Kan

1.1K 103 65
                                    

İki gündür bu iğrenç depoda tutuluyordum.

Öğrendiğime göre babam bana uyuşturucu vermeyi bir hafta önce bırakmıştı.

Bu, Orhan Kayabey ile sahte evliliğimden bir gün öncesine denk geliyordu.

Babam, "Ee imzalamayacak mısın?" diye sordu.

Nefes nefese "Ölsem daha iyi." dedim.

Bir gündür ne yemek ne de su veriyordu. Ondan önce verdiği yiyecek ve içecekleri de ben yememiştim. Halüsinasyonlar ve baş dönmeleri de artmıştı.

"Yani diyorsun ki beni de sevdiğim herkesi de öldür. Şirketlere öyle sahip ol."

"Beni öldürsen bile bir başkasına dokunmadan ölürsün. Seni yaşatırlar mı sanıyorsun?" diye sordum.

"Daha önce de beni kendin öldüreceğini söylemiştin. Şimdi de arkadaşların öldürecek diyorsun. Onların da sonu senin gibi olmasın."

Zincirlerle olabildiğince ileri gittim ve babama birkaç adım kalmışken durdum. Daha ilerisine gidemiyordum.

"Biliyor musun? Senin planını bozan Orhan Kayabey değildi, kendindin." diye fısıldadım.

Kendi kendime gülerken babam, "Saçma sapan konuşma." dedi.

"Annem hiçbir zaman Orhan Kayabey'i sevmedi. O şerefsiz seni öldürmekle tehdit ediyor diye annem onla görüşüyordu." dedi.

Gözlerim dolarken ağlamamak için kendimi tutmamıştım.

Çünkü zamanında Özgür, "Güçlü görünmek için duygusuz olman gerekmez. Asıl korkulması gereken kişi duyguları olan insandır. Özellikle de duyguları kırılmış bir insan." demişti.

"Eğer planına sadık kalıp beni öldürseydin bunca zahmete gerek kalmayacaktı. Annemle çok rahat evlenebilirdin."

Babam sinirden köpürürken "Gamze ile ne yapmak istiyorsanız yapın. Sonra öldürün." dedi ve sinirle depodan çıktı.

O giderken kahkaha attım.

Belki ben ölürdüm ama kaybetmezdim. Çünkü arkamdan intikamımı alacak ve bu savaşı kazanacak güvenilir insanlar vardı.

Buraya ilk geldiğimde beni bağlayan iri adam ile diğer koruma kendi aralarında birkaç dakika konuştuktan sonra bana döndüler.

Niyetleri belliydi.

Bilmedikleri şey ise iki gün aç kalsam da, yoksunluk çeksem de sadece ayaklarım bağlıydı.

Yalnızca ellerimi kullanarak onları gebertebilirdim.

Bana doğru yaklaştıklarında "Ölümünüze geliyorsunuz salaklar." dedim.

Bu dediğime ikisi de kahkaha atarken iri adam alnından vurulduğunda diğer koruma korkuyla geri çekildi.

Güçlü bir kahkaha attım. "Ölümünüze geliyorsunuz demiştim."

Koruma daha ne yapacağını bilemezken bir kurşun da o kafasından yedi.

Sonunda beni bulmuşlardı.

Dışarıda çatışma sesleri gelirken her ihtimale karşı karşı yere yığılan adamların silahlarını aldım.

Bana gerek kalmadan Özgür ve Barbaros içeri girince rahatlamıştım.

Geleceklerini biliyordum ama geç olmasından korkuyordum.

İkisinin de uykusuz olduğu belliydi. Beni aramak için yorulmuşlardı.

Barbaros koşup bana sarıldığında kollarımı boynuna doladım.

Barbaros kokumu içine çekerek boynumdan öptükten sonra "Seni kaybedeceğimi sandım." dedi.

Gülümsedim.

Ne cevap vereceğimi bile bilemiyordum.

Özgür adamlardan zincirlerin anahtarlarını ararken içeri Bedirhan girdi.

"Kızım ne korkuttun be! Gizem kaç gündür ağlıyor." diyen Bedirhan'a "Anca Gizem zaten." dedim.

Ona cevap verecekken karnımda hissettiğim ağrı ile yüzümü buruşturdum.

Ağrı yerini sancıya bırakırken acıyla Barbaros'un kolunu tuttum.

Barbaros endişeyle "Ne oldu?" diye sorarken karnımı tuttum.

Acıdan çığlık atarken Özgür, "Gamze." dedi.

Anlamayarak ona baktım. Endişeyle bana bakıyordu. Daha doğrusu belden aşağıma.

Anlamayarak yere baktım.

Gri eşofmanımın kan olduğunu gördüğümde korkuyla kaşlarımı çattım. Vajinamdan kan geliyordu.

Barbaros hızla Özgür'ün elinden anahtarı alıp zincirleri çözerken ne olduğunu bilemeyerek onlara bakıyordum.

Acı kıvranmama sebep olurken Barbaros beni hızla kucağına aldı ve "Biraz dayan, hastaneye gidiyoruz." dedi.

YalanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin