Sabah uyandığımda yanımda uzanan Özgür'e baktım.
Gece film açtıktan sonra uyuyakalmış olmalıyım.
Sehpanın üzerinde yediğimiz aburcuburlar kaldırılmıştı.
Üzerimizde örtü olduğunu da görünce gülümsedim.
Özgür ben uyuduktan sonra ortalığı toplamış, sonrasında ise yanıma uzanıp üstümüzü örtmüş olmalıydı.
Seviyorum bu adamı.
Onu uyandırmadan odama çıktım ve dolabımın karşısına geçtim.
Ne giyebilirim diye düşündüm.
Annemi uğurlarken şık olmalıyım. Ona yakışır bir kız olmalıyım.
Aklıma gelen fikirle odamdan çıktım ve annemin odasına girdim.
Onu kaybettikten beri ilk kez odasına giriyordum. Oda o kokuyordu.
Tarif edilemez kokusu...
Ağlamamak için kendimi tuttum. Dayanmalıyım.
Annemin dolabını açtığımda elim arkada kalmış, siyah takım elbisesine ulaştı.
Ben doğduğumda çok hoşuna giderek aldığını söylerdi fakat hiç giyme fırsatı olmamış.
Bugün bunu giyeceğim.
Üzerimi değiştirdikten sonra aynada kendime baktım. Cuk oturmuştu.
Saçımı yaptıktan sonra ayakkabılarımı giyip aşağı indim.
Özgür'ün koştukta oturduğunu görünce "Günaydın." dedim.
Özgür bana baktıktan sonra şaşkınlıkla, "Bu annenin değil miydi?" diye sordu.
"Onun." dedim.
"Yakışmış." dediğinde teşekkür ettim.
Kapı çaldığında Özgür, "Birini mi bekliyordun?" diye sordu.
"Hayır." dedim ve merakla kapıya gittim.
Kapıyı açtığımda ağlayan Gizem'i görünce kaşlarımı çattım.
Yanağı kızarmıştı. Biri vurmuş olmalıydı. Aklıma babamdan da başka biri gelmiyor.
"Abla." diyerek hızla bana sarılınca ne tepki vereceğimi bilemedim.
Bana çok nadir abla derdi.
Tereddütle ona sarıldığımda Gizem'in ağlaması şiddetlendi.
Sesleri duyan Özgür yanımıza geldiğinde ona baktım.
O ise bana sarılmış ağlayan Gizem'e.
"Ne olmuş?" dercesine ağzını oynatınca "Anlarız." dedim.
Annemin cenazesi için ağlayışından farklıydı bu.
"Gizem." dediğimde bana baktı.
"Babam sana vurdu, değil mi?"
"Evet" anlamında kafasını hafif aşağı yukarı sallayınca "Sen de bana geldin." dedim.
"Evet."
Başını öne eğmişti.
"Benim ne yapmamı bekliyorsun?" diye sordum.
"Senden başka kime gideceğimi bilemedim."
Derin bir nefes verdim. "Sana daha önce kaç kez babamın bana şiddet uyguladığını, canımı yaktığını anlattım. Sen ise onu korumaya devam ettin. Şimdi sana da vurunca gelip bana ağlama hakkın yok."
"Sen bana yardım etmezsen ben kime giderim ki?" diye sorduğunda derin bir nefes verdim.
"Babam bana vururken yanımda kimse yoktu. Annemin yapabildiği tek şey ise babamın beni daha az dövmesini sağlamaktı. Ondan sonra zaten babam beni odaya kapatıyordu. Annem falan yardım edemiyordu."
"Ama şimdi senin yardım etme imkanın var." derken yüzüme hevesle bakıyordu.
"Evet, yardım etmeyi ben tercih etmiyorum."
Özgür karışacakken onu durdurdum. "Sakın araya girme."
"Abla neden böyle yapıyorsun? Babam sana şiddet uygularken küçüktüm, küçük! Anlamıyordum!"
Birisinin bana bağırmasından nefret ederdim.
"Ben de küçüktüm, Gizem! Ben de! Onca sene geçti ama senin aklın sana da vurunca geliyor!"
"Boşandıktan sonra babamla tek kaldım. Bana hep iyiydi! Öyle biri olduğunu bilemezdim!"
"Küçükken bir kez bile olsun o yarım aklını çalıştırsaydın her hafta niye hastanede olduğumu anlardın!"
Gizem oflayınca sinirle soludum.
"Bana hep iyi yüzünü gösterirdi! Anlamadım! Özür dilerim!"
Kolundan tuttum ve hiçbir şey demeden kapıdan dışarı çıkardım.
"Madem baban o kadar kötü biri, annemden kalan bir eve taşın. Bu aklı sana vermek de yapabileceğim en büyük iyilik."
Gizem, "Güya abla olacaksın." dediğinde "Bu zamana kadar kardeşlik yapmamışsın. Kötü günün diye sana ablalık yapamam." dedim.
Gizem'in konuşmasına izin vermeden kapıyı suratına kapattım.
Özgür'e döndüğümde sinirden elim titriyordu.
"Şu salağın peşinden adam yolla. Çaktırmadan işini yapmasına yardım etsinler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalan
ChickLitAnnesinin ölümünü araştıran bir mafya, katile ulaşmak için bir başka mafyanın çevresine girip ona yakınlaşmaya başlar. Yalanlar ile kurulan bir evlilik, intikam ve aşk.