Evren

1K 100 30
                                    

Tabancalar üzerime doğrultulurken cebimdeki saati elime aldım.

"Bin." denilen arabaya baktım. Gri renkli bir Audi idi. Plakasına baktım. Belki ileride işime yarardı.

16 BU 585

Arka kapısı açılan arabaya binerken saatimi çaktırmadan yere attım.

Yürüyüş yaptığımı bilen adamlar, evin dışarıyı gören kameradan nereye gittiğini öğrenebilirdi.

Zaten dümdüz yürümüştüm. Onlar da düz ilerlerse saatimi görüp kaçırıldığımı fark ederlerdi.

Yanıma bir adam oturduğunda kenara kaydım. Ön tarafa da iki kişi oturunca arabayı çalıştırdılar.

Kapıyı kilitledikleri sıra yanıma oturan adam gözlerimin içine baka baka kemerimi taktı.

Ani bir hamle ile kaçmak istesem kemer beni durduracaktı.

Dışarıya baktığımda arkamızdan iki arabanın daha yola çıktığını gördüm.

Kaçmam imkansızdı.

"Beni kaçırmanızı babam olacak o it mi istedi?" diye sordum.

"Size bilgi verme yetkim yok." diyen yanındaki adam ile "Peki öyleyse." diye mırıldandım.

"Beni nereye götürüyorsunuz?" diye sordum.

Şoför, "Seni görmek isteyen kişinin yanına." dediğinde "Çok teşekkür ederim, aydınlandım." dedim.

Şakaya karışık ortaya kurduğum cümle gerçeği yansıtıyordu. Beni görmek isteyen biri varsa tek amacı beni öldürmek değildi.

Aksi halde adamları beni yakalar yakalamaz vurup öldürürdü.

Benimle görülecek bir işi vardı ve ben bu yüzden sağ olmalıyım. Bu demek oluyor ki öldürmekle ilgili blöf yaparsa inanmayacağım.

Yaklaşık iki saat sonra şehirden uzak bir depoya geldiğimizde kapının kilidini açtılar.

Tekrardan silahlarını bana doğrulttuklarında "Arabadan in." dediler.

Hiçbir şey demeden kemeri çıkarıp arabadan indim.

Deponun çevresindeki adamlar bana silahlarını doğrulturken yolculuk boyunca yanımda oturan adam "Depoya gir." dedi.

Başka çarem yoktu.

Dediğini dinleyerek depoya doğru yürürken gördüğüm kişi ile duraksadım.

İleride, kapkaranlık ormanın için bana bakan annem vardı.

Ona doğru bir adım atmıştım ki çevredeki adamlardan biri, "Eğer bir adım daha atarsan seni vururuz." dedi.

Konuşan adama baktıktan sonra geri annemi gördüğüm yöne baktım. Orada değildi.

Yakında kafayı yiyeceğim.

Hiçbir tepki vermeden içeri girdiğimde deponun içinde bekleyen iri yarım bir adam kolumdan tuttu ve beni çekiştirerek deponun sütunlarından birine zincirle bağladı.

Ayak bileklerimden bağlandığım sütuna baktım. Barbaroslar gelene kadar dirensem yeterliydi.

"Ee beni kim görmek istedi?" diye sordum.

Beni bağlayan adam, "Seni görmek isteyen kişi canı istediğinde yanına gelecek." dediğinde güldüm.

"Hayır, canı ne zaman isterse gelmeyecek. Çünkü beni arayan bir sürü güçlü mafya var. Elini çabuk tutmadığı müddetçe ölüme daha da yaklaşır."

Durdum ve birkaç saniye sonra "Doğru ya, her türlü ölecek. Korktuğu için karşıma çıkamıyor olmalı." dedim.

"Çeneni kapalı tut ve bekle." dediğinde derin bir nefes aldım.

Başım tekrar dönerken bağlandığım sütuna tutundum.

Gördüğüm her yer dönerken bana ne olduğunu anlamıyordum.

Annemin bana doğru geldiğini görünce ona baktım.

"Anne."

Gülümseyerek elini yanağıma koyduğunda gözlerimi kapattım.

Kokusu burnumda yankılanırken gözlerimi açtım. Burada değildi.

Yavaşça yere oturdum ve beni izleyen adamlara baktım.

Sanki evren öleceğimi işaret ediyordu. Mide bulantısı, baş dönmeleri, halüsinasyonlar, babamın ve diğer düşmanlarımın oluşturduğu tehditler. Şimdi de kaçırılmam...

Sağ çıkamayabileceğim aklıma geldiğinde kendimi motive etmeye çalıştım.

Barbaros ve Özgür beni bulana kadar durmayacaklardır. Bedirhan da öyle. Gizem eğer beni bulmazsa ona kendi çapında kızardı.

Tabii öncelikle benim kaçırdığımı öğrenmeleri lazımdı.

Umarım adamları ben eve gitmeyince bir gariplik olabileceğini düşünerek Barbaros'u uyandırır.

YalanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin