Alacağım

1.6K 129 23
                                    

Sabah çalan alarmın ile ayağa kalktım. Örtüyü katlayıp koltuğa koydum.

Barbaros'un odasına çıktığımda terler içinde yattığını gördüm.

İlacın etkisinden dolayı üşüdüğünü hissedip üstünü iyicene örtmüştü.

Sırıttım.

"Günaydın, Barbaros."

Beni duymazken kahkaha attım. Neşeli bir şarkı söyleyip eğlenmek istiyordum.

Planlarım çok güzel ilerliyordu.

"Her güzel şey çabuk biter soldular dünkü çiçekler/ Ne dostlar ne de geçen mutlu günler bizimle her an beraberler/ Aşk başkadır bunlardan döner gelir uzaklardan/ Bir ses bir şarkıyla bazen hemen başlar sıfırdan/ Haykıracak nefesim kalmasa bile/ Ellerim uzanır olduğun yere/ Gözlerim görmese ben bulurum yine/ Kalbim durmuşsa inan çarpar seninle"

Bir yandan da üstümü değiştiriyordum.

Üstümü değiştirdikten sonra banyoya gittim ve elimi yüzümü yıkadım.

Banyodan çıkınca Orhan Bey ile karşılaşınca "Günaydın." dedim.

"Günaydın. Barbaros daha uyanmadı mı?"

"Az önce odasına gittim de kendisini hasta hissediyormuş. Bugün işe gitmeyecekmiş." dedim.

"Barbaros kolay kolay işe gelmemezlik yapmaz. Ciddi bir şeyi mi var ki?"

Orhan Bey endişeyle Barbaros'un odasına girecekti ki kolundan tuttum.

"Ben kontrol ettim. Sadece ateşi var. Biraz dinlenirse geçer. Şimdi uyuyor, rahatsız etmeyelim." dedim.

"Öyle diyorsan girmeyeyim."

"Benim şu an işim yok. Şirkete dokuzda giderim. O zamana kadar Barbaros ile ilgilenirim. Sizin gözünüz arkada kalmasın." dedim.

"Çok iyi olur. O zaman ben çıkıyorum." dedi.

"Tamam, akşam görüşürüz."

"Görüşürüz." dedikten sonra merdivenden inince gülümsedim.

Her şey istediğim gibi ilerliyordu.

Birkaç dakika sonra Orhan Bey evden çıktı.

Merdivenlerden inerken gülerek Kerim'i aradım.

"Efendim Gamze."

Merakla, "İşlemler nasıl gidiyor?" diye sordum.

"Bugün hava kararmadan nikahını kıyarız."

"Tam bir saat verebilir misin?" diye sordum.

"Saat üç diyebiliriz."

Gülümsedim.

Bu mükemmel bir haberdi.

"Gelmeden önce haber verin." dedim.

"Tamamdır." dediğinde "Görüşürüz." dedim.

"Görüşürüz."

Telefonu kapattım ve cebime koydum. Portmantodan çantamı aldıktan sonra mutfağa girdim.

Panzehiri çantamdan çıkardıktan sonra bir bardak aldım ve buzdolabını açtım.

Taze sıkıldığı belli olan meyve suyunu bardağa koyduktan sonra panzehirden bir damla meyve suyuna damlattım.

Barbaros, verdiğim ilaçtan ötürü hiçbir motor becerisi çalışmıyordu.

Damlattığım panzehir ile imza atabilecek kadar kendinde olacaktı.

Yine de olanları tamamen iyileştiğinde hatırlamayacak.

Barbaros'un odasına çıktığımda zorla nefes alıp verdiğini gördüm.

Acaba şu an ne kadar acı çekiyordur? Güldüm. Onu öldürürken çekeceği acı bin kat fazlaydı.

Başucuna oturdum ve onu hafifçe kaldırdım.

Meyve suyunu içmesine yardım ettikten sonra ona baktım.

Bir şey söylemeye çalışıyordu.

"Kendini zorlama, Barbaros. Konuşamazsın."

Gözlerini açacak güç bulamazken üşüdüğü belliydi.

Yorganı üzerine çektim ve "Yakında iyileşeceksin." dedim.

Tabii ondan sonra da öleceksin.

Bardağı alıp odadan çıktığımda kapısını kapattım.

Mutfağa gidip bardağı bıraktığımda evde rahat rahat gezebilmenin verdiği rahatlığı değerlendirmem gerektiğini biliyordum.

Barbaros'un çalışma odasına gittim ve çevreye baktım.

Barbaros zeki bir adamdı. Her ihtimale karşı çalıştığı adamların listesini ya da onlarla ilgili bir şeyler saklıyor olmalı.

Eğer çalıştığı insanlara ulaşabilirsem annemi öldürme ihtimali olan kişilerin listesini çıkarabilirdim.

Annemin katiline ne kadar yakındım. Bu beni heyecanlandırıyordu.

Annemin katilini acı çektire çektire öldürmeyi hayal ettikçe mutlu oluyorum.

"İntikamını alacağım anne."

Barbaros'un masasına doğru gittim ve sandalyesine oturdum.

Öncelikle aramaya masasından başlayacaktım.

Sonrasında tüm dolapları ve rafları kurcalayacaktım.

YalanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin