Korumalar da tuhaflığı fark ederek işe el atardı.

Öldükten sonra izi bırakmış olmalıydı. Bana bir mesaj mıydı acaba? Ama neden?

Yara izinin fotoğrafını çektim. Bunu araştıracağım.

Dolan gözlerimi sildikten sonra ayağa kalktım.

Gören de derdi ki annesi öldü, ağlamıyor bile.

Ağlamak hiçbir işe yaramıyor. Annemi öldüren pisliği ağlayarak bulamazdım.

Kendimde olmalıyım.

Kapıdan koşarak Özgür girince ona baktım. Bir bana bir de anneme bakıyordu.

"Yanıma gel ve şu ize bak." dedim.

Özgür yanıma geldiğinde çiçek izini gösterdim.

"Gamze annen öldü." Bunu duymak acı veriyordu. Hem de çok...

Yine de dik durmalıyım. İntikam için bu gerekli.

"Biliyorum."

"Üzüldüğün zaman ağlamalısınız." deyince ona baktım. Sanki beni tanımıyordu.

"Özgür ağlamanın kötü sonuçlar açtığını küçük yaşta öğrendim. Ne kadar çok ağlarsan o kadar çok dayak yersin. Ne zaman aklını çalıştırıp ağlamak yerine kendi çıkarların için hamle yaparsın, kazanırsın. Doğanın kanunu bu. Ağlayan kaybeder."

Özgür beni onaylamayarak başını iki yana sağladı.

"Yanlış kişilerin sana öğrettikleri ile yola çıkıyorsun."

"Hayır. Sadece çıkardığım dersi hayatımda uyguluyorum. Ayrıca bir ders çıkarmak için yanlış kişiler gerekebilir."

YalanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin